Kadir AYTAR
Cehennem de Olsa Ebedi Yaşamak
Soru: Üstad Risalelerde insanın fıtraten ebedi yaşamak için cehennemde kalmayı isteyeceğini söyler. Oysa cehenneme göre cennet sayılan dünyada bile intihar edip hayatını sonlandırmak isteyenler var.
Cevap: İnsan yaratılış itibariyle ebede namzet ve çok istekli bir varlıktır. Bunu kendi hayatımıza, geçmişimize doğru kısa bir tefekkür gezintisi yaptığımızda bile anlamak mümkündür. Geleceğe hatıra olarak kalmasını istediğimiz eşyalar, resimler, sanat eserleri, filmler ve sair şeyler hep insanın ebedi yaşama arzusunun, bir yerlerde kalıcılaşmanın, daima hatırlanmanın bir eseridir. İnsanı bu kısacık fani hayatın doyurmasının mümkün olmadığını her hal ve hareketinden görebiliriz.
Ebedi bir hayat olduğuna dair Kur’an’da bir çok müjdeli âyetler vardır. Bunlardan bir tanesinde; “Şüphesiz Allah, inanıp salih ameller işleyenleri, içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. İnkâr edenler ise (dünya zevklerinden) yararlanırlar ve hayvanların yediği gibi yerler. Onların kalacakları yer ateştir.” (Muhammed: 12) buyurulmaktadır.
Bediüzzaman Hazretlerinin; “Küçüklüğümde hayalimden sordum: Sana bir milyon sene ömür ve dünya saltanatı verilmesini, fakat sonra ademe ve hiçliğe düşmesini mi istersin? Yoksa, bakî fakat âdi ve meşakkatli bir vücudu mu istersin? dedim. Baktım, ikincisini arzulayıp, birincisinden âh! çekti. Cehennem de olsa bekâ isterim dedi" (Şualar, s. 222-223). demesi, diğer yandan da insanların intihara kalkışarak hayatlarına son vermesi akla ve mantığa sığışacak bir şey olarak görülmemektedir.
İlk bakışta intihar için; cehalet, hayatı anlayamamak, kendini ve Rabbini bilmemek, süfli duygularının ve nefsinin esiri olmak, müjdelenen ebedi cennet hayatını anlayamamak, gaflet, maddeci olmak bu nedenle de aklı gözünde olmak gibi birçok sebep sıralayabiliriz.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesinin (ESOGÜ) Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) verilerini baz alarak yaptığı “Türkiye’de 2003 Yılında Gerçekleşen Tamamlanmış İntiharlarda Cinsiyetlere Göre Bölgeler Arası Farklılıklar” konulu bir araştırmada erkeklerde ticari başarısızlık, kadınlarda ise aile geçimsizliği ve istediğiyle evlenememenin başta gelen intihar nedenleri arasında olduğu tesbit edilmiştir. (izafet.com) Bunlara geçim zorluğu, eğitim başarısızlığı, depresyon, cinnet, zaafiyet gibi etkenleri de ekleyebiliriz.
Toplumların gelenekleri, değerleri, dinleri, yaşayış biçimleri bu toplumların intihar oranlarında etki etmekte, bireysel rekabetin yoğunluk kazandığı çağdaş toplumlarda, birey-toplum ilişkisindeki kopukluk intihar eğilimlerini artırmaktadır.
Geri kalmış ve sanayileşmekte olan ülkelere göre, sanayileşmiş toplumlarda intihar oranları çok yüksektir. Temel ilkesi bireycilik ve bireysel özgürlük olan çağdaş toplumlarda bireyler arasında kıyasıya bir mücadele olduğundan, bu ilke, toplumdaki ortak değerlerin çözülmesine de neden olmaktadır. Sanayileşmenin etkisiyle hızlanan dikey ve yatay hareketlilik, bireylerde daha iyi statüye, yaşam olanaklarına sahip olma isteğini artırıyor. Makinenin bir parçası durumuna gelen birey devamlı bir yorgunluk hissetmekte, bunalıma düşebilmekte, kendini yapayalnız hissetmektedir. Dolayısı ile bu durumdaki bir birey için ölüm, sonsuz bir dinlenme, huzur ve kendi benliğine dönme anlamına gelebilmektedir.
Kırdan kente göç edenlerde, kültürel ortam değiştiği için, sonu intiharlara kadar varan çeşitli uyum sorunları görülmektedir. Gerçekten de herkesin birbirini tanıdığı, yüz yüze ilişkilerin hâkim olduğu, yaşamı geleneklerin şekillendirdiği, aynı duygu ve inanç birliği bulunan, doğa ile kucak kucağa bir ortamdan gelip; ilişkilerin resmi, komşuların birbirini tanımadığı, bireyciliğin hâkim olduğu, yaşamı resmi kanun ve kuralların şekillendirdiği bambaşka bir ortama girmek insanları intihara bile sürükleyebilmektedir. (intihar.de)
Görüldüğü üzere sefih medeniyet insanı sürekli fakirleştirmekte ve ihtiyaçlar listesini kabartarak insanı finişi olmayan bir yarışa sokmaktadır. Bu yarış insanların dinin nasihatlarını unutmalarına ve Allah’ın emirlerinden uzaklaşmalarına ve intiharı düşünmelerine sebep olmaktadır.
