Aralarına nifak sok!

Düşmanla savaşırken zafer elde etmenin en kolay ve kestirme yolu, düşmanların arasına fitne sokmak, onları birbirine düşürmektir. Bu prensip yüzlerce hatta binlerce yıldır bilinen ve uygulanan bir taktiktir. Örneğin binlerce yıl önce Çinli bilge Sun Tzu ve onun şarihleri tarafından yazılmış “Savaş Sanatı” adlı kitapta şöyle denilir:

Aralarına nifak sok!
Aralarında tartışma çıkarmak için ara bozucular yolla!
Birliklerini boz; önderleriyle yardımcıları arasına nifak sok, sonra da saldır!

Düşmanın önderleriyle halkı arasında iyi ilişkiler varsa, onları bölmek için rüşvet kullanmalısın! Yöneticilerle halk ya da onlarla müttefikleri arasında bölünme gerçekleştir, sonra da onları hedef al!

Onlar hazırlıksızken saldır. Beklemedikleri bir anda saldır! (Sun Tzu, Savaş Sanatı, Tutku Yayınları, s, 39)

Tarihte de bu taktiğe uygun pek çok yaşanmış örnek bulabiliriz. Örneğin: Hicretin 5. Yılında on bin kişilik Kureyş ordusu Medine üzerine yürür. Sayıları çok az olan Müslümanlar Medine girişlerine hendek kazarak savunma hazırlığı yaparlar. Düşman gelir, hendek önünde kalır. Müşrikler, Medine’deki Yahudilerle anlaşınca Müslümanlar iki düşman arasında kalırlar. Üstelik içlerindeki münafıklar da boş durmayıp onların morallerini bozmaktadır. Bu arada müşrikler safındaki Nuaym b. Mesud gizlice peygamberimize gelir ve iman ettiğini söyler. Peygamberimiz ona harbin hile olduğunu, yapabilirse Müslümanları kuşatmış kavimler arasına girip, onları birbirlerinden ayırmaya çalışmasını söyler. Hakikaten Nuaym Yahudilere gider, onları müşrikler aleyhine çevirir, müşriklere gider onları da Yahudiler aleyhine çevirir, neticede iki taraf arasında ihtilaf çıkar ve müşrik ordusu geriye döner. Böylelikle bir ordunun yapamadığını, bir tek adam yapmış olur ve Müslümanlar büyük bir tehlikeden kurtulurlar.

İkinci bir örnek Cemel Vakasıdır. Bilindiği gibi Hz. Osman’ın şehid edilmesinden sonra bir takım fitneler olmuş ve bu fitneler neticesinde Müslümanlar iki guruba ayrılmıştı. Bir tarafta Hz. Aişe ve aşere-i mübeşşere’den Talha ve Zübeyr, diğer tarafta da Hz. Ali vardı. İki tarafın ordusu karşı karşıya geldi. Fakat arada gelen gidenler taraflar arasının yumuşamasına ve barış yapmaya ikna oldular, herkes barışa kesin nazarıyla bakmaya başladı. Fakat Yahudi İbn Sebe ve taraftarları bir gece her iki tarafı da ok yağmuruna tuttular. Her iki taraf da karşı tarafın hücum ettiğini zannederek savaş başladı. Neticede yüzlerce Müslüman öldü. Bu hadisede ortalığı kızıştıran, fitneci bazı şahısların (provokatörlerin) neler yapabileceğini ortaya koymaktadır.

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bilhassa bugün İslâm âlemine baktığımız zaman bolca örneklerle karşılaşırız. Hangi İslâm ülkesine baksak iç ihtilaflar olduğunu, Müslümanların kamplara bölündüğünü, hatta komşularıyla bile dertleri olduğunu görürüz. Geri zekâlı olmayan herkes bu fitnelerde İbn Sebelerin rolünü görüyor, anlıyor. Tabii görmek anlamakta bir şeyi değiştirmiyor. 

Benim burada teklifim durumu tersine çevirmektir. Yani İslâm ülkeleri kendilerini perişan eden batılı ülkeler arasındaki birlik ve beraberliği bozup, onları birbirine düşürmelidir. Bu konuda batılı ülkelerin pek çok yumuşak karnı var. Yani pek çok yönden aralarında fitne çıkarılabilir ve birbirlerine düşürülebilirler. Ben burada yalnızca birinden bahsedeyim:

İkinci dünya savaşından sonra Yahudiler batılı ülkelerde Yahudi düşmanlığını (anti-semitizmi) yasaklattılar. Üstelik batılı ülkelerin kilit noktalarını (mesela medyayı) ele geçirdiler. Şimdi fanatik Yahudiler ve fanatik Hıristiyanlar birlik olup İslâm âlemine hücum ediyorlar. Bizim onlar arasındaki birliği bozmadan rahat edemeyeceğimiz ortada. Onlar arasındaki birliği bozmak için iki şekilde çalışma yapılabilir. Birincisi, inanç, kültür yönünden Yahudilik, Hıristiyanlık araştırılarak, aradaki ihtilaflar tesbit edilebilir. İkinci olarak, bugünkü Yahudilerin ve Hıristiyanların sosyal yapıları incelenerek, aralarında ihtilaf çıkacak alanlar tesbit edilebilir. Bu konuda ilahiyat fakültelerinde, bilhassa dinler tarihi alanındaki akademisyenler geniş araştırmalar yapıp, önümüze bir dosya koyabilirler. (Nedense bir kısım ilahiyatçılar Yahudi ve Hıristiyanların arasını bozmak için araştırma yapacağına, onların cennetlik olduğunu iddia ederek, adeta onların ajanıymış gibi hareket ediyor.)

Kur’ân’da şöyle buyrulur:

Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır (sıkıdır, cimridir), dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.” (Maide, 64)

"Biz hıristiyanlarız" diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilen (verilen öğütlerin veya Kitab'ın) önemli bir bölümünü unuttular. Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah onlara yaptıklarını haber verecektir. (Maide, 14)

Allah böyle diyorsa böyledir. Bize düşen fitili ateşlemektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum