İsmail BERK
Ataletin sekiz zindanından çıkmak için sekiz parola
Risale-i Nur projeksiyonları-9
50- Risale-i Nur, "zindan-ı atalet"(Münazarat, 83) olarak tarif ettiği atalet zindanı içinde sekiz zindanın kapılarını açmaya çalışır. Hareketsizliğin, atıl kalmanın ve bizi o iç içe zindanlara kapatan duygu ve düşüncelerin temel felsefesi ve ona sürükleyici nedenleri üzerinde durur.
"Hayat bir faaliyettir, şevk ise matiyyesidir."(Münazarat, 83) beyanı ile konuya giren Bediüzzaman, belirttiği bu gerçeğin engelleri olarak gördüğü ve bizi eylemsizlik/sefalet/tembellik zindanında tutuklayan pranga düşünceleri ve kalıplaşmış insani/İslami olmayan yaklaşımları irdeler. Öncelikle ataletin sebepleri ve düşünce tarzını ortaya koyar, ardından her adımda ve engelde zindandan çıkmanın yolları ve yöntemleri için temel çözüm felsefesini ve hedeflerini tespit eder
Bu sebepler;
a- Ataletin birinci zindanı, "… mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedîd olan yeis rastgelir..."(Münazarat, 83) tespitinden hareketle ilk düşman ve zindana atacak vurucu gücü tanımlar. Öldürücü düşman olarak belirtilen zindancı başı diyeceğimiz temel fikir ve engel yeis/ümitsizliktir.
İşte bu zindandan çıkmanın ve kapıyı açıp buradan kurtulmanın şifresi "…lâ taknetû min rahmetillâh"(Zumer, 39/53) ayeti ile bizi dirilten ve öldürücü darbelerden koruyan "Allah'ın rahmetinden ümit kesilmez." ilahi fermanı ile hareket etmektir. Böylece atalet çemberinin birinci halkasını kırmış oluruz.
b-Ataletin ikinci zindanı; Çağın dört temel hastalığından biri olarak risalelerde zikredilen “gurur”, insanı üstünlük psikolojisine götüren şeytani bir tutumdur. Üstün gelme arzusu beraberinde rekabeti ve karşısındakini baskılamayı netice verir. Bir hak ve hakikate, zahmet ve meşakkate, emek ve gayrete dayanmayan ve sadece önüne geçme, fevkinde olma ve üstünlük psikolojisi ile hatta hakka hizmetin önünü kesen bir istibdat olarak karşımıza çıkan, “…müzahemetsiz olan hakkın hizmetinin yerini zapteden meylüttefevvuk istibdadı hücuma başlar. Himmetin başına vurur, atından düşürttürür.”(Münazarat, 83)
Böylece himmeti yaralar, engeller ve sistemi alt üst edip himmeti ve süvarisini “atından düşürttürür” derecesinde hareketi/faaliyeti kesintiye uğratır. Önde olmanın/başa geçmenin ve başına vurmanın sendromuna vesile olan meylüttefevvuktan dolayı, atalet kaçınılmaz olur.
Bize böylesine düşmanca engel olan, yolumuzdan eden, himmet atından düşürttüren üstünlük meyline ve başta kalma ve bunu sağlayan atalet hastalığına karşı, Allah için hareket ederek ve sadece O’nun rızası dairesinde kalarak bu engeli aşabilir, atalet zindanının bu arka sığınağından çıkabiliriz.
