Ya Doğru Söylemek Ya Susmak

Lemaat Ekseninde Duygu Çağrışımları (25)

Zaman zaman doğrunun etkilemediği insan var mı diye düşünmüyor değilim.

Bilmem, bu konuda benim gibi yıllarca üzerinde iz bırakan hatıra ve hatıraları olan var mı? Hani geçmiş zamanda, can ciğerlerinden bir grup çocuk oynarken, bir gürültü üzerine yanlarına kadar varıp, içlerinden en küçüklerinin ya da birinin, “Abam haksız, falancı ise haklı” diye, uzak yakını karşısında, kendi ablasının haksızlığını dobra dobra söyleyerek, doğruların belki de en masumunu duyduğunuzda sevindiğiniz, bunu hiç unutmadığınız ve yıllarca onu bu doğru ile değerlendirdiğiniz oldu mu  hiç? Ben, insafın bir zerresi kalmışsa, zalimin de doğrulara ilgi duyacağına inanıyorum.

Doğruluk fıtratın, doğallığın ta kendisidir. Doğruluk, gerektiğinde, olması gerekenin, yani olanın kem küm demeden söylenmesi, ucu nereye dokunursa dokunsun, sözle ya da davranışla doğrulanarak ilanıdır. Bir oluşumun “doğru ya da yanlış” diye doğruluğunun onayıdır. Doğru söyleyenin rahatlaması, ağır bir yükün omzundan düşmesi, duyguların kaostan sıyrılması ve organların hafiflemesiyle muhatabın ikilemden kurtulmasıdır. Doğruluk ya da doğruyu söylemek bir dik duruştur, şuna buna yaranma ihtiyacı duymadan. Bir yiğitliktir, en insafsız tehditlere aldırmadan. Hayalde canlanan kaytarmaları telkin eden nefis ve şeytana karşı bir meydan okumadır. Sinsi isteklere rağmen büyük bir zaferdir. Nerede, kime karşı ve hangi durumda olursa olsun, doğru konuşmak; başka bir imada bulunmadan doğruyu söylemek ve doğru bir duruş sergilemek! Asıl pehlivanlık budur.

Doğruluktan hoşlanmayan şeytandan başkası olamaz ve bir de onun içimizdeki yandaşı olan nefis. Bir farkla ki nefis, doğrudan değil de savunmalar arkasında gizlenerek yalanı bize dayatarak söylettirir. Çoğunlukla da oyununa geliriz ve yalan söylemiş oluruz. Yoksa hiç kimse yalanı duyguların fıtrî akışı içinde söyleyemez. Söyleyemez çünkü fıtratı, iç dünyamızı en çok zedeleyen doğruyu göz göre göre söylememektir. Yalan söyleyen derinlerinde acı duyar. Bütün duyguları isyan ederek ele verirler korkusu içindedir. Yalan söylemeyi meslek edinenler bile o kadar rahat değildirler.

İnsan bünyesini en çok sarsan yalandır. Bundan dolayı hukukta bir delil olmamasına rağmen yalan makineleri bu esastan hareket edilerek icat edilmişler. Bence güzel, psikolojik bir buluş. Bu makineler, insanın elinde olmadan yalanın iç bünyede yaptığı değişiklikleri, frekansları, yıkımları tespite yaramaktadır. Doğrunun tam zıddı olan yalan, insan bünyesinin kabul etmediği bir eylemdir.

Yalanı ne Batı ne Doğu ve ne de dünyanın hiçbir milleti sever. Hiçbir mersiye düzülmeyen tek mefhum yalandır. Şeytan bile kendi kötülüğünü inkâr etmiş değil. Varlığına tahammül edemediği insanı doğruluktan saptırmak için yemin etmiştir yalnızca. Yalan sevilmeyen, soğuk ve yabani bir kelime. Olmayan ve olamayacak bir şeyin olmuş gibi yutturmaya çalışmak kimseye yar olmaz. Ne söyleyene ne de söylenene.

Aslında hiç kullanılmaması gereken tek kelime ve mefhumdur yalan. Sözlüklerden silinse yeridir. Ama insanın her iki tarafa yatkınlığı, yani iyiliğe de kötülüğe de meyli dolayısıyla insanlığın kelime dağarcığına girmiştir. Şeytan varsa, insanın kötü yanı da ona destek çıkarsa, yalan da var demektir. Böylece yalan insanın en büyük sınavı. İnsanın kalitesi, yalan karşısındaki dik duruşuyla belli olur.

Doğruluk ise; kâinatın düzenidir, evreni ayakta tutanı. Güneşi doğduran da batırtan da doğruluktur.  Rüzgârları estiren, ırmakları akıtan, geceyi yıldızlarla güldüren, gökyüzünü fırtına ve kasırgalarla ekşiten doğruluktur. Ve Allah her zaman doğrudadır, doğrunun yanındadır. Peygamberleri aracılığıyla, semavi dinlerle herkese doğruyu tavsiye etmiyor mu? Kâinatın her zerresi doğrunun bir tezahürü olan uyum içindedir. Doğruyu söyleyen, doğru konuşan ve her tür çıkara rağmen asla yalana yaklaşmayan, bilinçli de olmasa büyük bir uyum içindedir; kozmosla yani kâinatla. Küçük bir yalan, kâinatı birbirine katmaya yeterdir.

