Şimdi çok daha heyecanlı bir şekilde, azim ve şevk dolu olarak yeniden yollardayız. Adım Adım Said Nursi’nin izini süreceğiz.

Bu çok daha farklı ve çok daha kararlı bir yürüyüş olacak.
Said Nursi’nin serencamını, belki de uzun yıllar sürecek bir serüven ile yeniden ve yerinde yaşamaya çalışacağız.

Bu zor ve meşakkatli bir serüven olacak. Üstad’ın yaşadıklarının aynısını yaşamak imkânsız, fakat Said Nursi’yi adım adım takip etmek ve yeniden anlamaya çalışmak, elbette çok meşakkatli ve aynı zamanda çok heyecan verici olmalıdır.

Seksen iki yıl süren dopdolu bir hayatın çok sayıda önemli durakları var ve buralarda çok sıra dışı bir hayat ile birlikte alışılmışın dışında farklılıklara imza atan bir Said Nursi’yi bu mekânlarda yeniden tanımaya ve anlamaya çalışacağız.
Bu heyecanlı serüvenin meşalesini, güzel bir tevafuk olarak, hilafetin son merkezi olan İstanbul’da yakacağız.

Said Nursi, hayatının yaklaşık on senesini İstanbul’da geçirdi. İstanbul’da çok büyük değişim ve dönüşümlere şahitlik etti.

Şimdi Üstad’ın vefatının 53. Yıldönümüne rastlayan günlerde, İstanbul’a birinci sefer gelişinin üzerinden 105 yıl geçtikten sonra, O’nun hatıralarını bu güzel ve mühim şehirde yeniden yâd edeceğiz.

İstanbul, ahir zamanın hadiseleri içinde her yönüyle, çok önemli yeri olan bir şehir.
Yeni bir ihya hareketinin çok önemli sosyal prensipleri, İstanbul’da çok heyecana verici zeminlerde ve mekânlarda ifade edildi.

Şekerci Han, Sultanahmet Meydanı, Ayasofya Camisi, Ferah Tiyatrosu, Padişahlık Mabeyni, Divan-ı Harb-i Örfi, Toptaşı Akıl Hastanesi, on civarında gazetenin köşeleri, çok sayıda dernek ve cemiyetin salonları, kahvehaneler ve daha birçok mekân ve zemin, İslami tefekkürün yeni ve ilginç yorumlarına şahitlik etti.

Bu konuların hepsini, bir panele sığdırmak mümkün değil. Daha birçok panel ve sempozyum yapılmalı ve inşallah yapılacak.

Meseleler derin bir tefekkür ve müzakere anlayışı içinde konuşulacak ve tartışılacak.
Yalnız İstanbul’da mı? Elbette hayır.
Adım Adım Said Nursi serüveni, Said Nursi’nin adım attığı her zeminde yeni keşif ve yolculuklarla devam edecek.

Siirt’te Şeyh Fethullah Hazretlerini hayretlerde bırakan, O’na ‘’Bediüzzaman’’ dedirten derin tesirin manalarını anlamak için o güzel havaları yerinde solumak, Tillo’da, Kubbe-yiHasiye’nin komşuluğunda bir ilim ve irfan yolculuğuna çıkmanın tadına doyulur mu?

Cizre’de, Kırmızı Medrese’nin manevi atmosferinde, Melayé Cezeri ve Molla Saidé Meşhur’un manevi beraberlik ve himayelerinde yapılacak Cizre Günleri, ne kadar güzel olur.

Mardin’de, Şehidiye Camisi, Ulu Cami, Zinciriye Medresesi gibi muhteşem mekânlarda, Şeyh Abdulgani Ensari’nin manevi himayesinde, minarelerin başında, Mezopotamya Ovasına doğru tefekküri bir bakışla, Mardin Günlerini yâd etmeye değmez mi?

Ya Doğubeyazıd? Burada Şeyh Muhammed Celali’nin hayret ve takdir nazarları ve müşfik himayesi ile geçen üç ayın izini sürmek, Şeyh Ahmedé Xani’nin yeni manevi tasarruflarına mazhar olmak güzel olmaz mı?

