Selahattin GEZER
Ayasofya maddenin en garip hali…
Ayasofya maddenin en kaskatılaştırılmış hali…
Ehli iman mı? Hasret fokurduyor, kafaların en duman hali…
Bilal-i Habeş olduk, göksümüzde kocaman bir taş Ayasofya
Vazgeçiremezler bekleyişlerin en kararlı hali…
Bütün yüzleri tanımaya vesile oldu, bizden olmayanların ikiyüzlü hali…
Ve bir gün Allah-u Ekber tekbirler…
Zındıka mı? Alevlerin en harlanmış hali…
Ah Ayasofya! Maddenin en garip hali
Evlad-ı Osmanlıda öyle bir sevdasın ki; aşkın en kor hali…
Ayasofya kapalı olduğu sürece sırt yerden kalkmaz… Bilal-i Habeş’in göksüne taşlar konuldu sırtı kızgın kumlar üzerinde iken imandan vazgeçsin diye. Bizim de göğsümüze Ayasofya’yı koydular değerlerimizden, imanımızdan, atamızdan uzaklaşalım diye. Oysa o taşı göksümüze koyduklarından beri iman, dua, uyanış fokurdamaya başladı… Bizden vazgeçmemizi beklerken sırtımız yerde ve göksümüzde Ayasofya, kendileri uzaklaştı tüm değerlerden. Hatta bazı değersiz taşlar ilahlaştı onlara… Unuttular; hiç bir öfke ilelebet baskın çıkmaz kararlı iman karşısında…
Japonlar, çocuklarına Nagazaki, Hiroşima'yı gezdirdiği gibi, biz de yeni nesillere Çanakkale yanında Ayasofya’yı gezdirilip, kapatanları anlatılmalı ki, bir daha aynı oyunlar yaşanmasın.
İzninizle daha önce yayınlanmış bir yazımı yine yeri geldiği için burada paylaşmak istiyorum:
Ayasofya’nın açılması devletin istiğfar etmesi demek
Tövbenin makbulü uzatılmadan, zamanda yapılanıdır. İnsanın tövbesi, kurumların tövbesi, bir de devletlerin tövbesi vardır. Geçmişte milletine yapılan yanlıştan vicdanlı bir lider çıkar ve derki: “Yanlış yaptık” Bu yiğitçe davranış en azından açık kalan yarayı sarar ve zamanla acısı unutulur. İnsanın istiğfarı kendini iç huzura kavuşturduğu gibi devletlerin istiğfarı ise toplumları huzura kavuşturur ve yüceltir...
Özal’ın Menderes için, anıt mezar ve resmi tören yaptırması bir nevi azda olsa iade-i itibar yerine geçmiş ve o mevzuda devletin istiğfarı olmuştur. Menderes ezanı aslına çevirerek, devletin geçmişteki bu büyük hatası için ehemmiyet arz eden bir istiğfarı yerine getirmiş. Erdoğan’ın Dersim katliamı için özür dilemesi, devlet adına çok sevindirici istiğfar olmuştur vs. Bir de Fatih’in ruhunu incitmiş, tarihimize, manevi değerlerimize çok büyük yanlış olan Ayasofya mevzusunda bir istiğfar gerekiyor. Ayasofya aslına döndürülmesi, devletin ezandan sonra büyük bir istiğfarı, tövbesi olacaktır. İnsanlar omuzunda büyük suçlarla huzura kavuşamayacağı gibi, devletlerde büyük yüklerin suçların altında huzur yaşayamaz ve tam huzur veremez, hele birde lanet varsa… En önemlisi de tohum gibi çok hakikat barındıran Ayasofya meselesini küçük görmek tohumun ağaç hakikatini inkar etmektir.
Ruhunuza batan kıymıktır Ayasofya!