Yine risaledeki şifre ifade şudur:
“Siz “Allah için olunuz” hakikatini o düşmana gönderiniz.”(Münazarat, 83)
c-Ataletin üçüncü zindanı; Çağımızın kaçınılmaz bir virüsü olarak insanları ve çalışmalarını bir virüs gibi istila eden diğer bir atalet sebebi ise aceleciliktir. Gelişme ve büyüme aşamalarına ve fıtri değişimin ve açılmanın sırasına ve kurallarına bağlı kalmadan hemencecik, tabiri caizse tez elden sonuç bekleyen bir karışıklık hali yaşanır. Bediüzzaman bu hali şöyle tarif eder: “…ilel-i müteselsiledeki terettübü atlamakla müşevveş eden aculiyet çıkar, himmetin ayağını kaydırır.”(Münazarat, 83)
Görüldüğü üzere, tertip ve mertebelere uymadan ve aşamalara riayet etmeden ve hazmetmeden ve hak etmeden sonuç bekleyen ve hırslanan bir psikolojinin veya hareketin sonuçta varacağı nokta “müşevveş” bir haldir. Karmaşa/kargaşa, hatta kaos üreten ve umumi nizamı sekteye uğratan bir durumdur ki, atalete sebebiyet verir. Atıl hale getirecek şekilde hareket ve himmeti mecrasından/yolundan/yörüngesinden çıkararak “ayağını kaydırır.” Bu ataletin çaresi ve “aculiyet” telaşına çözüm olarak, yine ilahi bir fermandan nakledilen ilaçla kurtulabiliriz:
“..Siz de, “İbadette, musibette ve günahtan kaçınmakta sabırlı olun; sabır yarışında düşmanlarınızı geride bırakın; her an cihada hazırlıklı bulunun ve murabıt olun.”(Âl-i İmrân Sûresi, 3:200.)’u siper ediniz.” (Münazarat, 83)
d-Ataletin dördüncü zindanı; İnsan, kendi başına bir birey olduğu gibi bir başkasıyla birlikte topluluk oluşturur ve yapısı itibariyle de sosyal bir varlıktır. Hem de çoğulcu yapı içinde hakkını aramaya, hukukunu korumaya ve kendine ait menfaatleri/faydaları düşünmeye ve bunlara yoğunlaşıp seçenekler üzerinde düşünüp yayılmaya/dağılmaya müsait bir yapıdadır. İşte “ben” içinde saklı olan ferdi beklenti ve talepler, “biz” şuuru içinde kendini dengelemediği zaman, faaliyetlerini ve önceliklerini kendinde tutan ve kendini merkeze koyup yararlanıcı moduna giren “fikr-i infiradi”(Münazrati 83) ağır basar. Kendi kendine ve kendini öncelikleyerek, toplum ve sosyal bütünleşme kurallarının dışına çıkarak ferdileşir ve bağımsız kararlarla ve tutumlarla ortak hareketin dinamosundan uzaklaşır. Atalete dönüşecek, eylemsizliği doğuracak ve kendi başına kalarak kolektif üretimin varlığından mahrum edecek bencilleşmeye götürür bu hal.
Risalenin özgün üslubuyla, “…medeni-i bittab olduğundan ebnâ-yı cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramaya mükellef olan insanın âmâlini dağıtan fikr-i infiradî ve tasavvur-u şahsî karşı çıkar.” (Münazarat, 83)
Ferdileşmenin ve tamamen kişiliğine bağlı önlenemez algı, yaklaşım ve fikirlerin yolculuğu içinde dağıldıkça dağılır ve yalnızlaşır. Medeni ve sosyal sorumlulukları altında bütünleşmesi ve “biz” şuurunu yaşatması gereken şahıs, kendi beklenti/tasavvur ve isteklerinin içinde atalete maruz kalır.
Bizi, bu zindan içinde zindanların en dipteki dördüncüsünden kurtaracak parola ise;
“İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olandır.” (el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2:463; el- Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 3:481, no: 4044) olan mücahid-i âlî-himmeti mübarezesine çıkarınız.” (Münazarat, 83)
Nefisle ve şeytanla mücadelenin bu yeni eşiğinde himmeti taçlandıracak, gayreti kamçılayacak yüksek ruhların vasfı ve peygamberi meziyetin en temel emri ve tavsiyesi olan insanlığa faydalı olmak ve bu şekilde hayır yapıp hayırla yad edilmek ve hayırda yarışmak esas alınmalıdır.
e-Ataletin beşinci zindanı; Nefis, sürekli sorumluluktan kaçış planları yapan ve çevresinde olumsuz ve eylemsiz hallerden kendine örnekler bulan ve bunu modelleyen bir hareketsizlik ve halsizlik sergiler. Yine bir başkasının nefsinde mevcut gevşeklik, kulluktan ve mükellefiyetten kaçış ve mazeret zinciri içinde gevşetici yapısı, görenek ve etrafın sorumsuzluğuna dayalı bir gerekçe ile himmetin hareket kabiliyetini neredeyse durduracak şekilde belini kırar.
“…başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup, hücum edip belini kırar.”(Münazarat, 83)
Fırsatçı ve hücumcu atalet hastalığının, başkasının eylemsizliği üzerine gerekçelendirdiği bu planı ve telkini karşısında belini doğrultmanın ve harekete geçmenin yolu;
“Tevekkül etmek isteyenler, sadece Allah’a tevekkül etsinler (başkalarına değil).” (İbrahim Sûresi, 14:12) olan hısn-ı hasîni himmete melce ediniz.”(Münazarat, 83)
Yukarıdaki diriltici emir ve iman içinde Allah’a bağlanmanın ve O’nu vekil kılmanın huzuru içinde insanların hareketsizliğini değil, hareketi emreden ilahi nizama dayanmanın huzuruna sığınmak, kopmaz ipine sarılmak ve himmete bir dayanak oluşturmak gerekir.
