İbrahim KAYGUSUZ
Felsefe denemeleri (IV)
Felsefe, Yunanca “Philosophia” sözcüğünün Arapça’ya çevrilişidir. Kelime Arapça’dan Türkçe’ye geçmiştir.
Philosophia, birleşik bir sözcük olup “Philia” ve “Sophia”dan müteşekkildir. Philia sevgi, Sophia ise “Hikmet” anlamındadır. Yani “Hikmet sevgisi”
Türkçe kaynakların bir kısmı “hikmet” yerine ‘bilgi’ kavramını tercih eder ki o zaman felsefe “bilginin sevgisi” anlamına gelir.
Peki bilgi ve hikmet aynı anlamda mıdır?
Hayır!
Hikmet, bilginin ötesinde derin manaları mündemiçtir. Hikmet çoğu zaman felsefe ile de eş anlamlı kullanılır ki bu da doğru değildir. Konuları benzer olmakla beraber manaları birbirine uzaktır.
Dünya felsefe tarihinin otorite şahsiyetlerinden Platon’un öğrencisi Herakleides Pontikus’un verdiği habere göre, “philosophia” deyimini ilk defa kullanan İsa (as)’dan önce Yunanistan bölgesinde yaşamış olan Pythagoras (Pisagor)’dur.
Felsefe terimini evrensel literatüre kazandıran Antik Yunan bilgesi Pisagor, aynı zamanda matematik ve geometrinin de kurucusu kabul edilir. Pisagor’a göre felsefe “hikmetin sevgisidir” Hikmet, hiçbir zaman dinden ayrılamaz.
Yakın tarihimizin önemli düşünürlerinden Mehmet Ali Ayni, Tasavvuf Tarihi adlı eserinde Müslüman hükemanın Pisagor’u “özü itibarı ile Tevhidî olan bir dinin” izleyicisi ve yenileyicisi (müceddit) olarak kabul ettiklerini yazar.
Pisagor’un “Orfizm” denen şark menşeli bir dinin izleyicisi olduğu bilinmektedir.
Pisagor “kâinat” kelimesini de ilk defa kullanan kişidir. Eserlerinde kâinatın ezeli ve ebedi olmadığını ve onu yaratan zatın Allah olduğunu söyleyen Pisagor, bilgelik sevgisinin Allah sevgisi ile eş anlamlı olduğunu söyler.
İbn-i Nedim’den Sühreverdi’ye Risale-i Nur’da ismi zikredilen Calinos’dan Sicistani’ye kadar Psigor’dan övgü ile bahsetmeyen kimse yoktur.
Peki Felsefenin hikmet ile nasıl bir ilişkisi var?
Hikmet, Allah katında gelen vahyin öğrettiği bilgi anlamındadır.
Seyyid Şerif Cürcani hikmeti şöyle tanımlar: Varlık dünyası hakkında insanın kendi gücü nisbetinde eşyanın hakikatlerinden söz eden ilim. Hikmet ‘sözlü’ ve ‘sözlü olmayan’ olarak ikiye ayrılır. Birincisi şeriat ve tarikat ilimlerini kapsarken, ikincisi ‘hakikat’in sırlarını içerir.
İbn-i Abbas’a göre Kur’an da geçen ‘hikmet’, “helal ve haramın öğrenilmesidir”
Kur’an’da hikmet, ilim, kitap, vahiy ve bu vahiyle öğretilen bilgi anlamındadır.
Bediüzzaman’ın talebesi Zübeyir Gündüzalp notlarında, “İlmin (hikmet) peygamberlerin mirası olduğunu” söyler.
Ali İmran Suresi 16. Ayet’de “Allah’ın peygambere nübüvvetle beraber bilgi, kitap ve hikmet verdiği” ifade edilir.
Hadislerde hikmet, hayır olarak vasıflandırılarak ona mü’minin yitik malı nazarıyla bakılır.
Hikmetin başka anlamları da vardır; sünnet, ince kavrayış, nübüvvet, adalet, akıl, ince söz, marifet... vb.
Said Nursi’nin “Cenab-ı Hakkı tanımanın yollarından biri” diye tavsif ettiği İşrakiye ekolünün sahibi Şihabüddin Sühreverdi’ye göre, hikmetin kurucusu, İdris (as)’dır.
Felsefe kaynaklarında İdris Peygamberin (as) ismi, “Hermes” olarak zikredilir.
Felsefe ve hikmetin tarihini anlatan pek çok eser bu bilgileri doğrular.
Bediüzzaman’ın talebesi Muallim Ahmet Galib, Barla Lahikasında yer alan ve Peygamberlerin vasıflarını anlatan bir şiirinde, İdris (as)’ı “Hikmet” vasfı ile tanıtır.
Sühreverdi’nin verdiği bilgiye göre kaynağı İdris peygamber (as) olan hikmet sonraları iki kola ayrılmış, bir kolu İran’a doğru uzanırken diğer kolu Mısır’a uzanmıştır. Mısır’dan Yunanistan’a varan hikmet nihayet bu iki kaynaktan tekrar İslam’a gelmiştir. Farabi ve İbn-i Haldun Sühreverdi’nin bu bilgilerini doğrularlar.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.