Adnan KALKAN
Bediüzzaman Mevlidi Ve Şanlıurfa Misafirperverliği
Her yıl Ramazan ayında Bediüzzaman Said Nursi Mevlidi Şanlıurfa ilimizde icra edilmektedir. Türkiye'nin ve hatta dünyanın birçok coğrafyasından insanlar bu Mevlüde katılmak için Şanlıurfa ilimize gelmektedir.
Şanlıurfa ilimiz, Bediüzzaman hazretlerinin vefat etmek için bir nevi gittiği ilimizdir. Kendisi Şanlıurfa'ya gittiğinde çok hasta ve ölüm ile arasında pek de bir mesafe yoktur. Derken kısa zaman içerisinde Şanlıurfa'da vefat etti. Dönemin darbecileri kendisini gömüldüğü kabrinden çıkardılar ve kimsenin bilmediği bir yere götürüp gömdüler.
Bediüzzaman Hazretlerini son görenler Şanlıurfa'da görmüş oldu ve bilinen tek mezarı da şu anda kendisinin içinde olmadığı Dergâh camideki boş mezarıdır.
“Şanlıurfa taşıyla toprağıyla mübarek bir şehirdir” diyen Bediüzzaman Hazretleri hiç de haksız çıkmamıştır. Çünkü kendinin vefatından sonra Şanlıurfalılar uzun zamandır kendisini anma, anlama Mevlüdü yapıyorlar.
Şanlıurfa'da Bediüzzaman mevlidine katılmak için Fettah Hoca Konya'dan, Yunus kardeşim Gaziantep'ten ve ben Adana'dan yola çıkarak bu Mevlide katılmak için Şanlıurfa'ya gittik. Şanlıurfalılar eski gelenekleri olan misafirperverliği halen öyle bir canlandırıyorlar ki, gelen kişileri hiç tanımadıkları halde alıp evlerine götürüyor. En iyi şekilde ağırlıyor ve oradan tekrar Dergâh camine doğru gönderiyorlar. Bu gelenek aslında eskiden ecdadımızın olmazsa olmazları arasında olan, köylerine şehirlerine gelen insanları yedirir, içirir, misafir eder ve öyle gönderirlerdi.
Şanlıurfalılar bu misafirperverlik geleneğini en güzel şekilde şu anda devam ettiriyorlar. Biz de Şanlıurfa'ya gittiğimizde akşam iftarımızı herhangi bir restoranda yapmayı planlarken, birden bir telefonla her şey değişti. Hiç tanımadığımız bir aile reisi bizi aradı ve evine davet etti, gittik. Kendi evimizde asla o kadar fazla menüyü bir araya getirmediğimiz türlü yemeklerden oluşan bir menü hazırlamış. Tabir yerinde bir tek kuş sütü eksik. Tanımadığımız başkaları da o evde vardı, davet etmiş. Orada iftarımızı yaptık, namazımızı kıldık, çayımızı içtik ve bütün bunları sohbet eşliğinde yaptıktan sonra mevlidin yapılacağı Dergâh camine doğru bizi uğurladılar.
Dergâh camine gittiğimizde Şanlıurfalılar balıklı gölün hemen yakınında bulunan bu camiye akın etmişler. Önce teravih namazımızı kıldık, hemen ardından muazzam bir programla Mevlit icra edildi. Anladım ki Müslümanların en önemli ihtiyaçları bir araya gelmektir. Çünkü mevlidin hemen akabinde Türkiye'nin hatta dünyanın birçok ilinden coğrafyasından gelmiş Nur talebeleri birbiriyle muhabbet ediyor, kucaklaşıyor, hasret gideriyor ve istişarelerde bulunuyorlardı. Bu anlamda Şanlıurfa gerçekten büyük bir organizasyona ve faydalı bir işe imza atıyor.
Şanlıurfa demek Bediüzzaman demektir, Hz. İbrahim demektir, Hz. Eyüp AS demektir…
Son olarak hem Şanlıurfalıları hem Anadolu coğrafyası ve İslam coğrafyasını uyarmam gereken önemli bir konu var. Şanlıurfa deyince Hz. İbrahim AS, Hz. Eyüp AS, Bediüzzaman Hazretleri gibi din temsilcileri yani maneviyat önderleri akla gelir.
Ancak son zamanlarda bana göre bilinçli bir politikayla yapılan Göbeklitepe kazılarıyla Şanlıurfa'nın maneviyatına gölge düşürülüyor. Şanlıurfa'yı Göbeklitepe ile yani kendinden olmayan bir din ve yaşantısıyla özdeşleştirerek taşıyla toprağı ile mübarek olan Şanlıurfa'yı aslında ecdadından ve inancından koparılmak mı isteniyor?
Benim aklıma gelen cevap elbette var. Lakin cevabı evvela Şanlıurfalılar, sonra tüm ümmetin ferasetine, basiretine ve iradesine bırakıyorum.
Bu güzel organizasyonu hazırlayan icra eden ve katılan herkesi tebrik ediyorum. Hepsinden Allah razı olsun.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.