Koca koca insanlar ve canlıları küçücük bir kıymık rahatsız eder... Akıl ve duygular, kıymığın olduğu yerden vücuda yayılan acıya kilitlenir… Bir an evvel çıkarıp kurtulmak ister. Küçük bir kıymığın vücuttan ayrılması ile büyük bir rahatlık yaşanır. Ruhumuzun dişleri olan duygularımızın arasına kocaman bir kıymık girmiş kurtulmak hürriyet olacaktır…
Bu önemli mevzuu küçük bir mesele olarak görenlere şunu da hatırlatmak lazım: Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir yiğidi kurtarır. Ayasofya cami olmaktan çıkarıldı, yüreğimize, ruhumuza kıymık battı… Bu kıymık içimizde olduğu sürece rahat etmeyeceğiz... Kurtuluş; yeniden safların oluşması ve o muhteşem mini gök kubbenin altında beş vakit namaz kılınmasıdır…
Bediüzzaman: 'Ayasofya, Hristiyanlığın, İslâmiyete devir ve tesliminin bir âbidesidir. Bunun için kilise iken cami olmuştur. Elbette tekrar camiye çevrilecektir' Bu ifadeye teslimiyetimiz tamdır ve inanmışız. İnşallah ruhumuzu inciten bu kıymıktan kurtulacağız. Bizim ki sadece canımızın çok yandığını ve sabrımızın tükendiğini dile getirmek acıyı haykırmaktır… Elbette devleti yönetenler arasında bu hassasiyete sahip olanlar var... Kim bilir ne anlaşmaların neticesi bir esaret yaşatılıyor bilemeyiz… Şunu vicdanen biliriz ki; hangi nedenle olursa olsun yüreğimize batmış bu ihanet kıymığı çıkarılmalı, ruhumuzu müteessir eden esaret bitirilmeli...
Özellikle kanser kalemlerin ve dillerin Ayasofya’nın tekrar camiye çevrilmemesi için mücadelesi, gerile gerile yaşadıkları şehrin asıl sahibi Sultan Fatihe ihanettir ki İstanbul’u terk edip, Roma’ya ya da kilisesi çanı bol herhangi bir Avrupa şehrine kapak atmaları lazımdır... Hiç boşuna rahatsız olmasınlar; İstanbul İslam şehridir, Ayasofya ise bu şehrin şehadetidir. Sesi kısılmış olsa da, için için şehadetini yenilemektedir… Ve bir gün şehadetine yüz binler iştirak ve şahitlik edecek…
Ayasofya'da 85 yıl sonra Kur’an okutulması ise inşallah komadan çıkması ve ibadet için hazırlık yapmasıdır. Birileri bundan rahatsız oldu. Üstadın Ayasofya’da kuran okunmasından ancak rahatsız olanları sayarken; batılı gazetecide rahatsız olur diyor. Sanırım bu ifadeye Ertuğrul Özkök cuk diye oturdu. Üstadın bu şekilde bir kerameti daha tezahür etti. Müslüman bir Türk rahatsız olur mu hakikatlerin fihristsi olan Ayasofya’dan?
Yine Psikoloğum’dan: Meselâ, Ayasofya Camii, ehl-i fazl ve kemalden mübarek ve muhterem zatlarla dolu olduğu bir zamanda, tek tük, sofada ve kapıda haylâz çocuklar ve serseri ahlâksızlar bulunup camiin pencerelerinin üstünde ve yakınında ecnebîlerin eğlence-perest seyircileri bulunsa, bir adam o camiye girip ve o cemaat içine dahil olsa; eğer güzel bir sadâ ile, şirin bir tarzda, Kur'ân'dan bir aşir okusa, o vakit binler ehl-i hakikatin nazarları ona
döner, hüsn-ü teveccühle, mânevî bir dua ile o adama bir sevap kazandırırlar. Yalnız haylâz çocukların ve serseri mülhidlerin ve tek tük ecnebîlerin hoşuna gitmeyecek.
İhanet kıymığından kurtulacağız. Ayasofya çekirdeği açılacak ve İslam âlemi dev bir ağaç olacak. Rahatsız olanlar sadece hakikatleri görmeyenlerdir...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.