Bilindiği üzere intihar dinimizde hatta diğer semavi dinlerde de yasaktır:
Kur'an-ı Kerîm'de; "Ey iman edenler, mallarınızı aranızda karşılıklı rıza ile gerçekleştirdiğiniz ticaret yolu hariç, batıl yollarla yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir." buyurulur. (en-Nisa', 4/29)
Cehenneme gideceği Hz. Peygamber tarafından haber verilen Hayber Gazvesi sırasında büyük fedakârlıklar gösteren Kuzman’ın, aldığı yaralara sabredemeyip, kılıcı üzerine yaslanarak intihar ettiği görülmüştür. (Buhârî, Kader, 5, Rikâk, 33, Meğâzî, 38, Cihâd, 77; Müslim, İman, 179; Kâmil Miras, Tecrid-i Sarih, X, 266 268)
Hadis-i şeriflerde; "Kim kendisini bıçak gibi keskin bir şeyle öldürürse, cehennem ateşinde kendisine onunla azap edilir" (Buhâri, Cenâiz, 84). "(Dünyada ip ve benzeri) şeyle kendisini boğan kimse cehennemde kendisini boğar, dünyada kendisini vuran cehennemde kendisini vurur (azabı böyle olur)" (Buhârî, Cenâiz 84) "Kim kendini bir dağın tepesinden atar da öldürürse cehennem ateşinde de ebedi olarak böyle görür. Kim zehir içerek kendisini öldürürse cehennemde zehir kadehi elinde olduğu halde devamlı ceza çeker" (Müslim, İman, 175; Tirmizi, Tıb, 7; Nesâî, Cenâiz, 68, Dârimi, Diyât, 10; Ahmed b. Hanbel, II, 254, 478). intihar eden kişinin misliyle cezalandırılacağı buyrulmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a.s)'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Sizden önceki ümmetlerden yaralı bir adam vardı. Yarasının acısına dayanamayarak, bir bıçak aldı ve elini kesti. Ancak kan bir türlü kesilmediği için adam öldü. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak; kulum can hakkında benim önüme geçti, ben de ona cenneti haram kıldım, buyurdu" (Buhârî, Enbiyâ, 50).
Cenab-ı Hak insana kaldıramayacağı bir yük yüklememiştir: “Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez.” (Bakara, 2/286) "Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez..." (Bakara, 2/185) "Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik. Hepsi de onu yüklenmekten kaçındı ve ondan korktu. İnsan ise onu yüklendi. Gerçekten insan çok zalim, çok cahildir.” (Ahzâb Sûresi, 33/72)
İnsanın fıtratı yok olup gitmeyi, bir daha hatırlanmamak üzere varlık âlemini terk etmeyi kabullenmiyor. Cehennem de olsa ebedi yaşamak istiyor. İnsan nisyan ile ma’lul olduğundan, Yaratıcısını tanımayabiliyor, tanısa bile unutabiliyor, O’nun emir ve yasaklarından bihaber olabiliyor, kat kat gaflet perdeleri altında hakikati göremeyebiliyor. Bu nedenle de gaflet ve dalaletin veya küfür karanlıklarının içinde yolunu bütün bütün kaybedebiliyor. Yasak olanı işleyebiliyor, günah batağına dalabiliyor.
Peygamber efendimiz, bir hadis-i şeriflerinde; “Dünya mümine zindan kâfire cennettir.” (Sahih-i Müslim, Kitabu’z-Zühd 1) buyuruyor. Olaya bu hadis yönünden bakacak olursak dünya mümin için cennet değil, bir cehennemdir. Dünyada cennet hayatı gibi rahat yaşayan insan çok azdır. Fakir çile ve sıkıntıyı yokluktan, zengin de varlıktan çeker. Zenginin sıkıntısı daha çoktur. Malını koruması bir dert, kazancını devam ettirmesi ve çoğaltması ayrı bir derttir.
Sonuç olarak; “Dünya fânîdir, binler sene yaşamak olsa, bâkî olan hayat-ı uhreviyenin yanında, hiç ender hiç mesâbesindedir. Fakat fânî olmakla beraber, bâkî hayatın bâkî meyvelerini verecek bir mezraasıdır. Fırtınaların şiddeti, havanın dehşeti sizleri sarsmasın, korkutmasın. Bu mübârek mezraaya en mübârek ve nurânî ve verimli ve bereketli olan Nur tohumlarını ekiniz. Zîra "Eken biçer," atalarımızdan kalma mübârek bir sözdür.” (Tarihçe-i Hayat, s. 431) Cenab-ı Hak insana taşıyamayacağı yükü yüklemeyeceğine göre fırtınaların şiddetinden korkmamak, havanın dehşetinden sarsılmamak, sabır içinde şükretmek ve ebedi bir cennet hayatını düşünerek bu dünyada intihar ekip orada da intihar biçmemek yani kaybedenlerden olmamak gerektir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.