Bediüzzaman: Bu kanunun karşılığı dünyada görülür
Bediüzzaman Said Nursi, İlahi kanunları şer’î ve fıtrî kanunlar olmak üzere iki kısma ayırıyor
İnanan insanların dinin emirlerine uymadığında günaha gireceği herkesin malumu. Peki ya Cenab-ı Hakk’ın kainatın düzenini sağlamak adına koyduğu şeriat-ı fıtriyeye yani tabiat kanunlarına uymadığımızda aynı duruma düşeceğimizi biliyor muyuz?
Allahü Teala Ali İmran sûresinde şöyle buyuruyor: “(Habibim) de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (3/31) Ayetten anlayacağımız üzere Rabbimiz kendisini sevmemizin koşulunu O’na uymak ve itaat etmeye bağlıyor. Peki O’na (c.c) itaat etmenin yolu nedir?
Bediüzzaman Said Nursi, İlahi kanunları şer’î ve fıtrî kanunlar olmak üzere iki kısma ayırıyor. Kulun Rabbine kâmil manada itaat etmesinin yolunun bu iki kanuna riayet etmekten geçtiğini ifade buyuruyor. Dini kurallara uyulmadığı taktirde günaha hatta isyana girileceği inanan herkesin malumu. Bu noktada önemli bir soru geliyor akıllara. Fıtri kurallara uymadığımızda da isyana girmiş oluyor muyuz? Üstad, “Dinî şeriata nasıl itaat ve isyan olur, aynı şekilde şeriat-ı fıtriyeye de itaat ve isyan olur.” diyerek konuya açıklık getiriyor. Buradan da anlaşılacağı üzere Allah’a itaat ve isyan konusunda dinî kuralların yanı sıra, fıtrî kanunlara uymak da ehemmiyet taşıyor.
‘İnsanın sorumluluk sahasındaki her isyanı günah’
Kelime anlamıyla yaratılış kanunları ve kaidesi olan şeriat-ı fıtriye, dinimizde ise Cenab-ı Hakk’ın kainata koyduğu fıtri kanunlar, âlemin hareketini tanzim eden ve Allah’ın irade sıfatından gelen kanunlar olarak tanımlanıyor. Bir başka deyişle toplumun, bireylerin birbirleriyle olan münasebetleri ve bireyin davranışlarını düzenleyen kanunların yanı sıra Allah, Kâinat işleyişini tanzim eden kanunlar da koymuştur ve bu ‘şeriat-ı fıtriye’ olarak adlandırılıyor. Şeriat-ı fıtriyeyi basit bir örnekle açıklayacak olursak ateş yakıcıdır, elini ateşe uzatan Allah’ın fitri kanunlarıyla zıt düştüğü için elini yakacaktır.
Fatih Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhit Mert de aynı konuya işaret ediyor: “Mesela insan nefes almayı engelleyecek bir şey yapsa ölümle karşılaşır, kesici bir aletle birini yaralasa kanama olur ve ölüme sebebiyet verir. Tarlasını ekmese ürün alamaz. İlk iki örnekte olduğu gibi bunların bir kısmına evamir-i teşriiye (şer’î emirler) de taalluk eder. Fizik evrende cereyan eden bu kanunların birbiriyle etkileşimi söz konusudur. Bu sebeple bu evrene yapacağımız bir etkinin bazen nasıl sonuçlar doğuracağını kestiremeyiz. Dolayısıyla bunlar sorumluluk doğuran ve hesap vermeyi gerektiren olaylar olarak karşımıza çıkar.”
Şeriat-ı fıtriyenin ikinci kısmının sosyal hayatta cari kanunlar olduğunu dile getiren Mert, iktisadi hayatta arz talep kanunun bunlardan biri olarak sayılabileceğini söylüyor. Mert, konuyu şöyle açıklıyor: “Ticaret yapan kimse buna riayet etmediğinde ticaretinin batması onun fıtri cezası olur ya da bu kanuna riayet eden mükâfat bulur. Beşeri münasebetlerin, sosyal ve siyasal hareketlerin hepsi bu kısımdandır. Sosyal hayatta cari olan bu kanunlar tek tek etkili olan kanunlar değil, birbiriyle birleşik kaplar misali etkilenen kanunlardır. Bunların bir kısmına da evamir-i ilahiye terettüp eder ve insan sadece dünyevi bir cezayla cezalanmaz, aynı zamanda ahirette de hesaba çekilir.”
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.