Doğruluk, doğallığın kendisi olunca, doğruluğun lehinde söylenenler o denli çok ki doğrulukta bütün insanlık el ele vermiş gibidir. Çünkü yalan lehinde bir söz dahi ortalıkta yoktur. Yalancılık kişiliksizliktir. Batı’nın önemli kafalarından Shakespeare “Hiçbir miras doğruluk kadar zengin değildir.” der. “Hayattan korkmayın çocuklar; iyi ve doğru bir şeyler yaptığınız zaman hayat öyle güzel ki!” diye, hep doğru şeyler yaparak çocukların geleceklerinin ümit dolu olacağını müjde eder Dostoyevski. Çiçeron ise “Şeref ve doğruluk adaletin temelidir.” demekle, yeryüzünde bir adaletten söz edilecekse ancak doğrulukla olabileceğine dikkat çeker. Doğu, doğruya daha bir sarılır ve mistisizminde ruhun temizliğini doğruluğa bağlar. Ve Upanişadlarda doğruluktan özetle “Doğru söz en yüce fazilettir, bilesin!” diye söz edilir.

İslam için doğruluk çok şey ifade eder. Doğruluk kan dolaşımı gibi etki yapar insan organları ve duygularının üzerinde; onlara kuvvet ve bünyenin tamamına çekidüzen verir. Önemli bir bağ olan doğruluk ve onun bir sonucu ciddiyet bir kesilmeye dursun insandan, artık yüce ahlaktan hiçbir şey arkada kalmaz.(Muhakeemat:195) Ne kadar manevî olgunluklar ve yücelikler varsa hepsi doğruluğun sonucudur. Doğruluk ve doğru söz, mutlaka ürün verir, ama bugün ama yarın; hem söyleyene hem söylenene. Amacına ulaşmayan doğruluk ve doğru söz gösterilemez. Bunu doğrulama bağlamında Schiller’in “Doğruluk, her türlü şartlar altında meyve verir” sözü de bir Batı düşünürü olarak önem arz eder.

İnanan insanın en önemli sıfatı doğru söylemektir. O kadar ki düşmanı bile, doğru söyleyip söylememede, bir kalleşlik yapıp yapmamada ve sözünden cayıp caymamada ondan en küçük güvensizliğe düşmemelidir. İslam toplumunun da karakteristik özelliği budur.

Şakadan da olsa yalanı kullanmamak bir ölçüdür elbette. Bundan rahatsız oluyorsak doğruluk bizde ağır basmaktadır. Yok bazen yalan konuşabiliyorsak; bundan dolayı da çok rahatsızlık duymuyorsak iç konuşmalarla durum değerlendirmesi yapmak durumundayız. Yapacağımız tek şey, lehimizde ya da aleyhimizdekini hiç düşünmeden doğruyu söylemektir. Bu, aynı zamanda ruh rahatlığıdır. Nitekim Epikuros da “Doğruluğun en güzel meyvesi ruh sükûnudur.” diye, doğruluğun sağaltıcı yanına değinir. Elbette öyledir; çünkü doğruluk doğallıktır, duyguların rahatlamasıdır. İnsan, doğru konuştuğunda üzerinde ağır bir yük varmış gibi hafifler.

İnsan olarak doğruluktan sorumluyuz. Söyleyeceğimiz sözde, tehlike de olsa, iki şeyden birini tercih etme gibi bir şansımız yok. Doğruyu söylemek tek alternatif… “Tehlikeyi doğrulukta görseniz de doğruluğa yapışın; çünkü kurtuluş doğruluktadır.” diye bir hadis de vardır.

Bu bağlamda, değil küçük bir çocuğu, bir hayvanı, bir hayvan yavrusunu bile kandırma yoluna gidemeyiz. Çocuğa bir şey vaat etmişsek, onu yerine getirmeye zorunluyuz. Kaldı ki ciddi konularda doğruyu söylememenin ise hiçbir haklı mazereti olamaz; hangi şartlarda olursa olsun söz verip durmamanın da.

Asrın Adamı Bediüzzaman, İslam’ın bu duruşuna hayatının sonuna kadar sadık kalmakla, doğruluk için Lemaat’ta söyledikleri kulağa küpe olacak türden: “Bir dane sıdk, yakar milyonla yalanı. Bir dane-i hakikat, yıkar kasr-ı hayali. Sıdk, büyük esastır, bir cevher-i ziyalı. Yer verir sükûta- eğer çıksa zararlı. Yalana yer hiç yoktur, çendan olsa faydalı.” Fayda düşüncesiyle yalan söyleyebilmeyi zamanın nesh ettiğini, yani ortadan kaldırdığını da söyler. Çünkü günümüz başka asırlara hiç benzemiyor. Doğru ile yalan aynı raflarda, hatta aynı albenilerle pazarlanmaktadır. Ne ki reklam ve propaganda, neredeyse tercihi de ortadan kaldırıyor.

Bediüzzaman, Hutbe-i Şamiye’de, daha açık belirterek yalanı hayatımızdan çıkarmaya gayret etmektedir: “Ya doğru konuşmalı ya da susmalı. Yani, yol ikidir, üç değildir: Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir.”

Yalan bir alternatif değil. Olması gereken; ya doğruyu söylemek ya da susmak! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum