Abdulkadir ÇELEBİOĞLU

Abdulkadir ÇELEBİOĞLU

Bediüzzaman'ın Kaybolan ve Günümüze Ulaşmayan Eserleri Var Mıdır?-2

3- MÜNÂZARÂT ESERİNİN KÜRTÇE İLK YAZMASI

Bu eserin aslı Kürtçedir. Çünkü Kürtlerin olduğu bir muhitte ve muhatapların Kürt olduğu bir ortamda bu meseleler işlenmiştir. Konuşulan lisan Kürtçe olması hasebiyle, elbette eserin aslı Kürtçedir. Lâkin o ilk yazma Kürtçe hâli elimize ulaşamamıştır.

Aslının Kürtçe olduğu ile alâkalı şu bilgi elimizde mevcuttur: «Reçetetü'l-Avam: Aslı Kürtçe'dir. Daha sonra "Münâzarât" ismi ile Türkçe ve Arapça'ya çevrilerek basılmıştır.» (Muhammed Şakir, Üstâd Bediüzzaman Said Nursî Hayatı Mücadelesi Eserleri, c. 1, s. 107)

Arabî Reçetetü'l-Avam kitabının 5. sayfasında geçen ifadelerin Türkçesi de bu meselede bize ışık tutmaktadır:

1- "Reçetetü'l-Ekrad'ın Dımeşk Şam'da (maden'il-hakikati'r-râsihe) beş günde Arapça'ya çevrilmesi"

2- "Bu Arapça risaleyi Türkçe'den, onu da Kürtçe'den tercüme ettim, onu da bedevî Kürtlerin suallerinden irtical ettim."

3- "el-Mütercem minel mütercem mine'l-mürtecal"

Mütercem: Tercüme edilmiş

İrtical: Hazırlanmadan, düşünmeden, içine doğduğu gibi güzel söz söyleme

Mürtecal: İrticâlen söylenmiş

[Yani müellif, Kürt aşiretleri arasında seyahat ettiği zaman, bedevî Kürtlerin sualleri üzerine irticâlen Kürtçe olarak verdiği cevaplardan Türkçe olarak te'lif ettiği metinleri Şam'a vâsıl olduğunda beş gün içerisinde Arapça'ya tercüme etmiştir.]”

whatsapp-image-2024-10-01-at-08-21-01.jpeg
(Arabî Reçetetü'l-Avam Kitabının Milli Kütüphane'de bulunan nüshasının ilk sayfası)

Bu ifadelerden "Bu Arapça risaleyi Türkçe'den, onu da Kürtçe'den tercüme ettim" ifadesi mühimdir. Arapça olan risalenin ismi Reçetetü'l-Avam'dır. Reçetetü'l-Avam Arapça'ya Türkçe olan Münâzarât'tan tercüme edilmiştir. Türkçe olan Münâzarât da asıl olan Kürtçe'den tercüme edilmiştir. Devamında "onu da bedevî Kürtlerin suallerinden irtical ettim." denmektedir.

Kürt aşiretleri ile Üstâd Bediüzzaman'ın sual ve cevaplarının konuşma esnasında Kürtçe olması normal bir durumdur. Burada bilemediğimiz husus, o Kürtçe sual ve cevapları ihtiva eden notların olup olmamasıdır. Üstâd Bediüzzaman o sual ve cevapların tamamının Kürtçe hâlini zihninde tutup da mı Türkçe'ye tercüme etti? Yoksa o Kürtçe notlar yanında idi de onları Münâzarât eseri şeklinde mi Türkçe'ye tercüme etti? Bu bilinmemektedir. Lâkin Arabî Reçetetü'l-Avam kitabındaki ifadede "Kürtçe'den tercüme ettim" ifadesi elinde Kürtçe notlar olup da onları Türkçe'ye tercüme ettiği ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

