Hikmet HOCAOĞLU
Bizi üzen...
Taklit aslından sorulur ve asıl, taklidin yamuk duruşlarından etkilenmez elbette! Evet, bir sanatçının taklidini yapan, söz ve davranışlarını yanlış yaparken, doğrusuna zarar veremez.
Şimdi Mümin olduğunu iddia eden herkes, örnek hayat olarak sünnete uymakla mükellef ve bunu yapabildiği kadar mükemmele yakınsa, taklit ancak aslına bakılarak değer görmez mi?
Hepimiz taklit ile başlarız hayata ve tahkike doğru bir yolculuk değil mi, tüm hayatın gayesi?
Bu bağlamda bir kaç örnek ele alalım. Örnek model olan Peygamber efendimiz (S. A. V) çok sıkıştığında ne demiş? Allah'ın kudret kalemi ile "Lekümdinikümveliyedin" demiş. Sizin dininiz size, benimki bana!
Hem gördüğü binler cefada ve ezada, sahabeler yanına gelip defalarca lanet, beddua okumasını talep etmiş, oysa O (SAV) "Vemaerselnake illâ RahmetenLilalemin" "Ve biz seni Âlemlere Rahmet olarak gönderdik" emri ile emrolunmuş!
Hem bununla kalmayıp ölçüyü de sunmuş: İki taraf çarpışırken yahudilerin çocukları ölmüş, Sahabe Peygamber efendimizi (SAV) üzgün görünce; "Onlar müşrik çocukları idi, neden üzgünsün Ya Rasûlullah?" "Onlar müşrik çocukları da olsa insandır! Hem çocuk oldukları için günahsızdırlar... “
Onlara ne kadar yakın durabileceğimizi de böylece bildiriyor değil mi?
Kimi kimle mi kıyas ediyorum?
Herhangi bir Müslümanın amelinde kıyası, mihenk taşı vicdanıdır.
Şeriat zahire hükmediyorsa, bir Müslümanın topyekün mihengi, ancak yaşayan Kur'ân (SAV) değil mi?
O halde her bir Müslümanın doğruluğu ve kemali, Sünnet-i Seniyye'ye ne kadar uyduğuyla direkt orantılı değil mi?
Asıl olan asil olandır. Referans olan isimler midir, yoksa takva, taât, teslim ve bunlardan ortaya çıkan yaşantı mı?
Referanslarımız bazı depremlerle yer değiştirmiş olabilir, her an kontrol etmemiz belki de iman kalemizin bizzat muhafızı olacaktır.
Elbette her Müslüman kuyulara girmekle mükellef, hem de Fıtrat gereği! Diğer yandan kuyular ifadesi ne zaman sonundaki "lar" takısını atar da tek bir kuyuya girip orada kalırsa ya da aynı kuyuya tüm ikazlara rağmen girer çıkar, tekrar girerse, bu duruma nasıl bakabiliriz?
Bilmeden yapılan şey hatadır, o halde artık bir hata söz konusu ise ikincisi için bilmiyordum deme lüksü kalmaz. Diğer yandan, bilerek yapılan hata için ancak yanlıştır diyebiliriz...
Belki de en önemli detay ve herkesin rahatsız olduğu konu: "taklit aslından sorulur ancak asıl, taklidin yamuğundan etkilenmez! " hakikatidir... İslam her zaman kusursuz, kusurlu olan biz Müslümanlarız... Ve rahatsızlık; İslam kıyafetini cemaat liderlerine ya da siyasi parti liderlerine giydirip daha sonra taklit olduğunu unutmamızda! Onlara gelen imtihanlar, bizi de imtihan ediyor... Sesimizin bu kadar yüksek çıkması ise, İslâm’a zarar geldiğini düşündüğümüz için değil mi?
Yüklediğimiz anlamdan başkası mıdır bizi üzen?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.