Bediüzzaman’ın son vedasının en yakın şahidiydi

Bediüzzaman’ın son vedasının en yakın şahidiydi

Şükran Çalışkan anne, 2009 yılında Risale Haber’e konuşmuştu

Risale Haber-Haber Merkezi

Önceki gün vefat eden Şükran Çalışkan, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin manevi kızıydı. Bediüzzaman, Emirdağ’da olduğu dönem anne, baba ve ablasını kaybeden küçük Şükran’a ve kardeşlerine baba gibi şefkat gösterip kol kanat germişti.

Şükran anne, 2009 yılında Risale Haber’e konuşmuştu. O döneme ait bir çok hatıra anlatan Çalışkan, Bediüzzaman Hazretlerinin vefat edeceği Urfa’ya giderken Emirdağlılarla nasıl vedalaştığını gözyaşları ile anlatmıştı:

ÇABUK HAZIR OLUN! ÜSTAD GELİYOR ALLAH’A ISMARLADIĞA GELİYOR

“O günü hiç unutamıyorum. Çok acı bir gündü. Önce Mustafa Acet abi geldi kapıyı çaldı. Kayınvalidemle ikimiz bahçedeydik. “Şükriye Sultan yengem evde mi?” diye sordu. “Evet abi evde…” dedim. “Çabuk hazır olun! Üstad geliyor Allah’a ısmarladığa geliyor” dedi. Bu söz üzerine ben kendi kendime gayr-ı ihtiyarı “Aaa! Neden Allah’a ısmarladığa geliyor ki” dedim. Çünkü, daha önceki gidiş gelişlerinde hiç bu şekilde Allah’a ısmarladığa gelmezdi. Selam gönderirdi o kadar bizimkiler gider yolcu eder gelirlerdi.

NEREYE YA MÜBAREK? BU ALLAH’A ISMARLADIK NİYE?

“Anne!” dedim “çabuk geri giyin” (o da başka bir yerden yeni gelmişti çarşafını çıkarıyordu). “Ne diyor Mustafa?” diye sordu. “Üstad buraya geliyormuş” dedim. “Aa kız hiç Üstad buraya gelir mi?” dedi. “Allah’a ısmarladığa geliyormuş” dedim. Ona çarşafını verdim daha giyemeden araba kapıya geldi. Ben çift kanatlı kapıyı tamamen açtım. O kadar kısa zaman içinde, bir anda kapının önü doldu. Kayınvalidem ve ailenin diğer fertleri kapıya çıktılar. Ben çıkamadım, başımda büyük bir örtü vardı. Eltim koştu geldi başımdaki örtüyü aldı başına örttü o çıktı. Ben şok olmuş gibi yerimde kalakaldım. Bir türlü çıkamadım. Hala o gün öyle davrandığıma hatırlayınca üzülürüm. Neden gitmedim, onunla konuşmadım diye…
 
Fakat penceresi yola bakan bir mutfağımız vardı, içeri görünmesin diye penceresini yüksek yapmışlardı. Hemen yastıkları sedire yığdım kılıflarından birini de başıma örttüm ve yastıkların üzerine çıkarak pencereden dışarı sarktım. 
 
Meğer araba tamda pencerenin önünde durmuş bir anda Üstad’la göz göze geldik. Ben öyle görünce “Nereye ya mübarek? Bu Allah’a ısmarladık niye? Nereye gidiyorsun? Sen de mi bizi bırakıp gidiyorsun?” dedim. (Şükran abla bunu söyleyince kendini tutamadı ve ağladı orada bulunanları da ağlattı.) “Hani babam bizi sana emanet etmişti sen bizi kime bırakıp gidiyorsun?” dedim.
 
(İç çekerek) “Gitti!...”
 
Sonra “bizi unutma” dedim. Ben bunları kısık sesle konuşuyorum ama biliyorum ki, o anlıyor, biliyor ne demek istediğimi. 
 
O bana bakarak ellerini Allah’a ısmarladık gibi yaparak göğsüne koydu ve öylece araba hareket etti. Gitti!.. Ben bir kenara oturdum ağladım, ağladım.

ÜSTAD ALDIM KABUL ETTİM DİYE CEVAP VERDİ

Kayınvalidem geldi “orada oturup niye ağlıyorsun, kapıya neden çıkmadın?” dedi. Benim konuşmaya halim kalmamıştı. Komşum yanımızdaydı. “Sultan abla o Üstad’la konuştu” dedi. Kayınvalidem “ne konuştun kız?” dedi bana. Benden çıt çıkmıyor. Gene o komşum devreye girdi. “O camdan ona bir sürü şeyler söyledi, her söylediğini Üstad da aldım kabul ettim diye cevap verdi” dedi. 
 
Kayınvalidem “rahat ol artık işte bak eve kadar geldi madem konuşmuşsun da” dedi. Ben de “evet geldi ama vedalaşmaya geldi” dedim. (Şükran anne sanki o anı tekrar yaşıyormuş gibiydi. Bir yandan ağlıyor bir yandan anlatıyordu.)

İŞTE O ZAMAN DÜNYAMIZ YIKILDI

Kayınvalideme dedim. “Eve kadar geldi ama bir daha hiç gelmeyecek, daha önce hiç bu şekilde vedalaşmaya geliyor muydu?” dedim. “Artık bir daha biz onu göremeyeceğiz” dedim. Sonra eşim geldi, kayınpeder geldi eve onlar da ağlıyorlar. Dedim “ne var siz niye ağlıyorsunuz? Bir şey mi biliyorsunuz?”, “Üstad’ı gönderdik!..” dediler. “Bir daha göremeyeceğiz herhalde..” “Niye?..” dedim. “E hasta gitti, hem de Urfa’ya gitti, bize de “Allah’a ısmarladık” dedi, bir daha göremeyeceğiz” dedi.
 
İki gün sonra eşim gene ağlayarak geldi. “Ne oldu, neden ağlıyorsun?” dedim. “Üstad’ı kaybettik” dedi. İşte o zaman dünyamız yıkıldı. Son görüşümüz olmuştu. (Şükran abla üç beş dakika gözyaşları ile o anı tekrar yaşadı, mendille gözyaşlarını sildi…)

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum