Anlatımda tarif cümleleri: Zengin Sıfatlar

Bediüzzaman tanıtım ve tarif cümlelerinde meseleye farklı perspektiflerden, vecihlerden bakar. Bir anda zengin bir kelime bilgisi ve sıfatları sıralar. Mesela tevhidi tarif ederken, birbiri arkasından beş mürekkep sıfatlar sıralar.

Tevhid; en ehemmiyetli(1), en halavetli(2) ve en yüksek bir vazife-i kudsiye(3) ve bir fariza-i fıtriye(4) ve ibadet-i imaniyedir(5). Hem zengin sıfatlarla anlatır, hem de yeni ıstılahlar ortaya koyar. Fariza-i fıtriye diye bir farz sınıflandırması yoktur. İbadet-i imaniye, ne demek. Bu da yeni bir tasarım ve ıstılah . Fariza-i fıtriye, ibadet-i imaniye, bunları fiilen ifade etmek zor mesele. Bediüzzaman’ın gözleme dayalı tevhid eksersizleri, imanın ibadeti, aynı şekilde yaratılışa yüklenmiş tevhid izlerini okumak da fariza-i fıtriye, bunları güçlendirmek için sürekli müşahadeler yapar Bediüzzaman tabiat müşahadeleri.

Bediüzzaman’da tarif cümleleri çok fazla. Çünkü eserlerinin bölümlerindeki mantık düzeni, tarifin akabinde onların izah ve açılımlarını gerektiriyor. Büyük bir mantık düzeni ve temeli üzerine kurulduğundan tarif cümleleri bahislerin esas cümlesini teşkil ediyor, metin sonrası onun üzerine inşa ediliyor.

Ayet ül Kübra’nın ikinci babında uluhiyetten sonra bahis Rububiyet-i Mutlaka’dır. O da bir tarif cümlesi ile başlar. “Evet bütün kainatta, hususan zihayatlarda ve bilhassa terbiye ve iaşelerinde, her tarafta aynı tarzda ve umulmadık bir surette, beraber ve birbiri içinde hakimane, rahimane bir dest-i gaybi tarafından olan bir tasarruf-ı amm , elbette bir rububiyet-i mutlakanın teraşşuhudur ve ziyasıdır. Ve tahakkukuna bir bürhan-ı katidir.”(Şualar 126)Mutlak Rububiyetin on üç şubeli bir muazzam birbiri içinde mantık düzenine sahip bir şekilde anlatılması bizim işimiz değil, insan zeka, kariha ve mantık, itibariyle kendisinin altında olan, madununda olan birini eleştirebilir. Yoksa gülünç olur. Rububiyet-i Mutlaka’nın bu düzeyde bir tarifini bütün islam üleması ve Türkiye’dekiler yapmışlarsa şair bunları bulsun tartışalım, yok böyle bir şey. Bunlar tevhid vadisine Bediüzzaman tarafından ilka edilmiş şeyler. Hangi imam, hangi müftü, hangi diyanet başkanı Rububiyet-i Mutlaka konusunda konuşmuş, getirin konuşalım. Biz şu on üç şubeli tarif, tahlil ve tafsil bahsinin maddelerini anlatmaya çalışsak sayfalarca izahat yapmak gerekir o da başka bir mesele.

Başka bir hakikat Kemalat ‘tır o da tarif cümlesi ile ortaya konur” Evet bu kainatın bütün ulvi hikmetleri, harika güzellikleri, adilane kanunları, hakimane gayeleri hakikat-ı kemalatın vücuduna bedahetle delalet.. ve bilhassa bu kainatı hiçten icad edip ve her cihetle mucizatlı ve cemalli bir surette idare eden Halıkın kemalatına ve Halık’ın ayine-i zişuuru olan insanın kemalatına şehadeti pek zahirdir.”(Şualar 128) iki paragraflık bir bahiste kainattaki kemalat birbirinine açılan gittikçe genişleyen on iki kapı ile kemalat kelimesi ile izah edilmiştir.

Kemalat bir şeyin eksiksiz, mükemmel, yerinde, fonksiyonel, cazip olmasıdır. Bunu nasıl okumuş kainatta,

Ulvi hikmetler, gayenin sağlamlığı kemalatı ifade eder, koca kainatı bir saat gibi işleten ve denetleyen bir ilahın kemalatı

Harika güzellikler, güzellik kemalattır. Çünkü cüzleri arasında tenasüb olan şey güzeldir, simetrisi, orantısı, bütünlüğü. Alemde herşey bu özellikleri taşır, bir şeyi güzel yaratan kemalinden eksiksizliğinden dolayı yaratır,

Adilane kanunlar, her ilmin yüzlerce kanunu var ve bunlar birbiri içinde birbirine zorluk çıkarmadan idare ediliyor. Sadece suyun bütün eşyaya dağılımı ve her vücuttaki işlevinin idaresi aklı beşerin ötesinde bir şey. Bir de sosyal olaylardaki düzenleyici kanunlar o da başka bir alan.

Hakîmane gayeler. Bir kaysının ekildiği günden ağacın dalında kaysının yenilebilir hale gelinceye kadarki gelişme takvimi, ve bu takvimde bir aksama olmayışı, Allah’ın kemalatını gösterir. İnsanın doğduğu günden öleceği güne kadar vücudunun idaresinin an an takibi, bir fabrikayı yöneten idare merkezinden daha ciddi bir idari organizasyondur. sonsuz birbiri ile ilgili sayısız nesne ve olayı birbiri içinde idare etmek binlerce varlığa hizmetkar etmek, hakimane gayedir, gayelerdir. Kemalatı nasıl gözlemlere göre izah etmiş.

Dördüncüsü, Hâkimiyettir. Evet bu kainata geniş bir dikkat ile bakan, kainatı gayet haşmetli ve gayet faaliyetli bir memleket, belki idaresi gayet hikmetli, hakimiyeti gayet kuvvetli bir şehir hükmünde görür, her şeyi ve her nevi birer vazife ile musahharane meşgul bulur. “Velillahi cünudussemavatı vel ard” ayetinin askerlik manasını ihsas eden temsiline göre.

Zerrat ordusundan

Ve nebatat fırkalarından

Ve hayvanat taburlarından

Ta yıldızlar ordusuna

Kadar olan cünud-ı Rabbaniyeden o küçücük memurlarda ve bu pek büyük askerlerde, hakimane tekvini emirlerin, amirane hükümlerin, şahane kanunların cereyanları, bedahetle bir hakimiyet-i mutlakanın ve bir amiriyet-i külliyenin vücuduna delalet eder. “

On beş şubeli bir müşahadeler zinciri. Tamamen gözlemden oluşuyor. Hakimane tekvini emir ne demek, gel bunu bugünün dili ile ifade et. Olaganüstü bir üslub ve seçilmiş kelimeler ve Allah’ı anlatmada bu kadar büyük bir iktidar. Hiç kimse Bediüzzaman’ın anlattığı anlamda mufassal bir Allah anlatamaz varsa getirsin tartışalım. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum