İlimden Hareketle İmana Ulaştıran Bir Tefsir

Risale-i Nur, bilim, fen ve teknoloji ile İslam’a saldırmaya çalışan batıl zihinlere bir reddiyedir. Risale-i Nur, müslümanları imandan hareketle ilme, ilimden hareketle imana ulaştıran bir tefsirdir. Zira Fussilet, 53.* ayeti ışığında zihnin uğraş alanına giren her bilginin, esasları itibariyle şu üç alandan birisine raci olduğu söylenebilir:

1.Kevnî, kâinat eksenli bilgidir ki, yer ve gökte mevcut olan her şeyi kapsamaktadır.

2.İnsan eksenli bilgidir ki, insanla ilişkili her şeyi zahirî ve batınî anlamda içeren bilgidir.

3.İlahi vahye dayalı bilgidir ki, bu da Allah’ın varlığı, rububiyyeti ve mahlukatı üzerindeki tasarrufu ile ilgilidir.

Kevnî bilgi, insanî bilgi ve ilâhî bilgiden oluşan bu üç bilgi çeşidi, sebep sonuç ilişkisinde olduğu gibi, birbirleriyle sıkı bir ilişki içerisindedirler.

Bediüzzaman Said Nursi, İslâm medeniyetinin temel esaslarından olan aklın hidayet bulması için, vahiy eksenli bir kâinat okuması ortaya koymuştur. Böylece insanı, tefekkürsüzlükten doğacak her türlü hurâfe ve bâtıldan kurtarmış, doğrudan imana hizmet etmiştir. Bunun sonucunda Risale-i Nur, her insanda tevhit esaslı bir şuur oluşturduğu gibi, kişiye enfüsi bir derinlik de kazandırmıştır. Zira Kur’an, her insanı önce nefsi üzerinde tefekkür ve tedebbüre davet eder.

Risale-i Nur’un kevnî bilgi, insanî bilgi ve ilahi vahye dayalı bilgi ile ‘iman ilmini’ nasıl kazandırdığını açıklayan şu pasaja bakalım:

“Cenab-ı Hakk’a hamdler, şükürler olsun ki; mesail-i nahviyeden ‘isim’ ile ‘harf’ arasındaki manevî fark ile çok mühim mes'eleleri bana öğretmiştir. Şöyle ki: Harf, gayrın manasını izah için bir âlet, bir hâdim olduğu gibi; şu mevcudat da, esma-i hüsnanın tecelliyatını izhar, ifham, izah için bir takım İlahî mektuplardır ki, içlerinde yazılı delail, berahin, havarık mu'cize-i kudrettir. Mevcudat bu vecihle nazara alınması; ilim, iman, hikmettir. Şayet isim gibi müstakil ve maksud-u bizzât cihetiyle bakılırsa, küfran ve cehl-i mürekkeb olur.” (Mesnevî-i Nuriye)

Kur’an’ın en azam meselesi olan Allah’ın varlığı ve birliğine dair Bediüzzamanın kainat kitabını okuyarak yaptığı tefekkür ve tezekkürüne şu misal verilebilir:

“Kâinat terkiplerindeki intizam, cereyan-ı ahvaldeki nizam, suretlerdeki garabet, nakışlarındaki ziynet, yüksek hikmetler, eşyadaki muhalefet ve mümaselet, câmidattaki muavenet, birbirinden uzak olan şeylerdeki tesanüd, hikmet-i âmme, inayet-i tâmme, rahmet-i vâsia, rızk-ı âmm, hayatlar, tasarruf, tahvil, tağyir, tanzim, imkân, hudus, ihtiyaç, zaaf, mevt, cehil, ibadet, tesbihat, daavat ve hâkezâ, pek çok sıfatlar lisanlarıyla Hâlık-ı Kadîm-i Kadîrin vücub ve vücuduna ve evsaf-ı kemaliyesine şehadet ettikleri gibi; Esmâ-i Hüsnâyı tilâvet ederek, Cenab-ı Hakka tesbih ve Kur'ân-ı Hakîmi tefsir ve Resul-i Ekremin (a.s.m.) ihbaratını tasdik ediyorlar.” (Mesnevî-i Nuriye, Katre.)

Bu ders şu iman halini telkin eder ki kâinat ve içindekiler kendi lisan-ı mahsusuyla:

1. Her şeye gücü yeten ve ezelî olan yaratıcının varlığına şehadet eder.

2. Cenab-ı Hakk’ın kemal sıfatlarına şehadet eder.

3. Mahlukat Cenab-ı Hakk’ı tesbih eder.

4. Kur’an-ı Hakîm’i tefsir eder.

5. Resul-i Ekrem (a.s.m.)’ın ihbaratını tasdik eder.

Risale-i Nur’dan verdiğimiz örnekler bize gösteriyor ki Bediüzzaman’ın Kur’an Işığı altında kâinat kitabını mütalaa etmesi ile insan kalbi ve hisleriyle kâinattaki cemalin yansımalarını ve mahlukattaki kemali idrak eder. Böylece nimete bakıldığı zaman Mün’im, sanata bakıldığı zaman Sani, esbaba nazar edildiği vakit Müessir-i Hakiki zihne ve fikre gelir.

Evet, “Risale-i Nur, ibadet yerinde, ilim içinde hakikate bir yol açmış; sülûk ve evrad yerinde, mantıkî burhanlarla ilmî hüccetler içinde hakikatü'l-hakaike yol açmış; ve ilm-i tasavvuf ve tarikat yerinde, doğrudan doğruya ilm-i kelâm içinde ve ilm-i akîde ve usûlü din içinde bir velâyet-i kübrâ yolunu açmış ki, bu asrın hakikat ve tarikat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalâletlere galebe ediyor, meydandadır.” (Emirdağ Lâhikası-I, 53. Mektup.)

*“Âyetlerimizi afakta ve enfüste onlara göstereceğiz. Onun (Kur’an’ın) hak olduğu açıkça belli olsun.”

Fussilet, 53.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.