f-Ataletin altıncı zindanı; Kendini yetersiz gören ve çaresizliğinde boğulup güvenini kaybeden ve sonuçta birbirine bağlı ortak bir hareket ve faaliyet sorumluluğu alamamanın psikolojisiyle iş yapamayanların birbirini oyalama ve nefse yenik düşme taktikleri ise işi birbirine havale etmektir. İş yapmak yerine havalecilik ile emredenlerin çoğaldığı, herkesin kendini baş gördüğü ve hizmetin/himmetin/faaliyetin/işin aksadığı ve durmaya gittiği bir düşmanca ve gaddarca sonuç ortaya çıkar. Herkes işi birbirine havale etmenin, işi ortada bırakmanın gadrine uğramış olur ki, atalet hastalığı yine hasta yatağına düşürür. Faaliyet/gayret isteğinin elini kolunu bağlar.
“…acz ve nefsin itimatsızlığından neş’et eden ve işi birbirine bırakmak olan düşman-ı gaddar geliyor. Himmetin elini tutup oturtturur.” (Münazarat, 84)
İstenmeyen,laçka bir durum ve tembelliğe iten, herkesin birbirine amir olduğu ve kimsenin memurluk yapmadığı bu bürokratik halde nefsin egemen tutumundan ve nefsin atalet zindanının sona yaklaşan bu kapısından kurtulmak için bizi bekleyen mesaj şudur:
“Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar veremez.”(Mâide Sûresi, 5:105) olan hakikat-i şâhikayı üzerine çıkarınız. Tâ, o düşmanın eli o himmetin dâmenine yetişmesin.” (Münazarat, 84)
Mesajın hükmü açık; doğru kalmak, doğru yolda ilerlemek ve doğru çalışarak, sapmalardan uzak kalmak ve onların zararından bizi emin edecek hakikat yolunda ilerlemektir. Adeta düşmanı/ataleti püskürtecek olan bu hücum ve üzerine çıkma hali, hakikati öylesine yüceltir ki, düşman bırakınız eli kolu bağlama ve elini tutma, eteğine bile yetişemeyecek kadar aşağıda kalacağı benzetmesiyle fikir dünyamızda atalete karşı kazanılan cephe savaşı tarif edilmektedir. Artık mevzilerinden çıkmış, şevk atına binmiş himmetin bu güçlü hareketi ile zindanlarımızdan birinden daha kurtulmanın getirdiği bir şahlanış söz konusudur hakikat yolunda.
g-Ataletin yedinci zindanı; Nefisle mücadelede gelinen nokta bize iç içe zindanın altı kapısını açtırıp, himmetin şahlanışına götürürken, tam bu noktada düşmanın yeni bir sureti kaşımıza çıkıyor: Dinsiz düşman. Bunun farkı, Allah’ın işine karışması ve kendine oradan bir rol biçmesi. Himmetin psikolojisini bozacak şekilde, himmeti engelleyecek hamleler yapar. Yüzüne darbeler vurur,
“ gözünü kör eder.”(Münazarat, 84) Göremez bir hale sokar. Zaten küfür ve inkar bir körlüktür. Dinsizlik, kainattaki yaratılışın rahmetten beslenen, “izini,yüzünü ve gözünü” görmez ve yok sayar. Burada da himmeti körleştiren bir düşmanca tutumla dinsizlik yapmaktadır
Veciz tespitle;
“…Allah’ın vazifesine müdahale etmek olan dinsiz düşman gelir; himmetin yüzünü tokatlar, gözünü kör eder.”(Münarat, 84)
Bu körlüğe mani olmanın ve himmetin geleceğini karartan bu atalet zindanında çürümekten kurtulmanın yeni parolası ise, bize müjdelenen ve aynı zamanda ikaz eden hakikatte saklıdır:
“Efendine efendi olmaya çalışma” “Emrolunduğun gibi dos doğru ol”(Şûrâ Sûresi, 42:15) olan kâr-aşina ve vazifeşinas olan hakikati gönderiniz. Ta onun haddini bildirsin.” (Münazarat, 84)
Haddini aşan ve yaratıcısına itiraz eden ve vazifesinin dışına çıkıp zarara giren düşmanın/nefsin/ataletin görevi, sadece emredileni yapmaktır. Emirle doğrulmak ve doğru kalıp dosdoğru vazifesini yapmak, sorumluluk taşımak ve iş tutmak ve kar yapmaktır. Maddi kazancının kapısı da böylece açılır.
