Himmet UÇ
Barla sürgünü ve olağanüstü tabiatı seyreden adam
Barla, 1376 yılında Osmanlı yönetimine geçti. Lozan mübadelesine kadar Rumlarla Türkler iç içe yaşadılar. Rumlardan kalan Aya Geogios kilisesi, Osmanlılardan kalan iki köprü, Çeşnigir Paşa cami, iki hamam ve tarihi çeşmeler ile dört ulu çınar ilgi çekicidir.
Said Nursî, cumhuriyetin ilk yıllarında bir süre bu köye sürgüne gönderildi.
O zaman Barla’ya gelmek için yol yok tabi… Eğridir’den kayıkla (sahile) gelinir, oradan da Barla’ya ya merkeple gelinecek ya da atla. Üstad’ın yanında jandarmalar var tabi. Çobanoğlu diye birisi vardı o zaman. O Çobanoğlu kayığı ile getiriyor; hava biraz bozuktu o zaman. Arazi (kır) bekçisi vardı, dayımın (Sıdık Süleyman) asker arkadaşıydı o. Kayığı görünce nazar-ı dikkatini celp ediyor. O saatlerde kayık gelmezdi Barla’ya, nadir gelirdi. Ağır hasta olursa, gelin geldiği zaman, gelin gittiği zaman öyle çalışırdı kayık. Bekçi kayık gelinceye kadar bekliyor.
İki jandarma ile Üstad çıkıyorlar, bekçiye selam veriyorlar. “Hoş geldin” diyor bekçi. Bekçiye “Sen nerelisin?” diyor Üstad. “Barla” diyor. “Barla’da misafirhane var mı?” diyor. “Var” diyor bekçi. Üstad buraya (Barla’ya) geldiğinde on üç tane (evlerde misafirler için ayrılan) oda vardı, bu on üç oda çalışıyordu. Misafir falan geldiğinde akşamları toplanıyorlar, sohbet ediyorlardı. Daha evvel otuz beş tane oda varmış bu ufak memlekette. Bazı ağalar Arabistan’dan hoca getirirlermiş cemaati çekmek için. Çok kuvvetli ağalar varmış burada. Arabistan’dan hoca geliyor, cebini dolduruyorlar, ertesi sene yine geliyorlar.
1926'dan 34'e kadar hayatı Barla’da geçer. Fikir ve sanat, edebiyat tarihine sürgünlerin kattığı çok şey vardır. Dosto, Sibirya sürgünü için der ki, "beni Allah romancı yapmak için buralara sürmüş, romanlarımdaki bütün tipleri Sibirya sürgünlerinden seçtim." Kemal Tahir 13 yıl orta anadoluda hapiste yaşar birçok romanını hapiste yazar. Bediüzzaman da o velveleli hayatında oturup bir yerde yazı ve kitap yazamayacağını ifade eder. Allah onu sakin, masa başı gibi bir şehire, en iyi arkadaşı tabiatla birlikte sukünet içinde yazması için Barla'ya getirtir. Ana rahmindeki çocuk o sükunet içinde kainatla rabıtalarını kurar. Sükunet doğum öncesidir.
Bediüzzaman'da tasarım, olağan üstü bir yazarlık serüveninin başıdır. Küçük bir dağ köyüne sürgün edilen insan orada ne yapar? Bir merdivenli evde yazarlık serüveni başlar. İlk yazmaya başladığında neler hissetti, bilmek isterdim. En büyük eserini o küçük köyde yazmış. Sözler, sözlerin hepsi periyodik ve sıralamalı bir eser değil. Hepsi büyük bir tasarım ve ihtiyaca göre seçilen intihap ileyazılmışlar. O sürgünde iken cumhuriyet yeni kurulmuş, daha sabi, nesillerin din ihtayaçları düşünülmüş müdür, böyle bir şey yok.
Bediüzzaman ne yazmalıyım derken elli yıllık ömrünün bir muhasebesini yapmış ve nesillere, insanlara ne lazım en mübrem ihtiyaç nedir diye çokca düşünmüştür. Sözlerdeki her bahis seçilmiş bahislerdir klasik tefsir mantığı gibi Kur’an’ın başından başlayıp bitirilmemiş. Bunlar içinde en başta Küçük Sözler gelir. Bu sekiz hikayede muhatap bir sınıf insan değildir. Bir edebi eserde umumiyetle bir muhatap vardır ama Bediüzzaman öyle yazmış ki ilkokul çocuğu da muhataptır. Orta okul, lise üniversite ve hatta daha ilerideki kültürlü ve avam herkese hitap eden bir muhataplar karışımı var. Hepsine aynı hitapla konuşmak büyük bir seçim ve yazım serüvenini gerektirir. Ne yazmalıyım diye kimseye sormadı.
Ama bir müslümanın hayatında ilk söz Bismillah’tır. Kitabın başına onu söz olarak koymuş ve Bismillaha ihtiyacı çöldeki insanın sığınma beklentisinden ileri geldiğini anlatır. Seçilen örnek, ihtiyaç sıralaması harika bir tasarım. Bismillahın önemini bu kadar özlü ve kurgulu bir şekilde anlatan bir başka dini, felsefi ve edebi metinimiz yok. Sayın Diyanet İşleri Başkanı bu kitabı bu topluma bir uhrevi aspirin gibi sunmak lazım, sen bunu bilirsin.