Amed-i Kadim Diyarbakır’da, bir baş hakiki kuru soğanın, binlerce hayali kızıl elmaya değişilmesinin mümkün olmadığının ifade edildiği hakimane bakış ve sözler?

Beytüşşebab’ta aşiretlerle yapılan sohbet ve muhavereyi, bugünün değişen şartları ışığında yeniden dinlemek ve yorumlamak, Reçetet-ülEkrad hasiyeti ile bütün yetkilileri davet etmek, bütün taraflara bu hakikatleri haykırmak, yeni soluk ile birlikte, güzel bir dirilişe ve bütünleşmeye vesile olmaz mı?

İslam Âlemi’nin bir nevi merkezi mahiyetinde olan Urfa’da, Yusuf Paşa Camisinin bahçesinde toplanan kalabalık ile birlikte, İslam milletlerinin kaderini ilgilendiren bir sohbetin lezzetini yaşamak; birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhunu İbrahimi bir anlayış ile yudum yudum içmek ve bu duyguları bütün İslam âlemine yaymanın hazzını yaşamak. Ne kadar tatlı esintilere vesile olacak.

İnşaallah yakın bir zamanda ‘’Bediüzzaman Said Nursi Kültür Evi’’ne dönüşmesini beklediğimiz ve ümit ettiğimiz İpek Palas Oteli’inde, yapılacak nurani ders ve müzakere atmosferinde, ahir zaman Müceddidi’nin geçirdiği son iki günün de hatıralarını ve bizlere bıraktığı manevi mirasın muhasebesini, bütün gönül dostlarımız ile beraber yapmayı kim istemez?

Bir hürriyet sabahında, hürriyet güneşinin bütün Suriye ülkesini pırıl pırıl aydınlattığı bir günde, Emeviye Camisinin minberlerinden, bütün İslam âlemine ümit ve selam ile birlikte yeni müjdeleri yollamak, Nur Talebelerinin görevleri arasında değil mi?

Selanik Hürriyet Meydanı’nda, ‘’Hürriyet’e Hitab’’ı, bütün Avrupa’ya duyurmak ve dinletmek amacıyla yeniden okumak, gerçek hürriyetin mana ve ehemmiyetini bir kez daha hakiki mahiyeti ile anmaya çalışmak, her halde çok güzel olsa gerektir.

Hürriyetine kavuşan Kosova topraklarında, yeni ve Avrupa’nın ortasından bütün bu kıtaya hitap edecek bir İslam Üniversitesi hayalini gerçekleştirdikten sonra, oradan Van’a selamlar göndermek, Asya kıtasının talihini değiştirecek bir Medresetüzzehra projesinin yükselişini temaşa etmenin zamanı yaklaşmıyor mu?

Tiflis’te, Seyda’nın Şeyh San’an tepesinden nazar ettiği bir mekânda, kardeşliğin yeni ve güçlü temellerini atmak, komşuluk haklarının ifası ile barış içinde yaşamanın mutluluğunu terennüm etmek için, daha fazla beklemeye gerek yok.

Seyda’sına hasret Kostorma’ya (Kostroma) gitmenin ve hazin hazin akan Volga nehrinin kenarında bu hasreti dindirmenin, Seyda ile birlikte ve O’nun rehberliğinde buraları adım adım yeniden gezmenin zamanı gelmedi mi?

Van, Bitlis, Erzurum, Trabzon, Burdur, Barla, Isparta, Eskişehir, Kastamonu, Denizli, Emirdağ, Afyon, ‘’Adım Adım Said Nursi’’nin izini sürecek hizmet kahramanlarını bekliyor ve alkışlamaya hazırlanıyor.

Bu kutlu ve nurlu sefer, va’di İlahi tamamen gerçekleşinceye kadar, biiznillah devam edecektir.

Herkes hazır olmalı.
Nur kahramanları, demir çarık, demir asa yollara düşmeli.
Yeni bir ‘’Feth-i Mübin’’i vazife başında karşılamaya hazır mısınız?