Eyüp OTMAN
Batının Kudüs’ü Bosna…
Her karış toprağından bir tarih fışkırıyor,
Minareler, Camiler Osmanlı haykırıyor.
Fethetmiş Fatih Sultan, İstanbul’un ardından,
Batının bir Kudüs’ü, Yadigâr Osmanlıdan.
Ecdat gelmiş imar etmiş, ihya etmiş özenle,
Yaşamış gölgesinde tüm unsurlar düzenle.
Bosna, Mostar, Konjic, komşu-komşu yaşamış,
İngiliz, Alman, Rus tahrikiyle o yarayı kaşımış.
Böyle güzel mekânları kızıla boyamışlar,
Çoluk-çocuk demeden, masumlara kıymışlar.
Kurmuşlar Dağ başına, Topları Tüfekleri,
Kurşun, Gülle yağdırmış, Sırp ve Hırvat itleri.
Yokmuş hiç yanlarında insanların değeri,
Vurulmuş sırtlarına; Rus ve Alman, semeri.
Onların Silahları kıymış Boşnak Halkları,
Niye kıyarsın diye; sormaz İnsan Hakları.
Müslüman’sa değeri yok; Değersizin yanında,
Dolaşır illet virüs; dinsizlerin kanında.
Hilâl ve Haç kavgası, başka gaye arama,
Fırsat bulduğu an; Tuz basıyor yarama.
Müslüman’dan ne gördün; Saygı, Sevgi, anlayış,
Amma senin dünyanda, gösterilen kara kış.
Ekmek kuyruklarında, kırarsın insanları,
Sokağın ortasında; sabî ve sübyanları.
Her Şehirde Şehitlik, Alem olmuş beldeye,
İnsaf, Vicdan denen şeyler; yansımamış perdeye.
Onlar yazıp oynamış, işlerine geldiğince,
İşlemişler yıllardır, yılmadan ince-ince.
Amma gidince gördük, ne zulümler yapılmış,
Hakîkati görenler; dehşetlere kapılmış.
Müslümanlar kıymış mı; Sırp Hırvat çocuğuna,
Ret cevabı gelecek, bu sualin çoğuna.
Amma yıka beyinleri, Düşman tanıt komşunu,
Komşun sana Ekmek versin, sen kır onun başını.
Taşlar yere oturacak, kalmaz böyle ebedî,
Görecek beşer elbet, Müslüman’dan saadeti.
Minare, Cami, Köprü, Osmanlı’nın izleri,
Bunlar sinir ediyor, vicdansız kalpsizleri.
Yıkmak için vuruyorlar, alçakça ve sefilce,
İçi sızlar Müslüman’ın görünce ince-ince.
Kinine esir olup, kıymıyor Kiliseye,
Eline bir taş alıp, o vurmuyor kimseye.
Silahsız insanlara, saldırıyorsun niye,
Bu kadar kin ve öfke, kimden size hediye.
Kim azmettirdi sizi, kim ekti o tohumu,
Avrupa Medeniyeti, denen nesne, bu mu?
İki yüz elli bin Şehit, ilikleri dondurur,
Silahsızları vurup, savaş diye, kandırır.
İnsanı insan görüp, güzellikler döşese.
Yemyeşil bir tabiat, sevgi ile bakıyor.
Yüce Rabbim göndermiş, Mânevî Mimarları,
Müslüman eylemişler, o uzak diyarları.
Nur saçıyor çevreye, Sûfî Mâneviyatla.
Her yerde Makamı var, O Gönüller Serverî.
Her Birinde görünmüş, Rabbimden inayetle.
Getirelim Buraya; Eş Dost ve Akrabayı.
O Makam değişilmez, Dünyalık servetlere.
Bu Büyük Kardeşliktir, kazanılmaz sonradan.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.