İsmail BERK
Aynaya bakın! Darbeci misiniz?
Keskin bir soru ile girizgah yapayım isterseniz;
31 Mart’ı hala yaşıyor muyuz?
13 Nisan 1909 (Rumi 31 Mart 1325). Tarih kayıtlarında 31 Mart Vakası olarak geçen dönem. Askeri hareketin isyanla başlayan ve bastırılan ihtilal denemesinde, “şeriat isteriz” diye sokağa çıkanların infial hali ve sonrasında yargılanmalar.
Bediüzzaman da Hurşit paşa divanında yargılananlardan biridir. “Sen de Şeriat istemişsin” suçlamasıyla, idamla yargılanır. Tarihi müdafaasında “Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım” der. Devamında farkını da ortaya koyar: “Ancak ihtilalcilerin istediği gibi değil.”
Çünkü ihtilallerin/darbelerin bir mantığı, bir kurgusu ve bir despotluğu var ki, hangi amaçla yapılırsa yapılsın, sonunda bir hak gaspı ve umumun hukukunu elinde tutma teşebbüsü olduğu için haksızlık ve adaletsizlik tohumunu ekiyor. Yeşeren husumet ile kendini besliyor, başkasını tahrik edercesine hakaret edip itham ediyor, kendince “koruma ve kollama” adına ne varsa sakız gibi çiğniyor ve onunla geçiniyor.
Dünyadaki darbe psikolojisi, genellikle kitlenin/tabanın/halkın taleplerini şablonlaştırıp, kendi isteği doğrultusunda kontrol edip, hukuk ve hürriyeti daraltmaktan geçiyor.
Pakistan’da şeriat adına, Türkiye’de Kemalizm adına yapılan darbelerin sonrasına bakın. Evren ile Müşerref aynı karenin farklı düşüncelere sahip iki karakteristik örneğidirler.
Metotları aynı. Kafa ve format aynı.
Şimdi kimlere darbeci diyebiliriz? Kimler ihtilalcidir?
Zannedildiği gibi, “Sadece bir kaç askeri zevatla darbe yapılabilir mi?” sorusunun cevabını düşünmek gerek.
Kanaatimizce, darbeci kadar onun gerekçelerine aldanan saf kitleler de manen darbecidir.
“Kimlere ‘Darbeci’ denir?” sorumuza dönersek, etrafımızdaki darbeci ruhları fark ederiz.
Darbeci olmak için;
1-Diktatör bir ruh taşıyacaksın. Eğer sadece kendi doğrunuza istisnasız güveniyorsanız, çevrenizi sürekli bölüyorsanız, başkasını kötülemek ve sadece kendinizi merkeze koymak gibi özellikleriniz varsa, birinci elemeyi başarıyla geçtiniz.
2-Sürekli kutsal kavramlar kullanacaksın. Mesela birlik için yaptıklarını mazur göstereceksin. Olmaman halinde memleketin/ülkenin/kurumun/kitlenin/ailenin bölüneceğinden ısrarla dem vuracaksın. Hatta birkaç “Bölücü” bulacaksın. Bulamazsan üreteceksin. Bunun için farklı mizaç/grup/fikir/ekol sahiplerini birbirine düşürecek, problem ve anarşi çıkartacak, sonra da çözmek için kendine durumdan vazife çıkaracaksın. Eğer bu aşamanın hakkını verdiyseniz, siz artık bir “Kurtarıcı” olmaya doğru ilerliyorsunuz demektir. Şimdi üçüncü basamağa terfi ettiniz(!).
3-Darbe için zamanı ve zemini kollayacaksın. Dönem dönem fikrini ve zikrini ayrı tarlalara taşıyacaksın. Mutsuz, başarısız, enerjisiz ve asla tasvip görmeyen, halkın/tabanın tasvip etmediği ama şerrinden korktuğu bütün çeteleri/derin yapıları/geçimi buna bağlı olan grupları böylesi dönemde harekete geçireceksin. Tam bu kıvamda, ısrarla ve inatla “düşman” üreteceksin, rakip gördüklerini hedefe koyacaksın. Yalan yanlış her şeyi, her yalanı ve iftirayı söylemeye hazır olacaksın. Ve aynısını tekrar edeceksin. Sürekli itham ve karalama ile her şeyin kötüye gittiğini, memleketin bölündüğünü, mutlaka bir müdahale ve kurtarma gerektiğini vurgulayacaksın. Hatta sıkılmadan, geçmişte yine başka “hainleri” nasıl temizlediğini de yanına katıp söyleyeceksin ki, kurtarıcı arandığında sizden başkası zinhar akla gelmesin. Öyle ya, bir de tecrübeli bir başka cunta ile uğraşmak riski de var. Gerçi bunun da çözümü var, darbeciler ittifakı kurup, bilumum çatıştığın cuntalarla koalisyon kuracak ve mutlaka kurtarıcıların işbirliğini sağlayacaksın.
