Bilim ve Risale-i Nur

Bilim kaşif iken, şimdi onun mahiyeti keşfediliyor. Mana-i ismi, ilimle ve ilmin verileri ve ilimin kriterleri ile uğraşıp, evreni ve içindekileri öğrenmeye çalışırken, mana-i harfi ilme amaç, hikmet ve sorumluluk dersi verir.

İlmin yönlendiriciliği, yine ilme yönlendirme ve öğretici bir rehberlikle ilmi olgunlaştırır. Bu, ancak Marifetullah boyutu ile mümkündür. İlim, bilinenin ve bilimin felsefesi ve varmak istediği nokta ve sonuçları itibariyle değerlendirilmesini, ilmin ilmi ile yapmak gerekiyor.

İşte Risale-i Nur bilim felsefesi, bilim sistemi ve bilim metodolojisi bu yüksek çıtayı ifade eder.

Bilim, tek başına ve insanın kurguladığı, bildiği, öğrendiği, çözdüğü sınırlar kadar mı?

Sonrasında her gelenin keşfi bir öncekiyle mutabık kalmak zorunda mı? Uygunluk kadar uygun olunmayanın ispatı ve ortaya konması da gerekmez mi?

Bilim, manipülasyona uğruyorsa, politik amaçlara araç haline geliyorsa, bilimin eksiği nedir? Sadece ahlaki bir problem mi, yoksa bilimden beklenen esasların ortaya konulamayışından gelen bir zafiyet mi?

Bilim keşfettikçe, bilimin keşif alanında ayrıca gözlemlenmesi, amacına uygunluğu ve tevhide dair yaklaşım ve sonuçlarının izlenmesi önem arz etmektedir.

Batı’nın hoşlanmayacağı, hatta "bilim özgürdür" deyip kendi duygu/düşünce/inkar fikirlerini bilim kabında sunmanın getirdiği başarı baskısı içindeki bir kibirle ret etse de, iman ehli ilim insanları bilime bu ruhu, irşadı ve beraberliği ve marifetullah içinde yürüyüşü kazandırmalılar.

Bunun için bilimle yoğrulup, hikmetle taçlandıracak derinlik ve safiyete yönelmeleri şart. Bilimin bir eksiğini telafi, daha doğrusu bilimi bilim olmayan Batı hurafelerinden, pozitivist baskılardan ve "akıl tutulması" yaşayan aklı sınırlayan kalpsiz düşünme reflekslerinden ve inkar uykusundan uyandıracak bir sinyalizasyona ihtiyaç var.

Bilim adı altında inkarı ve materyalizmi işleyen ve önermeleri Tevhidle çatışan alan bilgileri ve fikirleri, bir zihni geçiş öncesi kontrolden geçmelidir. Bir sinyalizasyon, sarı veya kırmızı ışık yakabilmelidir.

Bir filtrasyon şart. Tevhidi reddeden, sahibini inkar eden, efendisine itiraz eden bir köle gibi bilim İslam'la çatışır gibi takdim ediliyorsa, bunu gözden geçirmek, birbirine karıştırılmış bilimle ideolojiyi ayırmak/ayıklamak ve "efradını cami, ağyarını mani" bir titizlikte tartıp/ölçüp/biçip/muhakeme edip toptancı olmayan ve mübalağadan uzak bir adalet /emek/gayret dikkate alınarak, insaflı Batı bilim dünyasının uyanmasına vesile olacak bir hassasiyetle bilimin öz noktalarının ortaya konması ve boşlukların gösterilmesi gerekir.

Bediüzzaman’ın, 1896'da başlayan bu inkişaf ve bilimin İslami bir filtrasyondan geçirilmesi yönündeki ikaz ve itinası, geçen zaman içerisinde felaketin boyutunu daha fazla ortaya koymuştur.

Sultan Abdülhamid'in eğitim hamleleri ile birlikte Batı’dan olduğu gibi devşirilen/tercüme edilen kitapların ve bilimin inkarcı bir neslin Cumhuriyet kurucularına servis yaptığını biliyoruz.

O yüzden mecra ve menba olarak, Batı’dan gelen bilimin ulema ve medrese üzerinden tetkik edilip tevhid boyutuyla nazara sunulmasını Bediüzzaman önermiştir.

Bu ikaz bu gün daha fazla geçerlidir.

Akılla muhakemenin, malumla meşruluğun, bilimle ahlakın, bilimle doğruluğun ve insaniliğin inşa edildiği bir nizam ve altyapı inşası günümüz Müslüman bilim adamlarının birinci derecede ödevidir.

Bilimin felsefesi, bilimin ihtiyacı olan öncelik ve kriterleri ortaya koymalıdır.
Aksi halde Batı engizisyonunun bilim üzerinden hakikati işgal etmesi kaçınılmaz olmuştur.

İnsaflı ve hakperest Batılı bilim adamlarının uyanması ve İslam gerçeğinden bakmaları içinde bu çalışmaların yapılması bir zorunluluktur.

Çünkü blok bir Batı yoktur. Müsbet kanada bu şekilde destek vermek ve işbirliği yapmak kaçınılmazdır. İki tarafında buna ihtiyacı bulunmaktadır.

Bilimin her adımı bir sonraki adımla sorgulandıkça kendi hipotezini teze dönüştürme ve ispat aşamasında geçerlilik noktasına getirmeyi sağlar.

Bilim sorgulamalı. Çünkü, bilimin çalışma alanı olan evrenin Sahibinin belirlediği bir tasavvurla çatışarak veya görmezlikten gelerek, ev sahibinden habersiz bahçeye dadanmış ve bahçeyi kendince kullanıp, Sahibini yok sayan bir davranıştan farkı kalır mı bilim insanının?

Bilim, "istikrarı" elde edene kadar ilerlerken, yani tüme varım ile tam sonuç elde edene kadar bu aşamaların içinde gergin, zor ve meşakkatli bir arayışın sabırlı zaferine kadar çalışırken bilim insanlarının, bilimin gerçek Sahibini görmemesi mümkün mü?

Ötesinde inkarın nasıl politik bir görüş ve siyasi bir yaklaşım olduğunu sorgulamak elbette insaf sahibi bilim insanlarının hakkıdır.

NOT: Bu gece idrak edeceğimiz mübarek Mevlid Kandilinin insanlık ve İslam alemi için huzur, inkişaf ve inşirah getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum. Dualarınızı bekleriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum