Mustafa ÖZCAN
Benna-Bediüzzaman köprüsü
Arap Baharı iki ismi öne çıkarıyor. Bunlardan birisi Hasan el Benna diğeri de Bediüzzaman. İkisi arasında gerçekten de görünür, görünmez köprüler ve münasebetler var. Talebeleri arasında da köprüler var. Bediüzzaman ile Hasan el Benna arasındaki köprülerden birisi ihlas abidesi olan Prof. Abdulhalim Avis idi. Denildiği gibi sessiz sedasız bir biçimde aramızdan ayrıldı. Vefatıyla alakalı yazmak istiyordum araya manialar girdi. Nil Yayınları'nda (Daru’l Nil) çıkan Bediüzzaman’la ilgili ‘ Reculu’l Kur’an ve Sinaatü’l İnsan’ kitabı muhteşem bir kitap. Baştan sona okudum ve gerçekten de müstefit oldum. Tabir caizse, Bediüzzaman’ın hakkını vermiştir. Kitap münhasıran Bediüzzaman’la ilgili. Kitabı okuduktan bir müddet sonra al Mısriyyun gazetesinde Abdulhalim Avis’in vefat haberini gördüm. Kendisi Bediüzzaman’dan ziyade Hasan el Benna ve çalışmalarını, çabalarını, cemaatini ve fikriyatını yakından tanıyan bir isimdir. Onun daha önce Hasan el Benna’nın yöntemiyle alakalı al Misriyyun’da çıkan bir yazısı vardı. Bu yazı adeta Hasan el Benna’nın Muhammed Gazali ile birlikte yaptığı dava ve yöntemiyle alakalı muhasebesini anlatmaktadır. Vefatından sonra geriye dönüp arşivlerden aradım, taradım ve yazıyı zar zor buldum.
Abdulhalim Avis’ın anlattığına göre esasında Hasan el Benna yöntem olarak başa dönmek istiyor. Siyasi yöntem yerine manevi hizmete ağırlık vermek istiyor. Ve kanaatimce bu hasretle yad ettiği metodunda terbiye ile siyaseti baş başa götürmek istemiyor. Ruhi ve manevi terbiyeye daha fazla önem vermek istiyor. Zira gerçek anlamda ruhen tekamül etmeyen dava adamları kaş yapayım derken göz çıkarabiliyorlar. Sözgelimi Hasan el Benna, Abdurrahman Sindi gibi kimi şakirtlerin taşkın eylemlerinden dolayı gerçek anlamda bizar oluyor. Keza İkinci Mürşit Hasan Hudeybi de Muhammed Ferağlı gibi benzeri zevattan son derece muzdarip oluyor.
*
Avis’e göre, Hasan el Benna’nın bir biçimde mesleğini gözden geçirmek istemesi esasında Bediüzzaman mesleğinin lehinde bir durumdur. Zira Hasan el Benna siyasetin ve fırsatçı siyasetçilerin ön plana çıkmasından rahatsızdır ve bundan dolayı vaktinin elvermesi halinde mesleğini gözden geçireceğini ifade etmektedir. Bediüzzaman mesleğini şefkat üzerine bina etmiş ve ‘muhabbet fedaileriyiz’ demiştir. Hasan el Benna da esasında mesleğini şefkat üzerine tesis etmiştir. Bundan dolayı Avis’in de sözünü ettiği gibi ‘insanlarla sevgi ile savaşacağız’ demiştir. Silahı sevgi ve muhabbet olan bir savaş! Kim istemez? Yani o da muhabbet fedaileri makamında olduğunu söylemiştir. Yani ortada bir savaş hali var ama bu savaşın araçları muhabbet ve sevgi. Hasan el Benna sevgi ve yüksek duyguların insanıdır. Hayatında sertliğe yer yoktur. Ve fikirlerini zorla kabul ettirme diye de bir mesele de bahis konusu değildir. Şiddete başvurmadan ve dayanmadan ikna yöntemi üzerine bir mesleği benimsemiştir.
Daha sonraki hareketler ise aceleyle ve olgunlaşmadan meyveyi koparmak istemişlerdir. Bu da onlarca yıl süren meşakkate ve sıkıntılara neden olmuştur. Malik Binnebi Hasan el Benna’yı şöyle tasvir etmiştir: “Kur’an okuduğunda, sanki o gün nazil oluyor ve iniyor gibiydi. Kalbiyle gönlüyle ona teslim olmuştu.“ Avis’in yazısında konu ettiği üzere Muhammed Gazali bir gün kendisini ziyaret eder. Dert yüklüdür. Gözlerinden yaşların süzüldüğünü görür ve panik halinde sorar: Efendim bu gözyaşlarınızın sebebi nedir, niçin dökersiniz?
Cevabı şöyle olur: Müslüman Kardeşler kaçırılmış ve bazı heveskarların hevesine alet edilmiştir. Maceraperestlerin ve hırslı siyasilerin bineği olmuştur. Aziz öğrencim Muhammed Gazali! Bana gelince; İmkanım olsa tereddütsüz ferdi terbiye dönemine geri dönerdim. Mesurat’a dönerdim yani din, ilim ve rakaik üzerine kurulu terbiye ve eğitime yönelirdim. Temellere geri dönerdim. Zira kalp salih olunca bütün organlar da salih olur. Aziz talebem Gazali! Görevimi yaptım lakin bazıları nefsindeki heva ve hevesten dolayı anlamamakta diretiyor. Onları da Allah’a şikayet ederim (http://www.masress.com/almesryoon/32141).
Hasan el Benna’nın sözleri bize Hazreti Musa’nın sözlerini hatırlatıyor. "Ancak kendime ve Harun’a söz geçirebiliyor ve güç yetirebiliyorum." Hasan el Benna’nın sözleri keza bize Hazreti Yakup’un sözlerini hatırlatır: "Ben keder ve hüznümü ancak Allah’a arz ediyorum." Lisan-ı haliyle Hasan el Benna Hazreti Peygamberin (S.A.V.) duasını da tekrarlamış ve dile getirmiş oluyor: "Allahım! Zayıflığımı, çaresizliğimi, insanlar arasındaki önemsizliğimi, değersizliğimi Sana şikayet ediyorum!"
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.