Bu aşamada da başarılıysanız, artık dördüncü yıldızınızı takıp, ihtilal yapabilirsiniz.
Burada yeni bir döneme artık hazırsınız. Sizi kutlarım (!)
4-Artık ihtilal provaları yapmalısınız. Bunun için merkezini sıkı tutacak, mutlaka binana/karargahına sığınacak, asla kimseye güvenmeyecek ve sokakta geçenlere bile şüpheyle bakacaksın.
5-Tam bu safhada intikam ve husumet dolu, propagandacı ve taraftar bir grup salyacı ile bol bol salya akıtacaksın meydana, halka ve çöplüklere.
Ortalık karıştıkça, daha doğrusu karıştırıcılarınla kokuları yaydıkça, sıra bunu bir sıkıntı/bunalım/bölünme gibi göstermeye, bilgisiz/saf vatan evlatlarını da vitrine koyup korkutmacalarla ülkenin/kurumların/memleketin/düşüncenin elden gittiğine, otoritenin kaybolduğuna, bunu çözmekle kendini görevlendirdiğine, hatta mümkünse özel bir takdirle görevli olduğuna kadar önce kendini inandırıp, etrafınızın da bunu fısıldamasına zemin hazırlayacaksın.
Artık darbe lideri olmaya hazırsın. Bir ilave faaliyet daha gerekli burada. Ülkenin farklı bölgelerinde ihtilal sonrası öne çıkaracağın yeni ekipleri de gayr-i memnun, kıskanç, tembel ve mümkünse işi de yaşı da bitmiş kurmaylardan/paşalardan/reislerden/büyüklerden katacaksın. Hatta emekli ne kadar eski tüfek varsa bu vesileyle göreve, ülkeyi kurtarmaya, onlarla beraber kendinizi kurtarırken, başkasını da batırmaya çalışacaksın.
Sürekli yalandan, ama öyle inanarak, inanmış gibi timsah gözyaşları ile “Bölündük, bölünüyoruz” diyeceksin. Bu nakaratla, karganın ağzındaki peyniri alacak kadar kurnaz, ikircil ve korkaklığın verdiği refleksle şahin kesileceksin.
İhtilal için, kurtarıcı kalman için her şeyi mübah göreceksin. Mazursun zaten. Sen ki bir can kurtaransın, bir lütufsun (!) halkına/kitlene.
6-Şimdi sıra sistemin/düzenin işlemediğinden, icra edenlerin hatalarından, halkın anlamadığından/bilmediğinden, bilenlerin hainliğinden, birliğin öneminden, özgürlük taleplerinin ve demokratikleşme laflarının başkasının ve dış güçlerin bir oyunu olduğundan, mutlak itaatin gerekliliğinden dem vurmaya gelmiştir. Uzun uzadıya ve bıkmadan usanmadan tekrar edeceksin nakaratlarını.
Bu safsatalarına ahaliyi inandırmak için ikna ve telkin metotları bulacaksın. İlk kandırılacak safları bulacaksın. Toplu ve açık hiçbir yerde konuşmayacaksın. Hep tezgahlayacak, soru sorduracak, şikayetleri dinler gibi yapacak, ne kadar darbe arzusuyla tutuşan mutsuz intikam ehli varsa, normal sistemin dışından onları örgütleyeceksin.
Bu arada, kendisine güvenilmesi gerektiğini, tecrübeni, tarihte şöhret bulmuş bütün yanlışlarla mücadele ettiğini, şimdi de benzer bir fedakarlıkla (!) karşı karşıya olduğunu söyleyeceksin bol bol.