Bismillah’tan sonra iman gelir. Bismillah’ın arkasından imanın yerli yerine münasip şekilde konulması yine harika bir tasarım. Bismillah'ta gözlemlere dayanarak Rahman ve Rahim’in kainata, tabiata yansımaları anlatılır. Öyle ya Bismillahirrahman diyen adam Allah, Rahman ve Rahim isimlerini iyi anlamalı çünkü bu üç kelime adeta dinin emmuzeci. Ne kadar ne anlatılmasını düşünen ve yerli yerine koyan bir tasarım zekası. Bismillah rahmetin arşına yetişmek için bir miraç, ilahi bir merdiven.
Bismillahtan sonra gelen "Ellezine yumünune bilgayb" imanı anlatır. “İmanda ne büyük bir saadet ve nimet, ne kadar büyük bir lezzet ve rahat bulunduğunu...” Küçük Sözler, Bediüzzaman’ın yazarlık hayatının bir programı gibi bütün hayatını iman meselesi üzerine kurmuş. “Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım" diyor. "İman hem nurdur hem kuvvettir" diyor. "Hakiki imanı elde eden adam" övülür. Bu cümle bütün bir eserlerinin hülasası gibidir.
Burada yine kurmaca olarak iki adamı alır bunlar keyif ve ticaret için seyahat ederler, onların yaşaması iman ile bağlantılı anlatılır. Bismillah, iman sonra sıra ibadette. Ne kadar yerli yerinde bir tasarım. Bediüzzaman’ın eserlerinde ibadetin envaı ve zarureti ne kadar anlatılır. Düşünmüş ki bütün manevi bağları yıkılmış, bir imparatorluk batmış ortaya sahipsiz, hamisiz bir nesil çıkmış. Bunların en ideal ve zorunlu ihtiyacı nedir? Bismillah, iman ve ibadet. Üçü büyük gemi. Bin maksadına git. Ne kadar sıralamalı ve zorunlu bir tercih ve tasarım.
Buradaki kahramanlar iki askerdir, seyahata çıkarlar. Yolculuk eserin ana temasıdır. Yolculuk teması da Bediüzzaman’ın değişmez temalarındandır. İnsan bir yolcudur, ana rahminde okula hazırlık, dünyaya geliş, büyüme, idrak atlaması ve ibadet, gençlik, ihtiyarlık ve ölüm. Bir ilahi yolculuk. Yolculuk dünya edebiyatının da temel konusu. Ey varisler, hamiler, abiler bunları bu nesillere anlatmak için gidin cumhurbaşkanına, bu kitabı okullarda okunmasına çalışın. Hiçbir yerinde Kürtlük, Türklük, dünya yok.
Menderes için Bediüzzaman, "Risale-i Nura serbestlik sağla başına felaket gelmesin" der. Nesillerin nasıl inaçsızlık içinde dejenere olduğunu düşünen yok. Ak Parti'nin böyle bir kültür ve din programı yok. Çok yazık.
Kısaca ibadeti anlatır. "Ne büyük bir ticaret ve saadet, fısk ve sefahet ne büyük bir hasaret ve helaket olduğunu anlamak istersen..." Bütün hayatı ibadeti anlatmakla geçmiş. Hiçbir yerde ibadeti tehir etmemiş. İbadeti müslümanın hayatının temeli yapmış bir adam burda da bu sıralamayı yapmış. Sonra ibadetin en müntehap sonucu olan namazı anlatır.
Bediüzzaman’ın hayatı namaz üzerine kurulmuştur. Devrin en büyük adamına "namaz kılmayan haindir" diyen adam. Namaz dinin direğidir, onun olmadğı ev yıkılmış demektir, namazsızlar çöküntüdedirler.
Beşinci Söz'de günah bahsi gelir. Öyle ya namaz kılan adam, günahlardan kaçmalı. Bediüzzaman ve günah diye bir kitap yazılır.
Altıncı Söz harika bir tasarımdır. Allah "en sevdiğiniz şeyleri Allah yoluna kullanmadıkça rıza makamını elde edemezsiniz" diyor. En sevdiğimiz arabamız ve evimiz ve cebimizdeki para değil, vücudumuzdur. Bediüzzaman vücudu bir daimi çiftliğe benzetir. Ne kadar harika bir yerindelik ve tasarım. Yok böyle bir ayet izahı. Bütün bunların münteası ahirete imanıdır. Ahiret inancı ruh-u beşer için saadet kapısını fetheder, açılması zor bir sırdır. Görüyor musun o sürgünde nasıl bütün zorunlu temaları arka arkaya anlatmış. Bütün eserlerinin de kaburgasını çizmiş. Sen yine gündelik bahislerle vakit geçir arkadaş.
Hala günlük işlerle oyunda oynaştasın
Sen de küçük sözleri anlatacak yaştasın.
Sekizinci Söz Allah indinde en büyük dinin İslam olduğunu anlatır. Bundan önceki bahislerin özeti bir cümle ile başlar.
"Şu dünya ve dünya içindeki ruh-u insani ve insanda dinin mahiyet ve kıymetlerini ve eğer Din-i Hak olmazsa dünya bir zindan olması ve dinsiz insan en bedbaht mahluk olduğunu ve şu alemin tılsımını açan ve ruh-u beşeriyi zulumattan kurtaran Ya Allah ve Lailaheilllah olduğunu anlamak istersen..."
İşte Barla sürgünü ve orada dolaşan olağanüstü tabiatı seyreden adam. İlk önce bu nesillere bu kitabı münasib görmüş. Devletimizin bunları düşünmesi bu ülke için ne kadar zaruri. İslamın temel temalarından habersiz bir nesil yetişiyor. Nesillerin ve ülkenin nereye doğru gittiğini düşünen yok. Osmanlıyı batıran aydınların daha harikaları şimdi var.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.