Zafer KARLI
Bakara Suresi (25-29)
**25 ile 29. ayetler arasında cennete giren müminlerin elde edeceği nimetlerden, Allah’ın Kur’ân’da verdiği hiçbir misalin anlamsız olmadığından, Allah’a verdikleri sözü yerine getirmeyen kimselerin, “fasık” olduğundan, yoktan var edilen insanın öldükten sonra diriltileceğinden ve Allah’ın kudretinden bahsedilmiştir.
25- (Ey Resulüm!) “İman eden ve salih ameller işleyenleri müjdele! Onlar için cennetler var.”
Bu ayetin verdiği mesajlardan biri de şudur ki:
“İmana ait bilgilerden sonra en lâzım ve en mühimi a’mâl-i salihadır. Sâlih amel ise, maddî ve mânevî hukuk-u ibâda (kul hakkına) tecavüz etmemek, hukukullahı da bihakkın ifa etmekten ibarettir.” (Mesnevi-i Nuriye, Zeylû'l-Hubâb)
“(Öyle cennetler ki, ağaçlarının) altlarından nehirler akar...”
“Her ne zaman oradan herhangi bir meyve kendilerine rızık olarak verilse, ‘bu, daha önce rızıklandırıldığımız şey’ derler. (Çünkü) rızıkları onlara benzer olarak verilmiştir.”
Onlara, tat ve lezzetinde değil, şekil ve görünüş bakımından birbirlerine benzeyen rızıklar verilir. Bu benzerliğe rağmen farklı lezzette olma özelliğinin her ikramda Cennetliklere sürpriz yapma amacına dönük olduğunu düşünebiliriz. Gerçekten Cennetliklere sürpriz üzerine sürpriz yaşatan, her seferinde dış benzerliğin yeni bir şey ortaya çıkardığı bu ikram biçimi göz kamaştırıcı bir ağırlanma tablosu çizmektedir.
“Onlar için orada tertemiz eşler vardır ve onlar orada temelli kalacaklardır.”
Ayette geçen zevc (çoğulu ezvâc) “eşler”; hem dişiyi hem de erkeği kapsar.
26- “Gerçek şu ki; Allah, herhangi bir şeyi, bir sivrisineği, hatta onun da ötesindekini misal vermekten asla hayâ etmez (çekinmez).”
Misal; herhangi bir durum için uygun düşen bir şeyi söz konusu ederek, onun gizli olan güzellik veya çirkinliğini ortaya çıkarmaktır. Ayette sinek gibi küçük bir varlığın örnek verilmesini, müşrikler alaya aldılar. Ancak, müşriklerin ikiyüzlü davranışlarla manevî yapılarını kirleterek ne kadar küçüldüklerini onlara küçük canlıların durumunu örnek göstererek anlatmıştır. Biz buna, tabiat kanunlarından hareketle, psikolojik oluşumların açıklanması, ispat edilmesi ve yorumlanması diyebiliriz.
“Bunun karşısında iman edenler onun, Rablerinden bir hak (hakikat) olduğunu bilirler.”
Hak; aklın inkâr etmeye yol bulamadığı şey demektir.
“İnkâr edenler ise ‘Allah misal olarak bununla neyi kastediyor?’ derler.”
İnsanların, kendilerine anlatılan bir konuya gösterdikleri tepkinin arka planında inançlarının yer aldığını anlatan bu ayet, önemli bir psikolojik olguyu dile getirmektedir. Kalbi ve aklı anlatılana açık olmayan insanlar hakikati idrâk edemezler.
Bu insanlar, anlatılanlar hakk bile olsa, ona menfî tavır takınacaklar ve olumsuz tepki göstereceklerdir.
“(Allah) birçok kimseyi onunla dalâlette bırakır, birçok kimseyi de onunla hidayete iletir; (Fakat) bununla (bu misal ile) ancak fasıkları dalâlette bırakır.”
Ayette geçen “ancak fasıkları” ifadesi kendi iradeleriyle Allah emrine karşı geldikleri, nefislerine uydukları için Allah’ın dalâlette bıraktığı, hidayete sevk etmediği kişilerin kimler olduğuna işaret eder.
27- “(O fasıklar) Allah’ın ahdini –hem de onu (yeminlerle) pekiştirmelerine rağmen-bozarlar.”
Ahid; mastar olarak bir şeyin yerine getirilmesini emretmek, talimat vermek demektir. Allah'ın ahdi, sadece kendisine ibadet ve itaat etmeleri için Allah'ın insanlara verdiği emirdir.
“Allah’ın emrettiği bağları keserler ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar (dünyada da âhirette de) hüsrana uğrayanların ta kendileridir.”
Bu kısa ayet, anlam bakımından öylesine geniştir ki, iki insan arasındaki ilişkiden, uluslararası ilişkilere / bağlara kadar tüm ahlâkî durumları ihtiva eder.
Kur'an'da hem insanlar arası ilişkiler, hem de insanla Allah arası ilişkilerin temelinde ahid vardır. Ahde vefâ göstermek, hem insanlar arası ilişkilerin, hem de insan-Allah arası ilişkilerin esasıdır.
28- “(Ey kâfirler!) Nasıl olur da Allah'ı inkâr edersiniz?”
“Hâlbuki siz ölüler idiniz de O, size hayat verdi.”
“Sonra sizi öldürecek ardından diriltecek en sonunda da (yaptıklarınızın hesabını vermek üzere) O'na döndürüleceksiniz.”
Âyette insan hayatının üç safhası anlatılıyor:
1-Yoktan yaratılma; “siz ölüler idiniz de O, size hayat verdi”
2-Ölüm; “Sonra sizi öldürecek”
3-Ahirette diriltilme; “ardından diriltecek”
En sonunda da O'na döndürülecek dünyadayken yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz. (Çünkü) “Size böyle nimet eden bir Zât sizi başıboş bırakmaz ki, kabre girip kalkmamak üzere yatasınız.”(Sözler, 25. Söz)
29- “O (Allah), yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı.”
Ayet, insanın faydası, maslahatının gerçekleşmesi ve yaratıkların ihtiyaçlarının karşılanması için yeryüzünü hazırlayan ilâhî kudrete dikkat çekmektedir.
“Sonra semaya yöneldi. Ardından onları yedi sema hâlinde tanzim etti.”
“Sonra” tabiri arada geçen zaman aralığını ifade etmek için değil, iki yaratma arasındaki farklılığı anlatmak içindir. Arapçada “sonra” anlamına gelen “summe” edatının “ayrıca, dahası da, daha da gibi anlamları da” vardır. Bu ayette “ayrıca,” anlamında kullanılmıştır. Allah, iradesini semaya yöneltti ve onları muhkem bir şekilde yedi kat olarak yarattı.
“O, her şeyi hakkıyla bilendir.”
Bütün bunlar, her şeyi hakkıyla bilen ve her şeye kadir olan Allah tarafından yaratılmıştır. Herşey, O’nun izni ve iradesi dâhilinde hareket eder.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.