Tane tane anlatsam

Son yazımda, "Bediüzzaman'ın 'Risale-i Nur' adı altında toplanan eserlerinin, içinde bulunduğumuz zamana göre Din'i anlama ve anlatma açısından okunması zorunludur.

Onu kendi anlatılış, yazılış zamanlarındaki hakikatlerle, olgularla ve olaylarla birlikte okumak azami istifadeyi sağlayacaktır.

Onu kendi zamanının gerisinde tutarak ya da kendi zamanının ilerisine alarak okumak ise istifade etmek bir yana bir tür indirgemeyi beraberinde getireceği için ona karşı bir haksızlık yapmak, edepsizlik etmek olacaktır" demiştim.

Risale Haber, bu paragrafımdan yola çıkarak "Lekesiz'in 'Risale-i Nur dünde kaldı' iddiası!" başlığıyla ürettiği haberi, Risaleleri okumamış, anlamış kabilinden ucuz ithamlarla örülü okur yorumlarıyla ve "Prof." unvanlı bir yazarın (?) "Lekesiz, Risale-i Nur'u okumadan konuşuyor!" başlıklı -tek ayak üstünde yapılmış hezeyanları içeren- yazısıyla da güya tahkim etmiş.

omer_lekesiz_haber.jpg(Habere ulaşmak için resme tıklayınız.)

Yayınlarını izlediğim, zaman zaman da kimi yazılarından, haberlerinden istifade ettiğim dahası ciddiye bile aldığım Risale Haber'in söylenmeyenden söylenilmiş bir şey üretme maharetinin psikolojik ve medyatik nedenlerini gerekirse ayrıca ele alabilirim. Şimdi şu "dünde kalma" meselesini hemen konuşmalıyım.

Bir eserin kendi zamanının gerisinde okunmaması, diğer bir söyleyişle bir eserin kendi zamanının dili, perspektifi ve yazılma şartları içinde okunması demek onun dünde bırakılması demek değildir. Diğer gerekçeleri bir yana bu kullanışın "şimdiki zaman"da vuku bulmuş olması bile bahsedilen eserin dünde bırakılmadığına, bugün okunduğuna, yarın da okunacağına karine teşkil eder.

"Kendi zamanının ilerisine almamak"tan neyi kastettiğimi ise yazımda o kadar açık bir şekilde belirttim ki, bunu bir daha açıklamam sözü israf etmem olacaktır.

Bir eserin kendi zamanından ve kendi içinden okunması demek, hem onun içeriğine ve yazılma zamanına hem de onda bugün keşfedilen yeni hususlara ve mesaja birlikte vakıf olmak, kısaca onu hem tecrübe hem de bir müsmir bir fener olarak çift yönlü bir istifadeye açık tutmak demektir. Bu söyleyişin felsefedeki en uygun karşılığı ise "eşzamanlılık ve süreklilik"tir. Bu kavramları şimdi üşenmeyip tane anlatsam sitenin sayın yöneticileri ve Sanço Panço eğilimli sayın Prof. yazarları anlarlar mı, bundan hiç emin değilim.

Tereciye tere satmakta pek mahir olan sayın yazar, bırakın mezkur kavramları bilmeyi, tam da benim yazımda vurguladığım şekliyle "indirgeme" konusuna -bile bile lades dercesine- ilginç örnekler vermiş. Werther (?), Shakespeare, Eflatun, Kant, Dostoyevski, Demokritos, Epiküros, Marks vb. isimlerden çok renkli bir kolaj yapmak suretiyle akı karayı birbirine karıştırmakla kalmamış, indirgemeciliğin de daniskasını yapmış.

ahmet_said_omer_lekesiz.jpg(Habere ulaşmak için resme tıklayınız.)

Demiş ki, mesela: "Kant ve Shakespeare yüzyıllardır yorumlanıyor kimse onları zamanın çöp sepetine atmıyor. Risale-i Nur nerde o metinler nerede? Bak Kant ne diyor, "Tanrının varlığını kabul etmek zorundayız, ama bunu ispatlayamayız." (...) Şimdi Bediüzzaman'ın tevhid bahislerine bakın, bir kıyaslayın kimin zamanın gerisinde kaldığını görün?"

Kant'ın Tanrı'nın varlığından bahsetmesiyle, Bediüzzaman'ın Allah'ın varlığından bahsetmesinin aynı öze, düzleme, içeriğe, maksada, nedene, niyete ve üslüba isabet etmediğini fark edememiş ne yazık ki.

İndirgemesini, kompleks soslu laf salatasıyla süslemesine de bir örnek vereyim sayın yazarın: "Zülfü Livaneli onu Balzac ile kıyaslamış onun eserlerindeki inkar ve fikir çıkmazlarını nasıl cevapladığını söylüyor Bediüzzaman'ın. Çünkü adam fikir ve felsefe tarihi okumuş. Onun üslubunu Livaneli ilginç ve etkileyici buluyor, Türkçe'sini farklı buluyor. Camus ve Kierkegard'ın içinden çıkamadığı konuları yorumladığını söylüyor. Adam nerede biz nerdeyiz?"

Kırk yılın yanar-döneri, yüzer-gezeri, mütereddit Solcusu, ürkek Kemalisti, müzisyeni, romancısı Zülfü'yü mü buldun bula bula kendine kılavuz olarak Allah aşkına? Camus kim, Kierkegaard kim, adını onların adının hizasını yazdığın Bediüzzaman kim? Bu nasıl indirgeyiş, bu nasıl itibar ediş? Sen aklını peynir ekmekle mi yedin sayın yazar? Sen beni mi eleştiriyorsun yoksa güya övdüğün bir anlayışı yerin dibine mi geçirmeye çalışıyorsun; ne yapıyorsun sen?

Eh ne diyeyim, ah nice diyeyim! Elbette asıl sitemim o yazara değil, Risale Haber'e yöneliktir.

Madem benim yazımda olmayan kelimelerden haber üreterek birilerini gaza getireceğinizi biliyordunuz, o halde yazımda sözünü ettiğim tehlikelere düşmeyen, akı karayı birbirine karıştırmayan, övdüğünü sanıp sövmeyen, kompleksini ifşa etmeyen, indirgeme abidesi dikmeyen, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dedirtmeyen bir ürüne bari yer verseydiniz olmaz mıydı a benim mübarek kardeşlerim?

Yoksa, direkte bağlı olması gereken midir size göre en akıllı?

Yeni Şafak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.