Ahmet AY
Akıl Kalbi Ararken...
“(...) Risale-i Nur ve şakirtlerinin bir üstadı olan Hüccetü'l-İslam İmam-ı Gazalî ve beni Hazret-i Ali ile bağlayan yegâne üstadımı beğenmemek değil, belki bütün kuvvetleriyle onların takip ettiği mesleği ehl-i dalâletin hücumundan kurtarmak ve muhafaza etmektir.” (Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lahikası, 114. mektup...)
Size bu sefer anlatmak istediğim kitabı okuyalı aslında bir aydan fazla oluyor. Ama yazısını o vakitler yazamadım. İmam-ı Gazalî’ye dair malumatımın geçmişini söyleyeyim evveliyetle... Şadi Eren Hoca’nın Mişkatü’l-Envar tercümesinden ve diğer bazı kitaplardaki—tevafuken karşılaştığım—Gazalî alıntılarından (ve hayatına dair icmali bir bilgiden) başka eserini okumuş değilim hazretin. İlmin başlangıcı, cehaletin itirafıdır. Ben de cehaletimi itiraf ederim. Ama çok şükür, yaptığım işin güzel yanlarından birisi de cehaletimi bana daha çok farkettirmek. Farkettirecek metinler okumak...
İşte, Akıl Kalbi Ararken de bana cehaletimi farkettiren o kıymetli eserlerden birisi oldu. (Ki bence kitabın kıymetlisi, insana bilgili olduğunu değil, cahil olduğunu farkettirendir.) Mürsel Gündoğdu Hoca’nın kaleminden İmam Muhammed Gazalî’nin hayatını temaşa ederken öğrendiğim şeyler, yalnız bana İmam Gazalî’yi tanıtmakla kalmadı, ona ve yolculuğuna içten bir saygı/hayret duymamı da sağladı. Belki de böylesi bir hayretin neticesi olarak şu cümleyi söyledim dosyayı bitirince: “Zor zamanlar kahramanlar yetiştirir...”
Hakikaten büyük insanları anlamak, yaşadıkları zamanı ve şartlarını da anlamakla mümkün. Hele bu insan, Hüccetü’l-İslam (İslam’ın delili) lâkabını bihakkın üzerinde taşımış bir İslam âlimi olunca, onu anlamak için zamanına gitmek, o devri anlamak şart oluyor. Tıpkı Bediüzzaman’ın Hz. Peygamber’i (aleyhissalâtü vesselam) anlatmak için kullandığı “Haydi şimdi senle Ceziretü’l-Arab’a gidelim” ifadesinde olduğu gibi siz de “Haydi şimdi bu büyüklerin zamanlarına gidelim, neler yapmışlar bir görelim” diye o zamanlara gitmek ihtiyacı hissediyorsunuz. Devrin şartlarını öğrendikçe, onlara daha bir hayran oluyorsunuz.
Mesela bu kitapta İmam Gazalî’nin yaşadığı döneme dair öğrendiğim şeyler, ne acayip şeyler... Birazcık izah edeyim: İmam Gazalî tam da Selçukluların iç karışıklıklarının arttığı bir dönemde dünyaya geliyor. Gençlik yıllarında İmamü’l-Harameyn el-Cüveynî, Ali el-Farmadî gibi âlimlerden dersler alıyor. Talebelik hayatında en büyük meziyeti; çok soru sorması...
Tam o zamanlar Yunan felsefesinin de İslam coğrafyası üzerinde etkin olduğu zamanlar. İbn Sina, Farabî gibi dehaların üzerlerinden taşınarak büyük bir bilgi akışı oluyor o topraklara... Müslümanlar, daha önce sormadıkları pek çok yeni soru/sorun öğreniyorlar felsefeden. Ve bunlar da beyinlerde asılı, cevap bekliyor. Şüpheler giderek artıyor. Yalnız bu da değil. Bir de Hassan Sabbah ve Batınîlik hücumu var daha içeride bir yerden. Suikastler ve isyanlar dizboyu. Ehl-i Sünnet, kendi çizgisini korumakta, müdafaada zorlanıyor. Mutezile belası ise Abbasi döneminden miras, etkisini sürdürmekte. Ve işte tam bu zor zamanlarda Nişabur’dan bir güneş doğuyor.
İmam Gazalî’nin hayatının ilk dönemleri daha çok şöhretin etkisinde ve aklın egemenliğinde. Büyük bir deha olan Gazalî, öğrenme hususunda da müthiş bir azme sahip olunca çevresindeki bütün bilgileri adeta yutuyor, bitiriyor. Hitabetindeki güçle birleşince dehası, Nizamülmülk gibi siyasilerin ilgi alanına giriyor. Böylesi bir akıl tatmini bir noktadan sonra kendisini bilginin bittiği o denizin kenarına getiyor ve müthiş bir iç çalkantı yaşıyor İmam aynı dönemde. Kendisinin mutasavvıf kimliğini esas ortaya çıkardığı dönem de yine bu dönem. Tasavvufa daha fazla meylederek aklın egemenliğinden/şüpheciliğinden kalbin sultanlığına yönelen Gazalî, içinde oturmayan taşları da böylece oturtuyor ve iki kanat sahibi bir âlim haline geliyor.
Şunu da ifade etmek lazım: Bu roman, ilk Gazalî romanı oldu Mürsel Hoca’nın ama sonuncusu değil. Bu romanda Gazalî’nin hayatının yalnızca yarısı var. İkinci kırılması, yani siyaseti terk edip kendini sadece Allah’a adadığı dönem (yani İhya’nın ortaya çıkış süreci) ikinci bir roman şeklinde okurla buluşacak. Akıl Kalbi Ararken, yaşadığı dönemi ve sonrasını fikirleriyle çok derinden etkilemiş büyük bir âlimin hayatını anlamak isteyenler için kıymetli bir eser. Kimbilir, belki sizde de yeni Gazalî okumalarına bir kapı olabilir. Hepinize güzel okumalar...
twitter.com/yenirenkler
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.