Ali IRMAK
Tıpayı çekmek
Son yıllarda eğitim adına çok şeyler yapıldı. Yapılmaya da çalışılıyor. Ama eğitimle ilgili şikâyetler ise azalmak yerine günden güne artıyor. Atılan adımlar karşısında şikâyetlerin artmış olması bir yerlerde yanlışlıklar yapıldığını göstermez mi?
Kimimiz “Artık kimsede terbiye kalmadı” diye öğrenci davranışlarından, kimimiz de “Çocuklara bu kadar da yüklenilmez ya!” diyerek ders yükünden şikâyetçiyiz. Kimimiz sınav siteminden, kimimiz de programlardan şikâyetçiyiz. Böyle giderse eğitim ile ilgili şikâyetler hiç bitmeyecek gibi.
Geçenlerde eğitimle ilgili bir video izledim. Japonya’da öğrenciler kendi sınıflarını kendileri süpürüyor, paspaslıyorlardı. Yemek servislerini bile kendileri yapıyorlardı. Bundan da gayet memnundular. Hatta öğrencilerden bir tanesi “Temiz bir sınıfta ders işlemek daha güzel. Çünkü bu benim hakkım” diyordu.
Bizde ise öğrenciye kendisinin attığı çöpü kaldırtamıyoruz. Kaldırmasını söylediğimizde aldığımız cevap çoğunlukla “Görevli boşuna mı duruyor?” şeklinde. Biz de çocuklarımıza sınıflarını süpürtsek, paspaslatsak, camlarını sildirsek, okullarını temizletsek ne olur? Bunu bilmeyecek ne var! İlk önce aileler ayağa kalkar. “Benim çocuklarıma nasıl temizlik yaptırırlar” diye tepki gösterirler. Bu arada devreye basın-medya kuruluşları girer. Olayı “Skandal” olarak niteler. Ardından Milli Eğitim Bakanlığı olaya el atarak görevliler hakkında soruşturma açtırır. Daha neler neler… Verdiğim sadece basit bir örnekti. Asıl önemli olan olaylara bakış açısı. Bu şikâyetler birden oluşmadı. Yılların birikimi söz konusu. İşin özünü yakalayamadığımız takdirde yıllar sonra eğitimle ilgili şikâyetler artarak devam edecek. Çözüm daha da güçleşecek.
“Sizin çözümünüz var mı” diye soran arkadaşlar oluyor bazen. Bu soruyu duyduğumda hep şu fıkra geliyor aklıma.
Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar: “Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?”
Doktor; “Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz.”
“Peki, siz ne yapardınız?” der doktor. Adam, Ooo! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova, kaşık ve fincandan büyük.” “Hayır” der doktor. “Normal bir insan küvetin tıpasını çeker.”
Fıkra gayet açık. Eğitim sistemimizde fıkradaki bakış açısına sahip normal öğrenci pek makbul değil. Eğitimimiz kendi normallerini yetiştirme çabasında. Seçeneklerden birine tıpayı çekmeyi de koysa veya tıpayı çeken öğrencilerin seçeneğini de doğru kabul etse o zaman çözüm için önemli bir adım atılmış olur.
Asıl olanı uygulamak esastır. Asıl olan da öğrencinin normaline göre yani fıtratına göre eğitim vermektir. Başarıya giden yol fırsatçı eğitimden değil fıtrat eğitimden geçmektedir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.