Arabî ifadede de geçen yer "bedevî Kürtlerin sualleri üzerine irticâlen Kürtçe olarak verdiği cevaplardan Türkçe olarak te'lif ettiği metinleri" diye tercüme edilmiş ise de burada "bedevî Kürtlerin sualleri üzerine irticâlen Kürtçe olarak verdiği cevaplar" denilmektedir. Yani cevaplar o anda sualin üzerine irticâlen verilmiştir. Uzun bir zaman aralığında Üstâd Bediüzzaman'ın aşiretleri gezdiği düşünülür ise, o gün sorulan sualler ve ona verdiği cevapları Kürtçe not alması imkân dâhilindedir. Daha sonra da bu notları Türkçe'ye tercüme ettiği söylenebilir. Zaten "Reçetetü'l-Ekrad'ın Dımeşk" yani "Şam'da" "beş günde Arapça'ya çevril"diği bizzât müellifinin ifadesidir.

Mufassal Tarihçe-i Hayat eserinin ilk cildinde de şu ifadeler yer almaktadır:

“...Münâzarât kitabı ilk baskısı şekliyle yüz elli beş suale, yüz elli beş cevaptan ve bir mukaddeme ile bir giriş yazısından ibarettir. Bu sual ve cevapların ekseriyeti Meşrûtiyet ve Hürriyet mes'elesinin etraflıca izahına dairdir. Meşrûtiyet anlatılırken; mutlakiyetin, istibdadın İslâm dini hükümlerine zıt taraflarının daha çok olduğu beyan edilmektedir. Bütün bunların yanında eserin asıl ruhunu teşkil eden şey, senelerdir peşinde koştuğu, plân ve projesini zihninde çizip tahakkukuna çalıştığı Medreset'üz-Zehrâ'sının hakikati ve faydalarını ve teşkilinin tarz ve şeklini, gider ve gelirlerinin programını, ders usulünü ve sâireyi dile getirmesidir.” (Mufassal Tarihçe-i Hayat, c. 1, s. 333)

whatsapp-image-2024-10-01-at-08-21-55.jpeg
(Arabî Reçetetü'l-Avam kitabının 5. Sayfası ve Türkçe tercümesi)

«Yine “Münâzarât” eserinin giriş bölümünde, onun yazılış sebebleri hakkında şöyle denilmektedir: “...Dağ ve sahrayı bir medrese ederek meşrûtiyeti ders verdim. Birden bana göründü ki: Meşrûtiyeti gayet garip bir sûrette telâkki etmişler. Her tarafın şüphe ve sualleri ağleb bir dereden gelmiş gibi gördüm. İşte teşhis-i maraz için miftah-ı kelâmı onlara verdim, dedim: Siz sual ediniz, ben de ona göre cevab vereyim. Onlar istihsan ettiler. Zira Kürtlerin tabiat-ı meşrûtiyetperveranelerine binaen, dersi münazara ve münakaşa suretiyle okuyorlar. Onun içindir ki: Medreseleri küçük bir meclis-i meb'usan-i ilmiyeyi andırıyor.”» (Mufassal Tarihçe-i Hayat, c. 1, s. 333)

Bu eserin te'lif tarihi ile alâkalı kaynaklarda çeşitli bilgiler yer almaktadır.

Abdülkadir Badıllı Ağabey, Mufassal Tarihçe-i Hayat'ta şöyle yazmıştır:

«Arapça “Reçetetü'l-Avam” veya “...El Ekrâd” (Münâzarât) Te'lif Tarihi-1910 Ta'b Tarihi-1912

Türkçe Münâzarat Te'lif Tarihi-1911 Ta'b Tarihi-1911» (Mufassal Tarihçe-i Hayat, c. 1, s. 343)

Âsâr-ı Bedîiyye eserinde de şu bilgi vardır:

"Not: Muhakemat eseri gibi, Münâzarât Risalesi de hem Arapça hem Türkçe olarak 1910'da te'lif edilip 1913'de tab' edilmişlerdir." (Âsâr-ı Bedîiyye, s. 297)

Niyazi Beki Hoca'nın tespit ettiği te'lif tarihi ve basım tarihleri ise de şu şekildedir:

"Münâzarat (1911/1911)

Reçetetü'l-Avâm (1911/1912 Ar.)"

