Bediüzzaman kaymakama namazla cevap verdi
Bir gün kaymakam ve nahiye müdürü, Üstad’ın sarığına ve kıyafetine ilişmek için gelirler
Hekimoğlu İsmail'in yazısı:
Üç aylara girerken ‘noksanlarım listesi’ hazırlamak…
Bir güftede deniyor ki:“Seyre daldık gonca-i handanı, bir ömür bitti…”Bu sözler bana, ömrünü boş işlerle geçirmiş bir insanın pişmanlığını anlatıyor. Hâlbuki zaman, mübarektir.
Bugüne kadar pek çok mübarek gün geldi, geçti. Amma bu geçip giden günler hayatımızda bir değişiklik oluşturdu mu? Hâlbuki İslamiyet, hayattır. İslamiyet’i hayata çekmek zorundayız.
Müslümanca yaşamanın çarelerini arayıp bulmak için üç aylar en iyi mevsim… Takvim yaprağı Recep 1’i gösterince Müslüman şahıs, kendisiyle toplantı masasına oturmalı. Eline kâğıdı kalemi almalı. Sonra şahsına şu soruyu yönlendirmeli: “Acaba ben gerçek manada İslamiyet’i yaşıyor muyum? Noksanlarım nedir?” Bu noktada karşımıza çıkan ilk mesele, namazdır. Çünkü Müslüman, namaza gösterdiği hassasiyet kadar İslam’ı yaşıyordur…
Bediüzzaman Hazretleri Barla’dayken bir gün kaymakam ve nahiye müdürü, Üstad’ın sarığına ve kıyafetine ilişmek için gelirler. Üstad Hazretleri “Ben safiyim, ben esirim, ben hür değilim. Sizin kanunlarınız hür olanlaradır.” diye celallenir. Din düşmanı olan iki adam o anda ne yapacaklarını şaşırırlar, “Aman hocaefendi; biz sizden dua istemeye, nasihat almaya gelmiştik.” derler. Üstad da onlara der ki, “Siz namaz kılmıyorsunuz. Ben size ne diye dua edeyim ki!” Bediüzzaman Hazretleri devamlı namazı nazara verirdi. “Siz farz namazlarınızı kılsanız o zaman, bütün çalışmalarınız ibadet hükmüne geçer.” derdi… Anlardık ki, namaz insanı İslamiyet’e bağlıyor. Yani üç aylarda işe evvela namazdan başlamak lazım.
Sonra ‘noksanlarım listesi’ne devam ederiz: “Tecvitli Kur’an okumayı öğrenmeliyim, namaz surelerinin manalarına sık sık bakmalıyım, tesettürüme dikkat etmeliyim, boş konuşmalardan uzak durmalıyım, bir kütüphanem olmalı, okumaya daha fazla vakit ayırmalıyım, üşengeçliği üzerimden atmalıyım, gücüm yettiğince sadaka vermeliyim, yiyip-içtiklerime dikkat etmeliyim; çünkü yiyip içtikleri kişinin dini yaşayışını etkiler. Ölü gıdalar yiyoruz, diri diri geziyoruz. Demek ki ölü gıdalar vücudumuzda diriliyor. Helal ise, maneviyatımızı da diriltiyor. Haram ve şüpheli ise, gaflete sokuyor…” şeklinde kendi kusur ve eksiklerimizi analiz ederiz... Böylece kendimizi gözden geçirmiş oluruz.
Bir insan inandığı gibi yaşamazsa yaşadığı gibi inanır. Yaşadığı gibi inananlar her duruma uyarlar, eyvallah derler. Amma unutmamak lazım ki, ebedi saadet dünyada kazanılır. Yani insan cennetini de cehennemini de bu dünyada hazırlar. Bu sebepten mü’min, “Allah’ın rızası neredeyse, arayıp bulmalıyım.” şuuruyla yaşamalıdır.
Bu yaşımıza kadar kaç üç aylar geçti? Acaba geçip giden bu rahmet aylarından ne kadar pay alabildik?
Allah’ın rahmeti her yere yağan yağmur gibidir. İsteyen bu rahmetten nasibini alır. İşte yine üç aylar geldi…
Zaman