Serdar BİLGİN

Serdar BİLGİN

Temellük dâvâsı

Medresetüzzehra Müzakereleri devam ediyor. Müzakerelere naçizane birkaç cümle katkı sunmak istiyorum. Üstat Medresetüzzehra ile dikkatli gözlem ve sorgulayıcı akıl yürütme ile inançsızlığın değil; sağlam bir inancın doğacağı fikrine vesile olmuştur. Bütün ilimler aslında Üstadın ‘âdetullah’, ‘evamir-i tekviniye’, ‘kavanin-i İlahiye’ olarak tabir ve ‘kavaid-i külliye’  [genel kaideler] olarak ifade ettiği kâinatta cari kanun ve prensipleri keşfetmeye vesiledir.

Bugün milletimiz kendine ait, bir medeniyet fikri, ruhu ve iddiası kazandıracak nitelikli bir eğitimin hasreti içindedir. Bu noktada yeni müfredatın kamuoyuna sunulduğu bugünlerde Medresetüzzehra Müzakereleri kapsamında Prof. Dr. Osman Çakmak’ın katkılarını kıymetli buluyorum. Yine Afife Artık Hanımefendinin ve Ayhan Küflüoğlu’nun yazılarını okudum, istifade ettim. Allah razı olsun.

Geçen yazımda Kemâlât-ı Medeniyet üzerinde durmuştum. Bugün Batı Medeniyetinin bir çıkmazı olan temellük dâvâsı üzerinde durmaya, esasında–inşallah- tefekkür sofrasına oturmaya çalışacağız.

Okuma Metni

İ'lem eyyühe'l-aziz! Dünyada sana ait çok emirler vardır. Amma ne mâhiyetlerinden ve ne âkıbetlerinden haberin olmuyor:

Biri, cesettir. Evet, cesedin genç iken lâtif, zarif ve güzel gül çiçeğine benzerse de, ihtiyarlığında kuru ve uyuşmuş kış çiçeğine benzer ve tahavvül eder.

Biri de hayat ve hayvaniyettir. Bunun da sonu ölüm ve zevaldir.

Biri de insaniyettir. Bu ise, zeval ve beka arasında mütereddittir. Dâim-i Bâkînin zikriyle muhafazası lâzımdır.

Biri de ömür ve yaşayıştır. Bunun da hududu tayin edilmiştir; ne ileri, ve ne de geri bir adım atılamaz. Bunun için elem çekme, mahzun olma. Tahammülünden âciz, tâkatinden hariç olduğun tûl-i emel yükünü yüklenme.

Biri de vücuttur. Vücut zaten senin mülkün değildir. Onun mâliki ancak Mâlikü'l Mülktür. Ve senden daha ziyade senin vücuduna şefkatlidir. Binaenaleyh, Mâlik-i Hakikînin daire-i emrinden hariç o vücuda karıştığın zaman zarar vermiş olursun: ümitsizliği intaç eden hırs gibi.

Biri de belâ ve musibetlerdir. Bunlar zâildir, devamları yoktur. Zevalleri düşünülürse, zıtları zihne gelir, lezzet verir.

Biri de, sen burada misafirsin. Ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse, beraberce getiremediği birşeye kalbini bağlamaz. Bu menzilden ayrıldığın gibi, bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza, bu fâni dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise, aziz olarak çıkmaya çalış. Vücudunu Mûcidine feda et. Mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın. Çünkü, feda etmediğin takdirde, ya bâd-ı hevâ zâil olur, gider, veya Onun malı olduğundan, yine Ona rücû eder.

Eğer vücuduna itimad edersen, ademe düşersin. Çünkü ancak vücudun terkiyle vücut bulunabilir. Ve keza, vücuduna kıymet vermek fikrinde isen, o vücuttan senin elinde ancak bir nokta kalabilir. Bütün vücudun cihât-ı erbaasıyla ademler içerisinde kalır. Amma, o noktayı da elinden atarsan vücudun tam mânâsıyla nurlar içinde kalır.

Biri de, dünyanın lezzetleridir. Bu ise, kısmete bağlıdır. Talebinde kalâka düşer. Ve sür'at-i zevali itibarıyla, aklı başında olan, onları kalbine alıp kıymet vermez.

