Ve oruç ülfet perdesini yırttı


Bütün yıl boyunca çalışıp didindik. Kazandığımızı ötesini berisini düşünmeden yedik. Kendimizden başkasını düşünmedik. “Hep bana. Hep bana.”,  “Daha yok mu?, Daha yok mu?” diyerek gözümüzü hep tepelere diktik. Bütün bu yaptıklarımızda kendimize göre haklıydık da. Hak ettiğimiz şeyleri de kimseciklere kaptırmamalıydık. Çünkü tırnaklarımızla kazıyarak elde etmiştik, o güzelim tırnakları bize kimin verdiğini hiç düşünmeden... Her şeyin en iyisine kendimizi layık gördük. Krallar gibi yaşamaya gayret ettik. Etrafımızda herkesin hizmetimize koşuşturmasından tabi bir şey de yoktu. Çünkü âlemin kralı bizden başkası olamazdı.

 

Leziz nimetlerin nereden ve nasıl geldiklerini düşünmeden yutarken gururlandıkça gururlandık. Üzerimize giydiklerimizle yüceldik. Zenginliğimizle sınıf üstüne sınıf atladık. Biz bolluk içinde yüzerken yokluk çekenler görüş alanımızın dışında kaldı hep. Merhamet isteyene bir tekme de biz vurmayı ihmal etmedik. Nefsimizi semirtip azdırdık. Artık kendimiz de kendimizi kontrol edemez, dur deyince durmaz, sus deyince susmaz, sabır nedir bilmez olduk. Nefsimiz için önümüze ne çıktıysa ezip geçtik, yakıp yıktık.  

 

İyi ki Ramazan var. Oruç ile kendimize geldik. Söz dinlemeyi, durmayı ve sabrı öğrendik. Sahur vakti bir emirle yemeyi içmeyi kestik. İftarda da soframıza inci gibi dizdiğimiz o güzelim nimetlerin karşısında sabırla akacak suyu bile kalmamış bir ağızla “Buyurunuz yiyiniz.” emrini bekledik. Kurumuş damak ve dudaklarımızla suyun kıymetini bildik. Bizim için yaratılmış ve ikram edilmiş ne kadar büyük bir nimet olduğunu anladık. Bütün sebepleri yani, bulutları, çöl kumlarını, yağmurları, nehirleri, denizleri, buzları ve buharları aradan çıkartıp attık. Sebepler ya da biz, iki hidrojenle bir oksijeni bir araya getirip de nasıl aziz bir nimet elde edebilirdik? İçtikten sonra, ihtiyacı olan hücrelerimize sevk ve idareyi nasıl yapabilirdik?

 

On bir ay boyunca yüzüne bakmadığımız kuru ekmek, yemekten usandığımız bilumum sulu ve kuru yemek, sebzeler, meyveler, en âlâ baklavalar gerçek değeri ile giriyor oruçlu gözlerimize. Beklenen “yiyiniz” emriyle değer üstüne değer kazanıyor hepside. Toprak, su, hava, ateş, ağaç vs. bütün sebeplerin ne aklı, ne şuuru, ne ilmi, ne fabrikaları, ne de her yere uzanabilen kolları var.

 

Oruçla sebeplerin tahtı çöküyor. Perdeler yırtılıyor. bir çok şeyin farkına varılıyor. Doğrudan doğruya nimet verici müşahede ediliyor. Duygularımız hareketleniyor. Başkalarını düşünme, merhamet, şefkat, sevgi ve gayret gibi duygular tavan yapıyor. Vücut saflaşıyor, ruh yüceliyor, âdeta melekleşme sürecinden geçiliyor.

 

Bizzat yaşatmak, en iyi ve en etkili anlatımdır. Allah rızası için aç ve susuz kalmak, beş duyusuyla ve pek çok duygusuyla haramlardan sakınmak, kul olduğunu ve sahip olduklarının hiç birisinin aslında kendisine ait olmadığını anlamak ancak oruçla mümkündür.

 

İhtiyaçlarımızı karşılayacak gücümüz bile yok. Çok muhtaç ve âciziz. Hiç ihmale uğramadan ihtiyaçlarımızı karşılayan Rabbimizden kendimizi ayrı düşünmek elbette haddimiz değil. O olmadan bir hiçiz. Kullandığımız bu vücut bile bizim değil. Emaneten kullanıyoruz ve onu da idare etmekten aciziz. Vücudumuzun sevk ve idare ile meşgul olacak olsaydık, her şeyimizi birbirine karıştırırdık. Yemeye ve içmeye vakit bulamaz, çok perişan olurduk. Rabbimiz merhameten bunu bize iyi ki bırakmamış.

Açlıkla imtihan çok zordur. Oruç zoru başarmanın, zorluklara hazır olmanın bir talimidir. Tok olana, açlığı anlatamazsınız. Laf dinletemezsiniz. Hatalarından vazgeçiremezsiniz. Zulmüne son verdirip başkalarını düşündüremezsiniz. Gözlerinden katmerlenmiş olan ülfet perdelerini kaldırıp attıramazsınız.

Ramazanın orucu; vücudumuzu, ruhumuzu, kalbimizi, vicdanımızı ve  duygularımızı kötülüklerden zırh gibi korur, bizlere birçok güzel sıfat ve hasletler kazandırır. Dünyanın ve insanların içler acısı durumu, senenin geriye kalan on bir ayını, Ramazan şemsiyesi altına almamızı gerekli kılmaktadır. Gaflet ve ülfet perdelerinin iç dünyamızda kalınlaşmalarının engellenmesi, ancak bu gerekliliği hayata geçirmemize bağlıdır.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.