Peygamber efendimizin “Beni ihtiyarlattı” dediği bu ilahi hüküm karşısında sarsılmamak ve dosdoğru yola koyulmamak elbette ağır zararlara sebebiyet verir. Ataletin zehirini akıtan bu dinsizce müdahale böylece etkisizleştirilir.
h-Ataletin sekizinci zindanı; Zindanın atalet çukurundan çıkmak için şimdiye kadar yedi kapıyı açmanın,nefis ve şeytan düşmanıyla baş etmenin sonunda son bir kapının bizi tuttuğunu ve hala zindana kapattığını görmekteyiz. Bu himmet düşmanı yeni kuvvet, rahatına düşkün, tembel ve çalışmayıp dinlenme modunda ve hareketsizliğinde olup, rahatlık arzusuyla hareketsizleşen perişan bir haldir
Bunu tarif eden Bediüzzaman, “umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meylürrahat geliyor. Himmeti kaydeder, zindan-ı sefalete atar.” der (Münazarat, 84)
İnsanı sefilleştiren, rezil eden ve tembellik gayyasında mefluç eden rahatlık arzusu ve rahatına düşkünlük ve gayretsizlik, gerçekten bir ölüm halidir. Bir hayat belirtisi değildir.
Emek vermeden, emeğinin karşılığı olmadan bir başkasından geçinmenin ve tabiri caizse “asalak bir hal” almanın karşısında geliştirilecek tutum ve dayanak noktası olan çıkış yolu ve son kapıyı da kırıp düzlüğe çıkaracak, atalet zindanını kapattıracak ve yok edecek çare, yine ilahi tanzimle bize emrediliyor:
“İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.”(Necm Sûresi, 53:39)olan mücâhid-i âlicenabı o cellâd-ı sehhara gönderiniz”. (Münazarat, 84)
Emeğine, alın terine ve teşebbüsüne bağlı olarak rızkının peşine düşen, kendisine ait olmayan ve hak etmediğinden uzak tutan bu nizamname, günümüzde eşitlik ve kardeşlik içinde toplum yaralarını saracak ve istihdam zeminini kuvvetlendirecek çok önemli bir amil ve hükümdür. Cihadın nefisle başlayan süreçlerinde bizzat harekete geçip himmetin celladı olan atalet düşmanına karşı en büyük kuvvetimiz gayretimiz ve emeğimizin karşılığı ile yetinmektir.
Zindandan zindana girmiş ve üstüne sekiz kapı kapatılmış olan himmetin bu kadar ağır ceza ve engeller karşısında ataleti yenecek ilahi hükümlerle bütün kapıları açacak irade ve kuvvete dayanarak yol almasının sonunda ve atalet zindanında kurtulmanın getirdiği rahatlama anında bile, rehavete kapılmayıp, ayağını gazdan çekmeden yoluna devam etmenin ve himmeti elden bırakmamanın müjdesi olarak yine yüzleşmemiz gereken bir hatırlatma ile Bediüzzaman’ı dinleyelim;,
“Evet, “Size meşakkatte büyük rahat var. Zira, fıtratı müteheyyiç olan insanın rahatı yalnız sa’y ve cidaldedir.”(Münazarat, 84)
Evet, rahatlık arayanlar, meşakkatin/çilenin/gayretin/himmetin/faaliyetin içine girsinler. Heyecan veren yaratılış kotları ve heyecanlı fıtratlar için tatmin olmanın tek yolu var, çalışmak ve ataletle mücadeledir. Hareket ve bereket sürecine girmektir. Çalışma ve mücadele, koşma ve koşturma, gayret ve himmet, faaliyet ve coşku içinde hayatın tadına varmaktır. Şikayetin de ilacı budur, şevki sağlayacak olan motorize güçte buradadır. Kardeşçe ve eşitçe yaşamanın sırrı da bizi burada karşılar.
Atalet zindanından çıkıp, şahsına ait faaliyet ve kazançlarının dışında rıza dairesine girip, toplumu ve insanı merkeze alıp onlara servis yapma ve hizmet etme derdine düşenlere dahil omaya ne dersiniz?
Şevkin motoru, ataleti yenmekle çalışır. Yada şevk motoru, faaliyetle ataleti kovar. Yoksa atalet ülkesinin sadece geçim ve seçim derdine düşen mutsuz bir ferdi ve gayretsiz tembel bir mecalsizi olmaktan kurtulamayız.
Tenkit etmeyi ve takdir etmemeyi alışkanlık haline getirenlerin gerçekte fonksiyonel bir işleri yoktur,işşizdirler. Onun için iş yapanı kabullenemezler, çünkü işşizliklerinin "konforu" bozuluyor.
Evet, bize zahmette büyük rahmet vardır. Sonra dünya zaten rahat yeri değil.
O halde lütfen rahatınıza bakmayın, sonra birisi size bakmak zorunda kalır ve beklentiye girip ayağınız atalet zindanına kayabilir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.