Asla görevini ve koltuğunu terk etmeyeceksin bu arada. Sensiz olunmayacağına kendini inandırdığın kadar taraftar bulamayacağını da bildiğin için, kandırmaca ile bir müddetliğine yazlık kiralar gibi darbe yamakları bulacak, tozu dumana katacak ve olan oldu deyip “oldu bitti” ile arbede içinde toplumun güven kalelerini yıkacak, kargaşa çıkaracak, korku ve şüphe yayacak, halkın/ahalinin sevdiklerini kötü göstereceksin.
7-Tebrik ederiz (!) darbeniz başarılı (!) olmuştur. Şimdi, her şeyi önce geçici, sonra sürekli durdurun/kapatın. Faaliyetleri engelleyin. Gölgenizden bile korkun. Bu ruh haliyle herkesi “benden ya da değil” diye ayırın. Yan çizenleri, gevşek davrananları, ihtilal emirlerini yerine getirmeyenleri hemencecik saf dışı bırakın. Yetmez peşine düşün. Birkaç müfteriyi peşine takın. Zulmün daniskası ile meydanı temizleyin. Rakipsizleştirin.
Bu arada fırsat avcısı, yetenek fukarası ve yeni bir geçim/seçim arayan ne kadar vatansever fedakar (!) varsa, yanınıza alın. Vatan sevgisini, birlik nutuklarını, bölücülere karşı yek vücut birliğinizi (!) gösterin.
Vatanı zorla gezin, kendinizi davet ettirin. Problemleri (!) görün. Geçmişte bu problemlerin tohumunu atmanın zevkiyle yaşayın.
Hazineyi boşaltıysanız yeniden para isteyin halktan. Vermezlerse vergilerini arttırın. Bunun vatana hizmet olduğunu anlatın.
Buna rağmen kuruyan damarlarında kan akmıyorsa, masraflarınızı onlara yıkın. Gezin, tozun, harcayın, tabii bütün bu masrafları, olmayan/tükenmiş bütçe üzerinden yapıp, bu züğürtlüğü ve “cep yok cepken yok” misali kaynaksızlığı umursamadan, doğrulukla olamadığına göre, yalanı sermaye yapıp kandırmaya, bu günü kurtarmaya çalışın.
“Netekim” bu işler böyle. Artık huzur sağladınız. Çıt yok. Bütün faaliyetler “bölücü” olduğu için, iyi ettiniz de kapattınız/durdurdunuz hayatı/her şeyi. Siz açık kalın, yaşayın, makamınız size ve şürekanıza açık kalsın, milletin üç kuruş boğaz parasından kesilmiş kaynaklarla keyfinize bakın.
Ha, bir çare daha var kurtarıcılığınızın yüksek zekasında. Kaynak bulamıyorsanız, sonu halka dayanacak borçlanmalara girin. Kredi alın. Nasıl olsa halkın kendisi ya da torunu öder. Siz bloke edin halkın alın terini, göz nurunu.
8- Son tangonuzdasınız. Sizden önce yaşayanları mezardan çıkarıp tekrar öldürecek haliniz yok. Ama sizinle aynı dünya devresinde olup, bir şey yapmak isteyenlere asla müsaade etmeyin. Vatanı küçültün, küçük insanlarla çalışın. Enerjisini tüketmiş, zatınıza minnettar köle ruhlarla daim kalın.
***
Şimdi Bediüzzaman’a kulak verelim. Yukarıda darbeci profilini yazmamıza ilham veren satırları okuyalım.
31 mart vakasında, Divan-ı Harbi Örfi’de sanık sandalyesinde, sonu idam da olsa milletin selametini haykırdığı doğrulara kulak verelim:
“Herkesin şevkini kıran
ve neşesini kaçıran ağraz (kin, düşmanlık)
ve hiss-i taraftarlığı uyandıran
buradaki şube-yi hafiyeye muhalefet
ettim.
Herkesin bir fikri var.
Ben de hürüm.
Selamet-i millet için bir fikrim var:
İşte sulh-i umumi,
afv-ı umumi,
ref’-i imtiyaz lazım.
Ta ki,
biri bir imtiyaz ile
başkasına haşerat (zararlı) nazarıyla bakmak ile
nifak çıkarmasın.”
Evet nifak çıkaranların açık adresi oldukça net.
Ve darbeci ruhların, ıslah olmaz bozuk mizaçları da ortada.
Siz siz olun taraf olun ve darbecilerin bilumumunu mahallenizden uzaklaştırın.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.