Vehbi KARAKAŞ
Allah’ı ve Peygamberi ziyaret
Peygamberimiz, miracıyla dünyada iken Allah’ı ziyaret etti. Herkesin ve her şeyin selamını, sevgisini, saygısını, hamdini ve şükrünü kendisininkine ekleyerek herkes ve her şey adına Allah’a takdim etti. Selam, sohbet, muhabbet ve hediyeleşmeden sonra döndü, geldi ve bu kapının bütün ümmetine açık olduğunu söyledi.
“Namaz mü’minin miracıdır.” Sözüyle de: Ey Allah sevdasına tutulanlar! Sevdiğiniz Allah’ı her zaman, her yerde ziyaret edip hasret gidermek ister misiniz? Eğer bunu istiyorsanız namaz kılınız, buyurdu. Çünkü namaz insana Allah’ı ziyaret imkânı verir. Çünkü namaz bir vuslattır. Çünkü namaz, Ezelî ve Ebedî Sevgili ile buluşma anıdır.
Namazla mümin, Allah’ı selamlayıp ziyaret ettiği gibi, aynı zamanda Hz. Peygamber’i de selamlayıp ziyaret etmektedir.
Ziyaretimizin hakiki ve makbul ziyaret olması namazdaki huşua bağlıdır. Namazda huşu olmazsa hakiki ve makbul ziyaret gerçekleşmiş olmaz. Namaza giden: “Ben şu an miraç yolcusuyum, Rabbimle ve Peygamberimle buluşmaya, selamlaşmaya gidiyorum”, düşüncesiyle gidecek. Allahuekber diyerek, fena âleminden ayrılacak, beka alemine girecek, kab-ı kavseyn makamına, imkan ve vücup arası bir noktaya yükselecek. Yükseldikçe alçalacak, alçaldıkça yükselecek. Azameti Sonsuz’un huzurunda küçülecek, küçüldükçe büyüyecek, büyüdükçe küçülecek. Sevgili’ye yaklaşacak yaklaşacak yaklaşacak. Tam karşılaşma anında kendi sevgisinin, saygısının, hamdinin, şükrünün ve hediyesinin yanında bütün varlıkların selamını, maharet ve hünerlerini, hamdlerini, şükürlerini ve hediyelerini içeren selamını sunacak: Ettehiyyatu lillahi vassalavatu vettayyibat, diyecek.
Bu ziyaretten hemen sonra sıra Rasulullah’ı (s.a.v) ziyarete gelecek: Geçmişlerin ve geleceklerin selamı, saadeti, Allah’ın rahmet ve bereketi senin üzerine olsun ey Peygamber! anlamlarına gelen “Esselamu aleyke eyyühannabiyyü ve rahmetullahı ve berekatühü” deyecek.
İnsana bu duygu ve düşünceleri yaşatan namazdaki huşudur. Yani bilinçli namaz kılmak, aşk ile, şevk ile namaz kılmak, kimin huzurunda olduğunu bilerek, iki dünyadan geçerek, Allah’a ve sadece onun rızasına, onun sohbetine kilitlenerek namaz kılmak demektir, huşu ile namaz. Onun için Yüce Allah, “Namazı huşu ile kılan veya namazlarında huşuu olan müminler kurtuldu.” buyurmuştur.
Huşu ile namaz kılan Allah’a yakındır, onun yanında ve huzurundadır. Nerde olursa olsun. Huşu ile namaz kılan Peygamber’e yakındır, Medine’dedir, Peygamber’in yanında ve huzurundadır. İsterse dünyanın öbür başında olsun. Huşu ile namaz kılmayan Allahtan uzaktır, Peygamber’den uzaktır. İsterse bu adam Kâbe’nin dibinde, Medine’de, Mescid-i Nebevîde bulunsun.
Hacdan ve umreden dönerken, Medine’den ayrılırken hacılara ve umrecilere dedim: Rasulullah’dan ayrılıyoruz, diye üzülmeyin. Tahiyyattaki “Esselamu aleyke eyyühennebiyyü” varken ve siz bunu karşınızda Hz. Muhammed (s.a.v) olduğunu düşünerek söylüyorken, kendinizi Peygamber Mescidinde onun pak ve emsalsiz Ravzasında, Cennet Bahçesi’nde Peygamberi ziyaret ediyormuş gibi hissedebilirsiniz. Bu hislerle, selamınızı, sevgi ve saygınızı takdim edebilirsiniz. Namaz varken ve namazı da huşu ile kılarken ne Allah’tan ve ne de Peygamber’den ayrı kalmak yoktur, ayrılık yoktur, hüzün yoktur, hasret yoktur müminlere, evliya adamlara. Allah’ı ve Peygamber’i ziyaretiniz mübarek olsun. Adabına uygun ziyaretler herkese nasip olsun.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.