Emine ALKIŞ
Vefanın gölgesinde yaşamak
Sevgi ikliminde yetişen Vefâ, beşer için tükenmez bir güzelliktir. Vefâ gibi sarsılmaz, solmaz bir meziyete talip olmak, mutlak surette huzura, iyiliğe aracı olmak ve erişmektir. Bu ulvî, güzel haletin etkilerini her dem manevi hayatımızın derinliklerinde hissetmek, ebedî bir hazdır. Vefa gibi güçlü bir duygunun taşıyıcısı olmak, her koşulda dosdoğru yapılmış bir vaziyet söz konusudur. Hak katında, halk katında vefayı önermek, bu yüksek, değerli, muazzam duyguyu yaymak, yeryüzünde hoş bir sadâ bırakmanın habercisidir.
Vefâ, bir insanın kurduğu samîmî, manâ yüklü hayallere ihanet katmamak, perde çekmemektir. İç benliğiyle dış dünyasında yansıttığı hâlet-i rûhiyesine, solgun yüzlerin eğilmemesidir. O vakit her ferdin bünyesinde vefa gibi tesirli, özverili, manidar bir hal yer edinmiş olmasıdır. Geçmişin aydın, parlak yüzüne bakışları çevirdiğimizde, nice muhabbet fedaîleri, vefaya gönül bağlayanları, vefa ikliminde yetişenleri görmüş oluruz. Her çağda bu meziyetin kök saldığını, tohumlarını insanlığın ruhunda aksettiğini idrak edebiliriz.
Bediüzzaman’ın “ Bizler muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur.” Sözleri, bu konuya kanaat getirmiştir. Vefâ’nın yolunda, sağlam adımlar atan Üstad, örnek bir şahsiyettir. Kudsî Hadislerde de beyan edilen “ vefâ öyle bir şeydir ki; bin kusur da olsa örter,” sözünün, gerçeği vurgulamak konusunda büyük ehemmiyet taşıdığını görmüş oluruz. İnsanlık için yapıcı olma, zulmeti kırma, elemi azaltma noktasında, kayda değer bir hususiyet taşır.
Vefâya gönül nuruyla sarılanlar, husumet zincirlerini kıracaklardır. Vefaya bir dokunan bir daha ondan kopmak istemeyecektir. Gerçek anlamda vefâ, gönülden yıkık-dökük, vîrâne sözleri atmak, manâsız, değersiz düşünceleri hatıralardan silmektir. Ona dokunan yanmayacak, perişan olmayacak, aksine; verdiği hazla, sineleri, gönülleri coşturacaktır.
Vefâ, tam manâsıyla, arkanda bıraktığını, giderken yabana atmamandır. Geride bıraktıklarına, sevginin asaletine bulanık sular katmamandır. Bu cihette, her ne pahasına olursa olsun, vefayı hak bilenlerin, can bilenlerin yolundan gitmeyi arzu etmek en ma’kûl durum olmasıdır.
Bediüzzaman’ın ifadesiyle; “İnsan ebed için yaratılmıştır. Onun hakîkî lezzetleri, Muhabbetullahtır.” Buna binaen, vefaya sarılmaktır. Ulvî güzellikleri dünyaya değişmemektir.
Sonuç itibariyle; Ehl-i Vefâ olmak için gayret sarf etmek, bu yolda atılabilecek en doğru adımdır.
Velhasıl, arayan sen ol, bulan sen ol, seven sen ol, kucaklayan yine sen.
İnsana, vefası-muhabbeti eksik olanın, Hakka karşı vefası da eksik olur.
Her şeyi incelikleriyle gören Allah, Vâfî ismini sinelerimize yerleştirmeyi, gölgesini ebede kadar korumayı muvaffak kılsın… Âmin…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.