Abdulkadir MENEK
Şimdi ne olacak?
Taraf Gazetesi’nde yayınlanan ve Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı iddia edilen “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı” başlıklı kağıt parçası (!) etrafındaki tartışmalar hız kesmeden devam ediyor. Kağıt parçası diyorum, çünkü Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunurken, büyük tartışmalara sebep olan söz konusu belgeyi ‘’ kağıt parçası’’ olarak nitelendirdi. Askeri savcılık tarafından da kovuşturmaya gerek olmadığı sonucuna varılan belge ile ilgili olarak sivil mahkeme tarafından yapılan incelemeler devam ediyor.
30 Haziran 2009’da son ayların en önemli Milli Güvenlik Kurulu toplantılarından biri gerçekleştirildi. Bu toplantı son zamanlarda yapılan toplantılardan farklı olarak çok uzun sürdü. Sekiz saat kadar süren bu toplantıda konu ile ilgili olarak uzun müzakerelerin yapıldığı muhakkak. Bu toplantı, tarihin en uzun ikinci Milli Güvenlik Kurulu toplantısı. Çünkü Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, bu konuyu kurul gündemine taşıyacağını ifade etmişti. Yine Başbuğ, bu toplantıdan bir gün önce Başbakanlığa gelerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile iki saat kadar süren gündem dışı bir görüşme yaptı. Milli Güvenlik Kurulu toplantılarının tutanakları gizli ve kamuoyuna açıklanmıyor. Hatırlanacağı gibi meşhur 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı da dokuz saat kadar sürmüştü. Bu toplantı ile birlikte Türkiye’de yepyeni bir dönem başlamış, ‘’irtica ile mücadele’’ bahane edilerek büyük hak ve hukuk ihlalleri gerçekleştirilmiş, çok sayıda insan mağdur edilmişti.
30 Haziran tarihli Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından yapılan açıklamada bu konuya çok kısa bir şekilde değinilmesi gerçekten dikkat çekici.. Açıklamada konu ile ilgili olarak şu cümle dikkati çekiyor: ‘’Ayrıca devletimizin kurumlarını yıpratmaya yönelik beyan ve yayınlara ilişkin tepki ve düşünceler dile getirilmiş, bu tür faaliyetlerin ülkemize bir fayda sağlamayacağı teyit edilmiştir.’’ Bu cümleye izan sahibi her vatandaşın katılmaması söz konusu olamaz. Peki bu kadar ciddi ve Sayın Başbuğ’un çok önem verdiği bir konunun böyle bir cümle ile geçiştirilmesi ne ile izah edilebilir? Hükümet kanadının bu konuda kesin bir tavır ortaya koyduğunu söylemek abartı olmasa gerekir. Eğer durum gerçekten böyle ise gelecek için iyimser olmamıza neden olabilecek çok hayırlı bir gelişme ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Asker-Sivil ilişkilerinin normalleşmesi ve demokratik işleyişin mecrasında yürümeye başlaması ile birlikte Türkiye çok şey kazanacak ve anti demokratik oluşumlardan ve tezgahlardan kurtulabilecektir. Sayın Başbuğ’un bu hayırlı gelişmeye destek vermesi, kurum ve kuruluşların Anayasal çizgilerinde kalmasını temin etmekle birlikte birbirlerine olan güveninin de artıracaktır. Umarız bu bir temenni olmanın ötesine geçer ve hayırlı bir realite olarak gerçekleşir.
Bu arada önemli bir gelişme daha yaşandı. Albay Dursun Çiçek konu ile ilgili olarak İstanbul’da aralarında Zekeriya Öz’ün de bulunduğu Ergenekon Savcılarına verdiği ifade sonucu tutuklanma talebi ile nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Bu sorgulama yaklaşık olarak sekiz saat kadar sürmüş. Mahkeme de Savcıların bu tutuklama talebini kabul ederek Albay Çiçek’i tutukladı ve Askeri cezaevine gönderdi. Bu durum sivil savcıların, askeri savcılar gibi düşünmediğini ortaya çıkardı. Veya sivil savcıların elinde daha sağlam suç delillerinin olduğu sonucuna varılabilir. Bu konuda kamuoyunda oluşan istifhamların giderilmesi için mahkeme süreci iyi bir şans olmuştur. Umarız ki mesele bütün yönleri ile ortaya çıkarılır ve gelişme sürecinde olan demokrasimizin üzerine çöken bu kara bulut ve şaibe temizlenir. Fakat daha sonra Avukatlarının itirazı sonucu Albay Dursun Çiçek’in serbest bırakıldığı açıklandı. “Mahkemeye büyük bir baskı mı var?” sorularının sorulmasına yol açan bu serbest bırakılma işleminin ardından yaşanacak gelişmeler merakla bekleniyor.
Bu hay huy arasında TBMM de tarihi bir adım attı. Darbe eylemlerine ve planlarına katılan askeri personelin, sivil mahkemelerde yargılanabilmesinin yolunu açan bir kanun tasarısını kabul ederek üzerine düşen görevi hakkıyla yaptı. Geç kalınmış olsa bile bu adım demokratik hayatımıza önemli bir katkı sağlayacaktır. CHP’nin bu kanun ile ilgili olarak gösterdiği ikircikli tavır gerçekten çok ibret vericidir. Başlangıçta bu tasarıya destek veren CHP’nin, kanun çıktıktan sonra kopardığı kıyamet, oyuncağı elinden alınan bir çocuğun gösterdiği tepkiden başka hiçbir anlam taşımıyor. Zaman zaman demokratik tavırlar göstererek herkesi şaşırtan CHP’nin, daha sonraları genetik yapısının sevkiyle gösterdiği jakoben tepkiler, CHP’nin insan hakları ihlalleri ve antidemokratik teşebbüslere verdiği destekle dolu geçmişine daha çok yakışmaktadır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.