Misafir Kalem
Cumada ilk saf hangi ırkın hakkı?
“Doğu da Batı da Allah’ındır!”
(Bakara/115)
Irkçılık, Hz. Âdemi insanlığın babası olarak kabul etmeyenlerin dayandığı soy ağacıdır. Bu ağacın kökleri yokluk, meyvesi hiçliktir.
Irkçılık, içinde kolektif bir bencillik saklar. “Ben tok olduktan sonra, başkası açlıktan ölse bana ne!” sefihliğini, kendisini ait hissettiği ırk için söyletir. “Benim olsun!” bencilliği “bizim olsun!” bencilliğine döner.
Irkçılık, benliğini insanlık ortak paydasında eritemeyenlerin kendilerini avuttukları kitlesel ego havuzudur.
Hakka bedel kuvveti, yan yana durmak yerine yutarak büyümeyi tercih etmenin adıdır…
Sırtını vahye dayamış, gücünü ve yaşam enerjisini hakikatte bulduğunu iddia eden hiçbir düşünce akımı yahut birey, ırkçılığı meşru bir zemine oturtamaz! Çünkü ırkçılık küfrün gayri meşru çocuğudur!
Kur’ân “Beni ateşten, onu topraktan yarattın!” diye Rabbinin emrine karşı gelen iblisin nasıl lanetlendiğini bütün berraklığıyla anlatırken…
Hz. Peygamber (s.a.v) üstünlüğün tek şartının Allah’a yakınlık olduğunu söyleyip, biricik kızı Hz Fatıma’ya “Nefsini Allahın azabından kurtarmaya bak kızım! Ahirette senin için bir şey yapamam!” diyerek ne nebi kızı olmanın, ne seyyidlerin annesi olmak vasfının ne de Hz. Ali’nin eşi olmasının ona hiçbir şey kazandırmayacağını belirtirken…
Tüm mezhep imamları, İslam âlimleri ve tasavvuf dünyasının gönül sultanları, ırkçılığın nasıl bir çirkef olduğunu hiçbir yoruma mahal bırakmayacak şekilde ortaya koymuşken… (Örneğin, yalnızca Şafii mezhebinde İmam Şafii’ye göre, ırkçılık yapanların şahitliklerinin kabul edilmediğini ve İmam Hanefi’ye göre de cenaze namazlarının kılınmadığı hükümlerini hatırlatarak yetinelim!)
Nasıl oluyor da bu topraklarda, kendisini Müslümanlıkla tanımlamayı en büyük şeref ve asalet olarak gören insanlar, şeytanın bu en kadim fitne ateşine düşmeyi becerebiliyorlar!
Hani Rabbimiz bir’di, kitabımız bir’di, peygamberimiz bir’di, dinimiz bir’di bizim? Birlikte ölen biz değil miydik ırzı, namusu, vatan toprağını kutsal bildiğimiz için ölüme göz kırpmadan koşanlar? Bir müminin duyduğu acıyı duyamamak bizim utancımızdı hani?
Kim bilir kaç kez duyuldu yukarıdaki sözler, kaç defa haykırıldı ırkçılığın ya da etnik köken merkezli bir tarafgirliğin bir mümine, hele bu topraklarda yaşayan ehli imana yakışmadığı! Bu topraklar diyorum; adına Osmanlı denilen bir büyük yürek devletini hatasıyla sevabıyla, lakin aynı destanın kahramanları olmak sıfatıyla yaşatan bu toprakların insanları yani… Bir bakın aynaya, hangi gömlek yakışır bize Allah aşkına! Kürt gömleği mi, Türk gömleği mi, Laz mı yoksa Arnavut gömleği mi?
Hayır! İman gömleği!
Ahirete göçtüğünüzde nasıl muamele edilmesini isterdiniz? Kiminle haşrolmak hoşunuza giderdi?
Ey Türkler, hayatı boyunca Allah ve peygamber gibi kutsallarınızı ayaklar altına almaya çalışmış bir Türk’le mi haşrolmak hoşunuza giderdi; yoksa dilinde Rabbinin ismini, gönlünde peygamberinin aşkını taşıyan, hayatı boyunca ahlakın, emniyetin ve vefanın numunesi olmuş bir Kürt kardeşinizle mi?
Ve ey Kürtler, “Haksız yere bir insanı öldürmek, tüm insanları öldürmek gibidir” hakikati ortadayken, çoluk çocuk demeksizin her türlü ölümü, ahlaksızlığı, Allah korkusundan bîhaber yapan ve ırkdaşınız olduğunu iddia edenlerle mi haşrolmak hoşunuza giderdi; yoksa ellerini açtığında huzurunuz ve güvenliğiniz için, dünya ve ahretiniz için dua eden, gözyaşı döken bir Türk kardeşinizle mi?
Bizim mayamızı Rabbimiz çaldı, kudret eliyle yoğurdu fıtratımızı… Şeytanın pisliğini bu hamura katmak insanlık hamurumuzu necis eder! (Osman)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.