Bediüzzaman’ın şehri Bitlis'e itina göstermeliyiz
Bugün yazarı Hüseyin Yılmaz'ın Bitlis notları...
Risale Haber-Haber Merkezi
Hüseyin Yılmaz'ın yazısı:
Uzun bir seyâhat ve iki bahar...
Üç haftalık bir seyâhatten henüz döndüm... Bir kaç yıldan beri edindiğim bir itiyadla çıktığım Türkiye Bahar seyâhatim İstanbul’da başlamıştı: İstanbul, Bolu, Ankara, Aksaray, Adana, Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır, Batman, Bitlis, Muş, Bingöl, Erzurum, Bayburt, Gümüşhane, Giresun, Samsun, Amasya, Kastamonu, Bolu ve İstanbul. Tam 4.800 km kara yolculuğu...
Bir seyyaha kitaplar hacminde ilhamlar telkin eden bu seyâhate âid intibaları bir makalenin dar imkânları içinde bütünüyle ifâdeye teşebbüs edecek değilim; belki bir kaç hayatî noktaya temas mümkün olabilir.
Bir kere, dost-düşman herkesin kabul edebileceği, her gözün görebileceği; redd-i imkânsız hakikat şu ki: Türkiye, beş-on yılda büyük mesafeler kat etmiş, göz kamaştırıcı neticeler elde etmiştir. Daha bir kaç yıl önce aynı güzergâhlarda karşılaştığımız ümitsizliğe düşürücü, bedbinleştiren sefâletten eser kalmamıştı. Şüphesiz her hükmün istisnası olabilir. Henüz ulaşılamamış, henüz bütün meseleleri halledilememiş, çözümü zaman isteyen, problemleri olan köyler, kasabalar, hattâ küçük şehirler de olabilir. Ama istisnalar hükmü ıskat etmediği gibi, bu umumî tabloya da gölge düşürmez; aksine daha çok çalışmak gerektiğini kuvvetle telkin eder. Nitekim bir çok yerde devam eden hizmetlerin hummalı şantiye havası bu telkinin makesi gibiydi.
Hiç bitmeyecekmiş gibi Anadolu topraklarında su gibi akıp giden çift yollar; aydınlık, geniş, ferah ve uzun tüneller; çoğu ürpertiler uyandıran yüksek köprü ve viyadükler; çevre düzenlemeleri, yeşil kavşak ve bulvarları ile Baharın şaşaasına ayak uyduran bakımlı şehirler hâlâ gözlerimin önünden resmi geçide devam ediyor. Kısacası bu Bahar mevsiminde Anadolu’ya bir şehrâyin neş’esi hâkimdi..
Sonra, yarım asır değil, bir asırdır Ankara politikalarının gücendirdiği, ürküttüğü, ümitsizliğe sevkettiği; zaman zaman isyan ve çıkışlarının bedelini ağır tenkillerle ödettirdiği Kürt halkında da umumî Bahar neş’esiyle yarışan bir neş’e, bir ümid, bir saâdet tebessümü gördük... Terörü doğurarak otuz küsur yılda bölgeye cehennemi yaşatan Kürt Meselesi’nin bu sefer çözüleceği ümidinden kaynaklanan bayram öncesi bu sevincin, bayramla noktalanması hem umumî bir temenni, hem de kuvvetli bir inanç olarak çehrelere, parlayan gözlere aksediyor; dillerden dökülüyordu...
Bu seyâhate çıkarken 10-12 Mayıs tarihlerinde Bitlis’te Valilik, Belediye, Üniversite, Risale Akademi ve AKAV tarafından tertiplenmiş olan Bediüzzaman’ın Bitlis Günleri adlı sempozyuma da iştirak niyetinde idik. Daha doğrusu, sempozyumda bir konuşma yapmam talebi lütfunda bulunulduğu için gitmeye bir nevî mecburduk.
Nitekim Bitlis ile Tatvan arasında dört asır önce inşa edilmiş olan Başhan Kervansarayı’nda yapılmakta olan sempozyumda “Belagat ve Mukteza-yi hâle mutabık hareket”in Bediüzzaman Hazretlerinin hayatındaki yerini ana hatları ile ifâde imkânı bulduk.
Bitlis, beş bin yıllık geçmişi olan târihi bir şehir. İpekyolu güzergâhına kurulmuş ve asırlarca debdebeli bir hayatı olmuş. Geçmiş asırlar için tam bir ticaret merkezidir Bitlis. Ne yazık ki, İpekyolu târihî rolünü ifâ ile hayata vedâ edince Bitlis de derin bir karanlığa, bir fukaralığa ve onların kaçınılması güç tabiî neticesi olarak da elîm bir sefâlete düçar olmuş.
Belediyenin kıt imkânları ile bu şehri içine düştüğü derin sefâletten kurtarmanın imkânı yok. İyi niyetli belediye başkanın gayretleri de, çırpınmaları da kendisini yer yer belli ediyor; lâkin bunlarla o ağır tabloyu değiştirmek mümkün değil. Islâhı projelendirilmiş olan muhteşem Bitlis deresinin asırlar önceki gibi temiz ve tabiî hâline kavuşmasına Ankara da kuvvetli destek vermeli. Şehrin târihî dokusunu tanınmaz hale getirmiş, çoğu gecekondu şeklindeki yapıların yıkılması, yeni şehrin yukarı düzlüklere doğru çekilmesinin teşvik edilmesi yalnız Başına Bitlisin imkânları ile gerçekleştirilemez.
AK Partiye o kadar kuvvetli destek vermiş olan Bitlis ve Bitlislilerin fukaralığı aşıp sefâlete dönüşmüş hâlini unutamıyorum... Şüphesiz halli zaman isteyen, çözümü kolay olmayan meseleler... Ama Türkiye büyük devletse bunları başarması gerekiyor. Ve Bitlis, Bediüzzaman Hazretlerinin Birinci Dünya Savaşında talebelerinin başında Gönüllü Alay Kumandanı vasfıyla şehri Ruslara karşı müdafaa ederken bacağı kırıldıktan sonra esir düştüğü şehirdir; bir bakıma Bediüzzaman’ın şehri; bu şehre daha bir itina göstermeliyiz...
Otuz saat kırık bacağı ile altında bir kaç talebesi ile esir düşmemek için çâreler düşünerek geçirdiği köprü târihî bir köşe, bir hâtıra olabilecekken çok az kişi yerini biliyor. Şeyh Muhammed Küfrevî Hazretlerinin türbesi tam bir gecekondu işgali altında... Kaç asırlık Şerefiye Camiinin tarihî müştemilatı medrese, otuz yıldan beri vakıflar tarafından marangozhane olarak kiraya verilmiş; ayıp ve günahtır... Hiçbir millet kendi târihine karşı bu kadar hoyrat, bu kadar biedeb, bu kadar tahribkâr olmamıştır, biz de olmamalıyız..
Ümid ve temennim odur ki, bu verimli ve târihî topraklara kalıcı bir sulh hâkim olur ve hep birlikte ebedî bir baharı yaşama fırsat ve imkânı buluruz...
Bugün