Bu 3 ifade içerisinden Mufassal Tarihçe-i Hayat'ta geçen tarihlere göre önce 1910 yılında Arapça Reçetetü'l-Avam, daha sonra da 1911 yılında Türkçe Münâzarat eseri te'lif edilmiştir diye yazmaktadır. Hâlbuki Üstâd Bediüzzaman'ın bizzât kendi ifadesine göre "Arapça risale" olan Reçetetü'l-Avam eseri "Türkçe" Münâzarât eserinden tercüme edilmiştir. Bu sebeple o tarihleri esas almak mümkün görünmemektedir. Âsâr-ı Bedîiyye eserine not düşülen ifadede de "Münâzarât Risalesi de hem Arapça hem Türkçe olarak 1910'da te'lif edilip 1913'de tab' edilmişlerdir." diye geçmektedir.

Mufassal Tarihçe-i Hayat'ın müellifinin de Âsâr-ı Bedîiyye eserinin nâşirinin de Abdülkadir Badıllı Ağabey olduğu ele alınınca iki farklı ifade beyan edilmiş oluyor. Ama Âsâr-ı Bedîiyye eserinde ayrı ayrı Arapça ve Türkçe kısımlar için tarih verilmemiştir. Son olarak Niyazi Beki Hoca'nın tespitine bakacak olursak, Hutbe-i Şâmiye eserinin de 1911'de hem te'lif edilip hem de tab' edilmesi göz önüne alınır ise verilen tarihlerin muvâfık olacağı kanaatindeyiz. Yani 1911 senesinde Üstâd Bediüzzaman, Kürt aşiretlerini gezerek Kürtçe notlar almış ve yine aynı yıl 1911'de "Münâzarat" ismiyle eseri Türkçe'ye tercüme edip tab' ettirmiştir. 1911'de Şam'a giderek 5 gün içinde de "Münâzarât" isimli Türkçe eserini "Reçetetü'l-Avam" ismiyle tercüme etmiştir. 1912'de de tab' ettirmiştir.

Münâzarât ve Muhâkemât eserleri hakkında Mufassal Tarihçe'de şu bilgiler yer almaktadır:

«...Üstâd'ın başlattığı bu seyahatleri esnasında sorulan suallere verilen cevablardan, gerekse müşahede ettiği umumî durum veya ulemanın İslâm dini hakkındaki telakkîlerinden öğrendiği genel ahvalin hey'et-i umumiyesinden iki tane eser vücuda getirdi. Bunlardan birisi Reçetetü'l-Avam veya Reçetetü'l-Ekrâd.. İkincisi Saykâlü'l-İslâm veya Reçetetü'l-Havas eserleridir. Bu iki eseri evvela Arapça, sonra da aynı meal ve ma'nada, fakat daha biraz genişçe Türkçe olarak kaleme almış ve “Reçetetü'l-Avam” eserine Münâzarât ismini, “Saykâlü'l-İslâm” veya “Reçetetü'l-Ulemâ” kitabına da Muhakemât ismini vermiştir.

Bu iki eserinin teşekkül ve te'lifleri hakkında, o zaman “Münâzarât” eserinin mukaddemesinde şöyle demiştir: “...şu Saykalü'l-İslâm ve Ekrad reçetesi olan iki eser, o dehşetli dağ ve dere ve sahraların kuvve-i münbitesi fevkalade neşv ü nema vererek, kırk elli gün zarfında hem yeşillendi, hem cesim bir şecere oldu, hem meyve verdi.”» (Mufassal Tarihçe-i Hayat, c. 1, s. 332)

Münâzarât eserinin ilk aslı olan Kürtçe notlar da eğer kaybolup zâyi edilmemiş ise, bir gün ortaya çıkabilir. O notlar ortaya çıkar ise içerisinde Türkçe Münâzarât ve Arapça Reçetetü'l-Avam'dan farklı sualler var mı diye tahkik edilebilir. O notlardan müteşekkil esere de Kürtlerin Reçetesi mânâsında Üstâd Bediüzzaman'ın verdiği Reçetetü'l-Ekrad denebilir.

(Devam Edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
16 Yorum