Misafir Kalem
Temizlik imandandır
Şüphesiz ki Resul-i Ekrem’in (ASM) en iyi şekilde anlaşıldığı dönem Asr-ı Saadettir. Doğruluk ve yalanın Resul-i Ekrem (ASM) ile Müseylime kadar birbirine zıt olarak Âlâyı İlliyin ile ve Esfeli Safilin kadar uzak bir mesafede görüldüğü asır şüphesiz O’nun (ASM) en iyi anlaşıldığı asırdır.
Bu nedenle Resul-i Ekrem’in (ASM) huzurunda otururken ve sohbet-i Nebevi ile müşerref olurken ashabı başlarında bir kuş var da uçurtmak istemezcesine sessiz ve kıpırdamadan dururdu. İlk vahiyden itibaren geçen 23 yıllık süre boyunca Kur’an metodu ile terbiye edilen bu nesil, Resul-i Ekrem’in (ASM) gerçek makamını ve sözlerinin gerçek ufkunu çok iyi bir şekilde ve yüzler tecrübelere dayalı olarak öğrenmişlerdi. Hak ve batılın en zıt ve yoğun bir şekilde birlikte yaşandığı bu asırda hakka intisap ve istinat bu asrı, Asr-ı Saadet yapmaya layık olacak bir şekilde olmuştur.
Aradan geçen zamanlar hakla batılı birbirine yaklaştırmış, Resul-i Ekrem’in (ASM) getirdiği mesaj ülfet perdesi altında gizlenmiş ve Resul-i Ekrem (ASM) ve O’nun yüksek hakikatleri içeren sözleri layık olduğu makamda anlaşılır olmaktan uzaklaşmıştır.
Oturmuş olduğu 13. asrın minaresinin başından gelecek asırlara çağrıda bulunan Bediüzzaman ve Risale-i Nur; talebelerine Resul-i Ekrem’in (ASM) gerçek makamını göstererek evc-i alada uçan yüksek şahsiyete nazarları çevirmektedir. Risale-i Nur, bu geçen asırlar boyunca oluşan ülfet perdesini yırtarak, İlahi daveti sahabelerin muhatap olduğu şekliyle aklın, hayalin ve tüm duyguların nazarına sunmuştur.
İsm-i Azam’ın altı nurunu anlatan 30. Lem’a bizatihi harika bir eser olduğu gibi yazılışı da harika ve ibret vericidir. Eskişehir hapsinde yazılan bu risale bedeni hapsetmenin ruhu hapsedemeyeceğinin delilidir. Risalenin okuyucuları müşahede edeceklerdir ki, bu Risale asla bir karamsarlık ve kötümserlik eseri değildir. Müellif bedenen hapiste de olsa ruhen ve aklen belki de Rabbinin izniyle bedenen arzdan semaya, çiçekten bahara, güneşten zerreye kadar tüm kainatı tüm müçtemilatıyla müşahede etmiş ve bu eseri yazmıştır.
Adı geçen 30. Lem’a’nın 1. Nüktesinde Kuddüs isminin anlatıldığı malumdur. Bu kainata gelen her akıl sahibinin göreceği şekilde kainat adeta bir fabrika gibi sürekli olarak bir faaliyet içindedir. Bu fabrikada sürekli olarak hayat üretildiği akıl gözüyle müşahede edilmektedir. Yine aynı şekilde bu kainata gelen her hayat sahibinin gelmesi ve fakat burada sürekli kalmayıp gitmesi de bu kainatı adeta bir misafirhane ve han gibi kainatın sahibi tarafından kullanıldığını her akıl sahibine göstermektedir. Kainat büyüklüğünde fabrika ve misafirhanede yine kainat büyüklüğünce artık ve kirlilik olacağı açıktır. Fakat kainatta kainat büyüklüğünce bir temizlik de yapıldığı görülmektedir. Bu temizlik o kadar sessiz ve hızlı yapılmaktadır ki bu misafirhaneye gelen biz misafirler bunu fark etmeyiz bile.
Eğer kainatta bu daimi temizleme olmasaydı bir senede ortaya çıkan kirlenme ile yeryüzündeki hayat kendi yaşam alanı içinde boğulacaktı. Yine gökyüzünde meydana gelen tahribat sonucu ortaya çıkan enkaz, hayatımızı ve dünyamızı darmadağın edecekti. Bu tahribat, yıkım ve kirlenmenin olmaması Kuddüs isminin sahibinin bu kainatı Kuddüs ismine mazhar etmesinin sonucudur.
Bu kainatın Halık’ının İsm-i Kuddüs ile verdiği emirleri denizlerin et yiyici temizlikçileri dinlediği gibi, kartallar, kurtlar ve karıncalar dahi dinlemektedirler. Kandaki alyuvar ve akyuvarlar dahi bu emirleri dinleyip bedende temizlik yaptıkları gibi nefes dahi bu emri dinler ve kanı temizler. Göz kapaklarının gözleri temizlemesinden rüzgarın havayı temizlemesine kadar, havanın zararlı gazlardan temizlenmesinden zerrelerin tüm faaliyetlerinde temizliğe dikkat etmesine kadar akla gelebilecek ve görülebilecek her türlü kirlenme ve akabinde temizlik İsm-i Kuddüs’ün cilveleridir. Tüm bu kainat birbiriyle alakalı olduğu gibi tüm bu temizlik de birbiriyle alakalıdır. Bedendeki bir hücrenin temizlenmesi kana, kanın temizlenmesi havaya, havanın temizlenmesi ağaca, ağacın temizlik yapabilmesi için güneşe, güneşin var olabilmesi için tüm kainata ihtiyaç vardır.
İşte sadece bir tek bu temizlik fiili doğrudan doğruya Rabbin varlığını ve Vahdaniyetini gösterir. Kainatın her tarafında hüküm süren temizliğin aynı temizlik fiili olması failinde Tek olmasının delilidir.
Aynı zamanda bu temizlik fiili bizim ihtiyaçlarımızı bilip gözeten, tekamül yolculuğunda önümüze çıkan engelleri gören, bilen ve bu engelleri kaldıran Rabbin mevcudiyetini gösteren en büyük delillerdendir.
İşte Resul-i Ekrem (ASM) “Temizlik İmandandır” derken tüm kainatı görmüş, bu kainatta cilveleri görülen İsm-i Kuddüs’ü müşahede etmiş ve İman sahiplerine İsmi-i Kuddüs’ü anlamaya ve kainattaki cilvelerini müşahede etmeye davet etmiştir. Yine aynı zamanda bu kainatta hüküm süren bu temizlik fiiline fiilen katılmayı emrederek maddi ve manevi kirlerden temizlenmeyi emretmiş ve temizliği imanın nurundan saymıştır.
Netice itibariyle bu hadisi anlayabilmek için İsm-i Kuddüsün anlaşılması, İsm-i Kuddüsün anlaşılması da 30. Lem’anın anlaşılmasını gerektirir.
Bol Risale-i Nur okumalı yaz tatili dileğiyle. (D.Ö)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.