Zeki KAMİLZÂDE

Zeki KAMİLZÂDE

CHP'nin gönlünü alması için Selçuk Bayraktar abimize bazı öneriler

George Orwell'ın meşhur bir 'karaütopya'sı var. Yuppi. Bildiniz. Evet. Ta kendisi. Üstüne bastınız. Ayağınızı kaldırın. 1984. (Yazıyla: Bindokuzyüzseksendört.) İşte o karaütopya hakkında denilir ki: "Orwell bu kitabı Stalin Rusyasına yazmıştır." Daha başkaları demişlerdir ki: "Yok efendim. Ne münasebet? Orada kastettiği Mao'nun Çinidir." Sonra başka başkaları da üzerine eklemişlerdir: "Aslında bütün komünist diktatörlükler bu kitaptan hissemenddir." Hülasa: Orwell'ın toprak altında olmasını fırsat bilen her entelektüel, şakk-ı şefe etme imkanını elden kaçırmamış, ileri geri konuşabildiği kadar konuşmuş, bu defa zenginin parası değil 'kurgucunun romanı' züğürdün çenesini yormuştur. Hatta, nihayetinde iş şöyle bir raddeye varmıştır ki muhterem kârilerim, "Orwell, burada sadece komünist diktatörlükleri değil, kapitalist devletleri de resmetmiştir..." diyenler bile çıkmıştır.

(Vay canına, ne cesaret, Gitti AB'den aldığı gül gibi fon.) Neyse. Bu sonuncusunu dillendirmenizi ABD'liler istemezler elbette. Eh, hakları da yok değildir, çünkü meşrepleri değişiktir: Onlar 'dünya jandarması' olurken kendilerine 'dünya jandarması' denilmesini beğenmezler. Herkes komünistler kadar açık sözlü olabilir mi muhterem kârilerim? Hiç de bile. Byung-Chul Han reisin liberal âleme kestiği raconu hatırlayalım tam da burada:

"Otoritenin en güçlüsü gizlisidir."

Orwell da zaten 'karşıt söylem' diye birşeyden bahsediyor 1984'ünde. Nedir? Kendini olduğun şeyin tam zıddıyla satmaktır. Hakikatini karşıt söylemin altında gizlemektir. Düşmanını kendi kusurlarında lanse etmektir. Bir tür 'psikolojik harp'tir yani sizin anlayacağınız. "Demokrasi getiriyorum!" diye dünyanın anasını ağlatmaktır mesela. Lakin bu misal çok dışarıdan oldu. İçimize dönelim. Evet. Sözgelimi: Türkiye'de CHP diye bir parti var öyle değil mi dostlar? Bu partinin açılımı nedir? 'Cumhuriyet Halk Partisi.' Peki, tarihine bakıldığında, Cumhuriyet Halk Partisi hakikaten 'cumhuriyetçi' ve 'halkçı' bir parti midir? Vaaay. Oooo. Breh. Breh. Breh. Derin meseleler bunlar. Zeki Kamilzade kardeşiniz başına iş almak istemez. 5816'ya çarpıp hayatının baharında mahkeme koridorlarında sürünmek arzu etmez. (O yüzden, doğrudan değil, çalıyı dolaşarak bir cevap vermeyi daha doğru bulacaktır.)

Mevzuun şu yönü sahiden ilginçtir: Bu partinin kadrosu yönetimi ele geçirişinden 1950 yılına kadar, yani neredeyse 27 sene, hiç seçim yapmamıştır. (Yaptığı ilk seçimde de 'cumhuriyet' ve 'halk' onu tepetaklak etmiştir.) Gerçi kadınlara seçme-seçilme hakkını da yine bu partinin verdiğini söylenir. (Fakat, insan şaşırıyor, seçim olmadıktan sonra bu hak nasıl verilmiş oluyor?) Herneyse... Uzatmayalım. Elâlemin ağzı torba değil ki büzesiniz. Konuşuyor ha konuşuyor. Hatta bazıları da diyorlar ki: CHP'nin 'C'si cumhuriyeti değil 'ceberut'u ifade ediyor. (Çünkü devleti otoriterlikle idare etmiştir.) 'H'si ise halkı değil 'heykel'i kastediyor. (Çünkü çok heykel yaptırmıştır.) Sahiden de bu parti halktan ziyade heykele düşkün bir partidir. Depremzedeler için ayrılan bütçeyi dahi Erzincan'a kendi heykelini yaptırmaya harcamış liderleri vardır. Yani heykel işini ayrı bir severler. 'H'si sahiden ondan olabilir.

