Dr. Cemil ŞAHİNÖZ

Dr. Cemil ŞAHİNÖZ

Yeni Dünya´nın doğum sancıları

Sosyolojinin kurucusu İbn-i Haldun “Suyun suya benzediği kadar, tarih tarihe benzer“ der. Bu düşünce “Tarih tekerrürden ibarettir“ sözünü onaylar. Mehmet Akif de ekler: “Tarih´i tekerrür diye ta'rif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?"

Akif´in sözleriyle, ibret alınmadığı için, tarih sürekli tekerrür ediyor. Şuan tüm dünyadaki gelişmelere baktığımızda da geçmişten ibret alınmadığını ve bir çok tarihsel ve sosyolojik benzerliklerin bulunduğunu müşahade ederiz.

Daha önce de ortalama her 500 senede bir yaşandığı gibi, dünya şuan büyük bir paradigma değişikliğinin eşiğinde. Bir çok şey yeniden gözden geçirilip, değişiyor. Teknoloji nimetinin yanlış kullanılması sebebiyle gelen tokatlar ve hunharca ve adaletsiz tüketilen dünya nimetleri insanlığı farklı bir yöne doğru ilerletiyor.

İslam coğrafyasına, daha doğrusu müslümanların yaşadığı bölgelere baktığımız zaman son yıllarda büyük kargaşaların ve kaosların olduğunu görürüz. Bu kaosların tohumları 150 sene önce ekilmiş. O günden bugüne kadar bir çok kırılma noktaları yaşanmış. 100 sene önce, 70 sene önce, 25 sene önce, 10 sene önce ve 5 sene önce o ilk kaosdan oluşan hedeflere doğru ilerlerken yol ayrımları olmuş.

Asla bu gidişat içerisinde, müslüman coğrafyasının son 10-20 senesine bakarak ümitsiz olunmamalı. Bahsettiğimiz gibi, tarih sahnesinde hep böyle gidişatlar olmuştur. Büyük değisimler 10 sene, 20 sene içerisinde değil 100-200 sene içerisinde olmuştur. Dolayısıyla son 10-20 sene içerisinde yaşanılanlar belli bir hedefe giderken yol ayırımı olan kilit noktalardır. Sadece bu coğrafyaya değil, tüm dünyadaki gelişmelere bakarak, büyük resmi görmek lazım. Ümitsizlik yerine ümitvar olmalıyız, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada, İslamın sadası olacaktır.

Her değişimde komple teorileri üretilmiştir. Bir grup insanın değişimleri zorladığı söylenmiştir. Fakat dünya tarihine geri baktığımızda kimsenin gelecek 100 değil, 50 yılı dahi kontrol edebildiğini göremeyiz. Elbette belli kitlelerin belli hedefleri olur ve o hedeflere göre haritalarını çizerler. Örneğin dünyadaki neredeyse tüm büyük şirketleri 15 ailede toplamak mümkün ve bu aileler dünyayı kendi hedeflerine göre şekillendirmek isterler. Fakat denklemler ve şartlar sürekli değiştiği için değişimler hiç bir zaman uzun süre belli elit tabakaların elinde olmamıştır. Dolayısıyla bu değişim ve gelişmeler belli nokta veya kişiler tarafından düğmeye basarak oluşmuyor. Sosyolojik olarak toplumlar bu şekilde ilerliyor. Bu tamamen doğal bir ilerleme sürecidir.

Bu süreçlerin sonunda genellikle yeni bir ´Dünya Anlayışı´ ortaya çıkar. Tarihi ´antik´, ´orta çağ´, ´karanlık çağ´, ´yeni çağ´, ´romantik çağ´, ´medeniyet çağı´, ´teknik çağ´ gibi ayırmamızın sebebi de aslında budur. Bu anlayış değişikliği en bariz bir şekilde sanat ve edebiyatta görürüz. Her dönemin edebiyatı, müziği, mimarisi, sanatı o çağın anlayışını ortaya koyar.

Şuanki dönemi ise bir doğum sancısı olarak görmek mümkün. Yeni bir dünya anlayışı oluşacak. Kavgaların ve kaosların sonunda yeni bir paradigma meydana gelecek. Her doğum sancılıdır. Dokuz ay sürer doğum. Mecburen o dokuz ayı çekmek zorundasınız. Yoksa sonundaki meyvesine ulaşamassınız. Fakat o sonundaki meyve bütün acıları unutturur.

Aynen bu şekilde şuanki doğum sancıları dünya için güzel sonuçlar verecektir. Medeniyetler çatısması değil, medeniyetlerin rasyonel ve duygusal olarak birbirlerine yakınlaştığını göreceğiz. Bizler bu değişimin daha başındayız.

twitter.com/Cemil_Sahinoez

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum