Hülya YAKUT
Zaman ve biz
Bir yıl daha geride kaldı.Haftalar haftaları kovaladı,bir de baktık ki, koca bir sene tükenmiş gitmiş. Oysa daha dün gibiydi 2012’ye girişimiz.
Heyecanlarımız, hayallerimiz, umutlarımız, planlarımız vardı, yeni gelen yıla dair… Kimini yapabildik, kimini unuttuk, kimini ihmal ettik, kimini ise başaramadık bile.
Aynı temenniler ve umutlara işte bir yıl daha karşımızda.
Maziye sakladığımız geçen yıl, artık elimizden çıkıp gitmiş. Artıları ve eksileri ile artık geri gelmeyecek… Yeni yılı yaşayacağız diye umutlanırken, belki de yarına çıkmayacağız. Gelecek bizim için meçhul.
Geçmiş… Gelecek ve bugün…
Uzun bir çizgi…
Uzun bir yol… Biz ise yaşadığımız an itibarıyle bu yolun bir yerlerindeyiz…
Meşru dairede gidilmiş ise bu yolda,hata yapılmamışsa ,durulması gereken yerde durulmuş,dikkat edilmesi gereken noktalarda tetikte beklemişsek ne alâ…
Yani Kur’ani emir ve yasaklar…
Yani helal ve haram sınırları…
Yani helal ve haram arasındaki ruhsatlar,mübahlar…
Zaman, bizi bizden alan, bizi bizden çalan mıdır diye düşün müşümdür…
Yoksa, kendimizden çaldıklarımızın gerekçesi midir?
Gençlikte bu kadar detaylı düşünebilene ne mutlu.Meşru dairede gençliğini harcayana,gençlik zamanlarının hakkını layıkıyla verene ne mutlu.
Kimin sözüdür bilmem… Ama güzel bir sözü not almışım bir kenara:’Demir tava gelir kömür biter,akıl başa gelir ömür biter.’
Eski yıllara güle güle,yeni yıla hoş geldin demekle iş bitse,kolay…Diyelim olsun bitsin.
Yılları eskitmeden akıllar başta olmalı.gençlik zayi edilmeden,başımıza hem dünyada,hem kabirde,hem ahirette belalar,elemler getirmeden yıllar yaşanmalı ki,giden yıllara kolayca güle güle diyebilelim.
Ömür nimetini şükür ve itaatle geçtiyse…yaşanan sıkıntılar,musibetler,hastalıklar ve diğer imtihanlar,şükrümüzden,kulluğumuzdan bizi alıkoymadıysa…Baki meyveler verecek hal ve tavırlar içerisinde geçtiyse zaman…işte o zaman ebedi hayata uzanmak üzere geçsin zaman…
Yoksa fena…
Dün yarına koşuyor…
Çocuklar gençleşiyor…
Bizler yaşlanıyoruz…
Dünya her an ölüyor…Sonra ahiret olarak diriltilmek üzere…
Dünyanın harabiyete yol alışı,bu dünyayı yapan Zat’ın yine daha güzel bir surette tamir ederek,ahiretten bir menzil olarak bize hazırlamasına kadar devam edecek.
Maksadımız fani olan bu dünya olmamalı.
Çünkü o harap olmaya mahkum.
Maksadımız baki hayata dönük olmalı.Cennetin intizar salonu hükmünde olan bu dünyanın,zevki,sefası,tadı,hevesi dün olmaya,geride kalmaya,bir anlık rüya olmaya mahkumdur.
Zaman ve biz…hızla dönen bir çark ve içindeki kelebek …
Sefa olsa ne yazar,cefa olsa ne değişir…Gidiş herkes için,gidişat değişmiyor…
Zamanın hakkını vermek.Yaradılış gayesini yakalamak.Kul oluşun sırrına varmak.Akıl nimetini değerlendirmek.Haliliye mesleğinin esaslarından uzaklaşmamak.Adına ister ego de,ister ene,nefsin tuzağına düşüp te,ömür sermayesini ,ateşe atmamak….
Hakkın hatırını,her şeyden üstün tutmak,bize ağır bile gelse…
Zanlarda güzel,zamanda güzel,kullukta güzel olmak…
Zaman içinde var olmak işte bu…
Yoksa istediğimiz kadar güzel konuşalım,güzel yazalım kime ne fayda?
Dibini aydınlatamayan mum olmaktan öte geçemeyiz değil mi?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.