Dünyanın âkıbeti ne olursa olsun, lezâizi terk etmek evlâdır. Çünkü, âkıbetin ya saadettir; saadet ise şu fâni lezâizin terkiyle olur. Veya şekavettir. Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi? Dünyasının âkıbetini küfür sâikasıyla adem-i mutlak olduğunu tevehhüm eden adam için de terk-i lezâiz evlâdır. Çünkü, o lezâizin zevaliyle vukua gelen hususî ve mukayyed ademlerden, adem-i mutlakın elîm elemleri her dakikada hissediliyor. Bu gibi lezzetler o elemlere galebe edemez.

Tefekküre Giriş

İnsanın içinde yaşadığı dünya âmâl, ümit, taallûkat, ihtiyacat üzerine bina edilmiştir. Bu binanın en büyük temel taşı ve tek direği, insanın vücudu ve hayatıdır. Ancak vücut da hayat da ebedî değildir. O vücut ki genç iken lâtif, zarif ve güzel gül çiçeğine benzerse de, ihtiyarlığında kuru ve uyuşmuş kış çiçeğine benzer ve tahavvül eder. Hayat ki sonu ölüm ve zevaldir. İnsan ki zeval ve beka arasında mütereddittir ve zayıftır. Taht-ı tasarrufunda bulunan bütün eşyanın Mâlik-i Hakikîsini unutan insan,  kendisini kendisine mâlik zannederek hâkimiyet tevehhümünde bulunur. Düstur-u hayatını ve kainat ile insan ile olan ilişkilerini nefis ve arzularının eline verir, menfaati ekseninde hareket eder, dünyevileşir, maddi harikaları kendi çalışması görür, şükretmez ve gaflete düşer. Esbabı, kendisine kıyas ile hâkim ve mâlik defterine kaydeder. Ve bu vesileyle, Allah'ın mülkünü, malını kendilerine taksim ederek ahkâm-ı İlâhiyeye karşı muaraza ve mübarezeye başlar. Vücuduna itimat ettiği için ademe düşer, lezâizin zevaliyle vukua gelen hususî ve mukayyed ademlerden, adem-i mutlakın elîm elemlerini her dakikada hisseder, kar yağar üşür ve kardan yaptığı her şey erir, mutlu olamaz. Çünkü nefis, nefsine mâlik olmadığı gibi, cismine de mâlik değildir. Cismi, ancak acip bir makine-i İlâhiyedir. Kaza ve kader kalemiyle kudret-i ezeliye, bir cilveciği o makinede çalıştırır.

Benliğe Hitap

Ey Mutsuz İnsan!

Bütün kâinatla alâkadar olmaktansa ve her şeyin minnetine girmektense ve bütün esbab ve vesaite el açıp arz-ı ihtiyaç etmektense, bir Rabb-i Vâhid, Semî ve Basîre iltica etmek daha rahat ve daha kârlı değil midir?  O halde; senin mülkün ve emanetin ve vedîan olan şu kulübecikte misafirim, mâlik değilim" de; o bâtıl temellük dâvâsından vazgeç. Çünkü o temellük dâvâsı, insanı pek elîm elemlere mâruz bırakır.

Şiir

Bedenler ölür elbet.
Toprak bedeni de çürütür yüreği de.
Ancak...
Yüreğe aşk düşünce,
Toprağın gücü yeter mi yürekteki aşkı çürütmeye?
Söylesene!
Üzerine gece düşünce,
Börtü böcek yılan çıyan gelince yanına,
Korkar kaçar mı aşk?
Söylesene!
Üstüne kış düşünce üşür mü?
Üstüne yaz düşünce yanar mı aşk?
Söylesene!
Hazan yaprakları düşünce üzerine,
Sararır mı, ıslanır mı, üzülür mü aşk?
Söylesene!
Bedenleri öldüren aşkları yaşatan ey sevgili!
Yüreğime aşkını düşür,
Aşkınla ömür ver bana,
Aşkınla cesaret ver bana.

(Yüreğe Aşk Düşünce-Serdar Bilgin)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum