Nimetullah AKAY
Allah Kullarına Haksızlık Etmez
Her şeyi yaratan Allah’tır. Hayrın da şerrin de yaratıcısı Kâinatın Hâlıkı olan Rabbimizdir. Bununla birlikte şerlerin meydana gelmesine sebep olan insanlardır. Çünkü varlıklar hayır üzere programlanarak yaratılmışlardır. Ancak imtihana tabi tutulan insanlar cüz’i iradelerini kötüye kullanarak şerlerin meydana gelmesine sebep olmaktadırlar.
Bütün hayırlar Allah’ın rahmet ve kudretinin, şerler ise şeytanın ve insanın nefs-i emmaresinin ürünüdür. Bu sebeple başımıza bir musibet geliyorsa, bu ya hatalarımızın ve günahlarımızın bir neticesi veya bize verilecek bir mükâfatın başlangıcıdır. Eğer cezayı hak edecek bir fiilimiz yoksa, demek ki Rabbimiz, verdiği bela ve musibetlerle sabrımızı ölçmektedir. Eğer olaylara karşı sabredersek ve “Allah’tan geliyor” diye şükrümüzü devam ettirirsek, Rabbimiz buna karşı bize hem dünyada hem de Ahirette mükâfat verecektir.
Başımıza, hoşumuza gitmeyen üzüntü verici bir olay gelirse, yapmamız gereken ilk şey, nefis muhasebesi yapmaktır. “Acaba Allah hangi günahımızdan dolayı başımıza bu hadiseyi getirdi?” sorusuna cevap aramamız ve işlediğimiz bütün günahlardan dolayı tevbe etmemiz gerekmektedir. Kesinlikle nefsimizi temize çıkarma hakkına sahip değiliz. “Ben ne yaptım ki bunlar başıma geldi?” şeklindeki ahmakâne bir şikâyette de bulunmayacağız. Çünkü nefsimiz emmaredir, hep bizi kötülüklere itmektedir. Rabbimiz bize yardım etmezse, nefsin kötülüklerinden kendimizi kurtarmakta çok zorluk çekeriz.
Rabbimiz adildir. Her işi adaletle işler. “Beşer zulmetse de kader adalet eder. ” Allah kullarına zulmetmez, ancak biz işlediğimiz günahlarla, yaptığımız hatalarla kendimize zulmederiz. Nefis ve şeytanın desiselerine kapılan biz insanların yapamayacağı kötülük yoktur. İnsanoğlu Rabbini tanımazsa, Onun emirleri dairesinde yaşamazsa, canavar şeklindeki hayvanlardan da daha tehlikeli bir duruma gelmektedir. Yaşadığımız kanlı hadiseler insanın ne kadar tehlikeli bir varlık olduğunu göstermektedir.
Başımıza gelen üzüntü verici olaylardan dolayı vicdanımızı rahatlatmanın yolu, Allah’ın emirlerine uymak, yasakladığı şeylerden ise kaçınmaktır. Eğer Rabbimizi tanımıyorsak, başıboş bir insan gibi yaşıyorsak, insanlığımızın gereğini yapmıyorsak, hiçbir şeyden dolayı şikâyet etmeye hakkımız olamaz. Suçu başkasında değil kendimizde arayalım. Bir insan olarak, bir Müslüman olarak vazifelerimizi yapıyor muyuz acaba? Bu soruya samimiyetle cevap vermek zorundayız. Zira biz kendimizi ve çevremizdeki insanları kandırsak bile, hiçbir şey Ondan gizlenemeyen Allah’ı kandıramayız. Biz inkâr etsek bile, O âlim sıfatıyla her şeyi en ince ayrıntılarıyla bilmektedir.
Samimi olmak zorundayız. Açık yüreklilikle hatalarımızı itiraf edelim ve bir daha bunları yapmamak üzere Rabbimize söz verelim. Kötülüklerden, günahlardan, şer olan her şeyden uzak kalacağımız konusunda sağlam adımlar atalım. Namazla başlayarak, Allah’ın bütün emirlerini yerine getirme ve yasaklarından kaçınma gayreti içine girelim. Peygamber Efendimizin (asm) önderliğini kabullenip, onun yoluna revan olalım. Hem dünyamızı, hem de ahretimizi karartacak olan kötülüklerden ve günahlardan uzak duralım. Böyle bir hayata başladığımız zaman insan olmanın lezzetini tatmaya başlayacağız. Çünkü insanoğlu imanlı bir hayat yaşamaya göre programlanmıştır. Küfür ve şer insana bu dünyada da Cehennem hayatı yaşatmaktadır.
Unutmayalım ki, ölüm her an kapımızı çalabilir. Genç-ihtiyar fark etmeden, hepimiz her an dünya hayatına gözlerimizi kapatmak zorunda kalabiliriz. Elimizi çabuk tutmak zorundayız. Zamanı gelince bir saniye dahi bizi bu dünyada bırakmazlar. Ahirette bizi kurtaracak amellere daha çok önem verelim. Unutmayalım ki, sadece dünya için yapılanların ahirette bize bir faydası olmayacaktır…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.