Abdulkadir MENEK
Azizler diyarından ihlâsın zirvesine (1)
Kader sizi nasıl da sevk etmişti Eğirdir’e ve oradan da Asrın Sultanı’nın manevi kardeşliğine ve talebeliğine.
İçinizdeki boşluğu doldurmak ve manevi arayışınıza bir cevap bulmak için gittiğiniz Barla’da, umduğunuzun ve beklentinizin çok çok üzerinde, büyük bir manevi mazhariyete erişmiş ve beklenen son Müceddid’in birinci talebesi olma şerefine kavuşmuştunuz.
Ne mutlu size.
Üstadımız da size kavuştuktan sonra, bambaşka bir ruh haletine bürünmüştü.
Sevincine diyecek yoktu.
Barla’da Üstad’ı yakından tanıyanlar ve O’na hizmet edenler, sizin ziyaretinizden sonra Üstad’ın çok neşeli bir vaziyete kavuştuğunu ve çok mutlu olduğunu ifade etmişlerdi.
Siz ilk görüşmede, bu manevi sultanın mahiyetini, vazifesinin kutsiyet ve büyüklüğünü anlamış ve adeta O’na tutulmuştunuz.
Bu sizin kanaatinizin ve ihlasınızın bir mükâfatıydı.
Bir şeyh bulmak ve intisap ederek içinizdeki boşluğu doldurmak niyetiyle gittiğiniz Barla’da Rabbim, sizleri; ahir zamanın beklenen son iman ve Kur’an hizmetinin, saff-ı evvellerinden ve önemli rükünlerinden birisi yapmıştı.
Bu alkışlanan ve manevi taltif ve inayete mazhar hizmet mektebinin birinci talebesi olmuştunuz.
Bu ne kadar büyük bir mazhariyet ve ne kadar önemli bir vazifelendirme idi.
Eğirdir’e döndükten sonra, artık içiniz içinize sığmıyor ve manevi hazların şahikalarına yükseliyordunuz.
İçinizdeki hasreti bir nebze olsun dindirmek için kaleme sarılıyor, görüş ve düşüncelerinizi Üstad’ınız ile paylaşıyordunuz.
Böyle zeki, müdakkik ve ihlaslı bir muhatap bulmanın büyük sevinç ve hazzını yaşayan Üstad, buna çok seviniyor ve hepsine gereken ehemmiyet ve kıymeti veriyordu.
Sonra sorduğunuz sorular, ne kadar önemli ve ne kadar değerliydi.
Üstad, hepsini teker teker cevaplıyor ve hem o zamanın insanlarının aklına takılan ve gelecekte yaşayacak insanları ve müminleri meşgul edecek birçok önemli meselenin halline vesile oluyordunuz.
İşte, bir şaheser olan Mektubat; bu dikkat, merak ve taharrinin sonucu ortaya çıkmış, kıyamete kadar bütün ehl-i imanı tenvir edecek bir ehemmiyet ve rüçhaniyet kazanmıştı.
Hele Mucizat-ı Ahmediye (ASV) Risalesi... 'Hoca Sabri'nin sorduğu sual de, Mektubat'a bambaşka bir renk ve kutsiyet katıyordu.''
Aziz Üstad’ımız bu mümtaz eseri telif ederken, nasıl da büyük bir inayete ve ikram-ı İlahiyeye mazhar olmuştu.
‘’Nakil ve rivayet olmakla beraber, yüz sayfadan fazla olduğu halde, kitaplara müracaat edilmeden, ezber olarak, dağ, bağ köşelerinde, üç dört gün zarfında, her günde iki üç saat çalışmak şartıyla, mecmuu on iki saatte telif edilmesi, harika bir vakıadır.’’
Barla’nın dağ ve bağlarında, hiçbir kitaba müracaat edilmeden yazılan bu muhteşem risale, okuyan müminleri ne kadar da ferahlandırıyor ve ne kadar da büyük bir itminan ve huzur bahşediyor.
Bir gün Barla’da Üstad’ı ziyaret etmiş ve çok istifadeli bir sohbet yaptıktan sonra Eğirdir’e dönmek üzere izin istemiştiniz.
Üstad, sizi kapıya kadar götürmüş ve uğurlarken ‘’şemsiyenin olup olmadığını’ sormuştu.
Siz de ‘’havanın güzel olduğunu ve şemsiyeye ihtiyaç duymadığınız için beraber getirmediğinizi’’ söylemiştiniz.
Ve böylece at üstünde, Eğirdir’e doğru yola çıkmıştınız.
Yolda çok şiddetli bir yağmura tutulmuş ve sanki üzerinizde bir şemsiye varmış gibi hiç ıslanmadan yola devam etmiştiniz.
Bu duruma hayret etmiş ve Üstad’ın manevi tasarrufuna bir kez daha şahit olmuştunuz.
Sonra Eğirdir’den tayin olmuş, daha doğrusu Üstad ile münasebetlerinize mani olmak için, oradan uzaklaştırılmak istenmiştiniz.
Nasıl da üzülmüş, ne kadar da kederlenmiştiniz.
Bu durumu Üstad’a bildirmiş ve istifa etmek istediğinizi ifade etmiştiniz.
Fakat Üstad buna mani olmuş, görüşmek için de mesafelerin bir engel teşkil etmeyeceğini söylemişti size.
Bu iman ve Kur’an hizmetinin ihlâslı mensupları için zaman ve mekân farkının bir önemi olabilir miydi?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.