Dursun SİVRİ
Dini cemaatler camiye insan kazandırmalı
Son günlerin tartışma gündemi dini cemaatlerdir.
Genelleme yaklaşımla hepsini aynı torbaya koymak milleti millet yapan değerlere savaş açmaktır.
1925 yılında “önce as sonra yargıla” olarak bilinen ”İstiklâl Mahkemeleri”nin devlet baskısıyla Tekke ve zaviyeler kanunla kapatılmıştır. Bu, bin yıllık manevi enerji kaynaklarından kurutulma teşebbüsüdür. Tarikat olayı bir gerçektir. Dini cemaatler de bir gerçektir. Malum kanun ile illegal yapılar hükmünü almıştır. Ama her şeye rağmen bir şekilde faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.
“Tek Parti Tek Şef” döneminin (1925-1950) ceberrut uygulamalarıyla din adına herşeyin yasak olduğu, laikliğin dinsizlik olarak yorumlanıp uygulandığı dönemlerdir.
İşte öyle dehşetli bir dönemde bu millet ve serdengeçti fedakâr insanları her şeye rağmen dini öğrenme yolunu buldular.
Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nurları bu dehşetli dönemde telif etmiştir. Baskılar, mahkemeler, hapisler, her türlü zulümlere rağmen iman hakikatlerinin öğretilmesini temin etmiştir. “İman tekniğe meydan okudu.” Risaleler 600 bin suret elle yazıldı. Milyonlarca insan okunmuş, istifade etmiş imanlarını kurtarmıştır.
Çok partili döneme geçiş ve Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi din ve vicdan hürriyetinde kısmen rahatlama olmuştur.
Ancak devim yasaları cümlesinden “Tekke ve zaviyelerin kaldırılması kanunu” halen yürürlüktedir.
Memurların şapka giyme mecburiyeti getiren kıyafet kanunu da yürürlüktedir. Hangi memur şapka ile işe gidiyor?
Dini cemaatler de halen faaliyettedir. Zira cemaat, İslami bir kavram ve hayatın kendisi ve pratiğidir.
Diyanet İşleri Teşkilatı, resmi ideolojinin tahkim edilmesi, dini faaliyetin kontrolü için kurulmuştur. Zira laiklik ile Diyanet Teşkilatını birlikte mülahaza etmek mantık olarak çelişkidir. Aslında niyet dini hizmeti kontrol altına alıp zaptu rapt etmektir. Bundandır ki, Bediüzzaman’a mahkemede şöyle sorulur, “Bizi din işleriyle ilgili bir teşkilatımız var sen niye dini kitap neşrediyor, dini dersler veriyorsun?” İnanç inhisar altına alınamayacağını beyan eder.
Herşeye rağmen dinsiz bir nesil yetiştirerek milletin genleriyle oynamak isteyen ladini laik plan akim kalmıştır.
Çok partili döneme geçilince CHP, baskı döneminin bedelini bir daha asla iktidar olamayacak şekilde ödemiştir. Halen de aynı faturanın bakiyesini ödemeye devam etmektedir.
Demokrat Parti ile kısmen serbest olan dini hizmetlerle toplum dinini tarikat ve cemaatler vesilesiyle öğrenmiş hayata geçirmiştir.
Özellikle Risale-i Nurla imanı kurtulan ve kuvvetlenen milyonların eğilimi, sosyal talepleri millet iradesine talip olan siyasilerin de ilgisini çekmiştir.
Dini cemaatlerin taleplerini dikkate alıp memnun etmek bütün siyasi partilerin politikalarında etkili olmuştur.
FETÖ fitnesi de dini cemaatlerin millet nazarındaki itibarını kullanarak küresel ölçekte güç sahibi olmuştur. 15 Temmuz’da milletten aldığını millete karşı ihanette kullanması yarım asırlık birikim ve hain plan bir gecede yerle bir olmuştur. Bu ihanet hareketi yüzünden bütün dini cemaatler töhmet altına alınmak istenmiştir. Üst aklın “B” Planı bütün cemaatleri aynı torbaya doldurup yok etmektir. İşin aslını millet ve karar verici mekanizmada yer alan herkes biliyor. Durumdan vazife çıkarmak isteyen art niyetliler amacına ulaşamamıştır.
Krizleri fırsata dönüştürmek
Dini cemaatler kendi iç işleyişlerinin muhasebesini, öz eleştirilerini yapmalıdırlar.
Hariçten nasıl algılandıklarını araştırmalılar. Menfi algıları izale etmek biraz da her grubun kendi sorumluluğundadır.
Şurası bir gerçek ki, iman, Kur’ân ve İslâma hizmet için teşekkül etmiş umum gruplar hizmetlerinde toplumdan prensip olarak ücret talep etmezler.
“Biz böyle bir faaliyet yapıyoruz siz de katılabilir ve katkıda bulunabilirsiniz” diye gönüllü katılım için teklifte bulunurlar. Bu millet samimi duygularla bu tür hayır hizmetlerine imkânlarını seferber etmiştir.
“Su-i misal misal olamaz” kaidesine göre menfi örnek üzerinden bütün cemaatler suçlanamaz
Diyanet İşleri başkanlığının dini cemaatlerle toplantı yapması çok yerinde isabetli bir teşebbüs olacaktır. Dini cemaatlerin şeffaflaşması, toplum nazarında töhmetten kurtulması için gereklidir.
Sonra bütün dini cemaatlerin kendileri için de son derece faydalı olacaktır. Kendi iç muhasebelerini, öz eleştirilerini yapma fırsatı olarak telakki etmelidirler. Dışarda kasıtlı olarak oluşturulan spekülasyonların meydana getirdiği menfi kanaatleri de izale etme fırsatı bulacaklardır.
Çocuklarını gönüllü olarak ahlaklı yetişmesi için gönderen ailelerin son hadiselerin fırtınası ile dini cemaatlere kuşku ile bakmalarını da anlamak lazım. İşin iç yüzünü bilen cemaat mensupları için herhangi bir menfi algılama söz konusu değildir.
Türkiye sınırları içinde yaşayan herkes için camiler ortak zemindir. Mutlak surette ortak buluşma zemini olarak kabul edilmelidir. Diyanetin imamı arkasında namaz kılmamak gibi münferit radikal yaklaşımlar hangi grup olursa olsun öncelikle kendi hizmetlerine şüphe ile bakılmaya sebep olur.
Dini cemaatlerin öncelikli işi camiye cemaat kazandırmaktır. Cami cemaatinden kendi gruplarına adam ayarlayıp güç toplamak değildir. Dini bilmeyen, iman hakikatlerini dinin gereklerini her cemaat kendi metotlarıyla bir şekilde öğretiyorlar. Devletin eğitim kurumlarının boşluğunu dini cemaatlerin doldurduğu gerçeğini kimse inkâr edemez.
Diyanet teşkilatının din görevlilerinin hepsi din gönüllüsü değil namaz kılma memuru olarak görev yaptıklarını söylemek suçlamak değil bir realitedir.
Son zamanlarda bu asgari vazifenin çapının kısmen genişlediğini görüyoruz.
Camiler cazibe merkezi olmalı. Hayatın her alanında ve anında yer almalı.
Toplumun ortak buluşma alanı olmalı. Manevi dinamikleri güçlü olan insanlardan meydana gelen topluluk gerçek millet olabilir. Tecrübe ile sabittir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.