Özetle: CHP denilen bu acayip yapı, 'muasır medeniyetler seviyesine çıkmak' lansesiyle kurulmuş, fakat Çankaya'nın yokuşunu çıkmak dahi latif bellerine-baldırlarına güç geldiği için, "Nereye çıkıyorsun be abicim, otur, daha vatanı yeni kurtardık, iki duble rakı içip bir konken partisi çevirelim..." noktasında tav olmuşlardır. Gözümün nuru Bediüzzaman da bir yerde bu zihniyet hakkında der:

"Sû-i tâlih cihetiyle ve sû-i intihap tarikiyle müşkilüt-tahsil olan Avrupa mehasinini terk ederek, çocuk gibi hevâ ve hevese muvafık zünub ve mesâvî-i medeniyeti tuti gibi taklittendir ki, bu netice-i seyyie zuhur ediyor."

Öyle ya, doğru, Selçuk Bayraktar abimiz gibi, çalışıp didinip dünyanın parmakla gösterdiği mühendislik işleri yapmak zor geliyor kimilerine. Eh, boş durmak da olmaz. Halka bir icraat göstermek lazım. Ne yapılacak peki? Elbette 'heykel.' Yani hiçbirşey yapmadan birşeyler yapmış olma ameliyesi. Kur kalıbı, dök alçıyı, kaldır üç gün sonra, mis-kebap. Oldun mı 'şıp' diye muasır medeniyet. Açılışı da şöyle şatafatlı birşey yaptın mı sorma gitsin. Bunun başka versiyonları da var elbette. Mesela: Konser-eğlence düzenleyebilirsin. Parayı böyle de boşa harcayabilirsin. Hatta bu sıralar 'köpek maması hayratı' diye bir faaliyetler var. Her yere köpek maması döküyorsun. Köpek olsun-olmasın önemli değil. İlla olacaktır. Zira çabuk çoğalıyor bu keratalar. Hem ne demiş atalarımız: "Senin maman iyi olsun Bağdat'tan köpek gelir." O söz öyle değil miydi? Aman neyse. Uydu yine de.

O yüzden diyorum: CHP Selçuk Bayraktar abimizi asla sevemez. Ateşle su gibidirler. Biraraya getirilemezler. Türkiye'de 'hiçbirşey yapmadan birşey yapmış gibi yapmak' ekolünün en büyük temsilcisi olan CHP, hakikaten birşeyler yapanlarla kıyaslanmayı isteyebilir mi, Allahınızı severseniz. Üstelik adam bir de dindar. Eşinin tesettürlü olduğu yetmiyormuş gibi bir de Recep Tayyib Erdoğan'ın kızı. Ohooo! Nasıl barışacak CHP Selçuk Bayraktar'la?

Bence, Bayraktar Holding CHP ile barışmak istiyorsa, bomba/füze atan mühendislik harikaları üretmek yerine ya otoban kenarlarına köpek maması dökecek 'İtperest Dronelar' yapsın yahut da bir şirket daha açıp 'Drone Heykel' işine girsin. Evet. Nasıl fikir ama? Drone Heykel. Siz koordinatları veriyorsunuz. O hemen uçarak dikileceği yere gidiyor. Hop diye konuyor. Nereyi isterseniz oraya dikiliyor. İsterseniz sevdiklerinize de küçük sürprizler yapabilirsiniz. Tabii ya! Türkiye'de kim sabah kalktığında balkonunda bir Atatürk heykeliyle karşılaşmak istemez? Yahut kim tarlasının ortasına bir İsmet İnönü heykeli yerleştirilsin arzu etmez? (Hele bir etmesin. Kapı gibi 5816 ne güne duruyor. İstetiverir. Zaten jandarmayı görünce nice istenmezler istenir olmuştur bu ülkede.)

Yani, Selçuk Bayraktar abimize, biraz CHP'nin de suyuna gitmesini tavsiye ediyoruz artık efendim. Evet. Hep memleketin yararını düşünmek olmaz. Hep düşmanın zararını düşünmek olmaz. Hep Amerika'yla, Çin'le, Avrupa'yla yarışmak olmaz. Biraz da CHP'nin gönlünü almaya bakalım artık. 4 sene sonra seçim var. Deniyor ya: "Hiçbir başarı cezasız kalmaz." İstanbul gibi antikayı Ekrem İmamoğlu gibi demirciye bağışlayan demokratik talih Selçuk Bayraktar'ın mücahidane mesaisine de garip karşılıklar verebilir. Ben de Mehmed Âkif Ersoy merhumun duasıyla bitirmek istiyorum yazımı o yüzden: "Allah bu millete bir daha Selçuk Bayraktar arattırmasın." Âmin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum