Nurettin HUYUT
Dua ve medih
“Duâ, bir sırr-ı ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, hâlisen livechillâh olmalı. Yalnız aczini izhâr edip, duâ ile Ona ilticâ etmeli; Rubûbiyetine karışmamalı.” (Sözler sh. 287) diyor Bediüzzaman Hazretleri ve
Yine “Duanız olmazsa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var”( Furkan Sûresi: 77.) diyor Rabbimiz.
Dua nasıl yapılırsa makbul olur? Duanın çeşitleri nelerdir? Gibi sorulara Üstadımız, yukarıda yerini verdiğimiz bölüm başta olmak üzere birçok yerde mükemmel cevaplar vermiş.
O izahları okumak ve o çerçevede dua etmeye çalışmak Rabbimizin katında “ehemmiyet” kesp etmek için önemlidir.
Madem sonunda O’nun rızası esastır. O halde onu razı edecek güzellikte dua etmeyi duanın birinci esası olarak belirlemek gerekir.
Bediüzzaman Hazretleri hem en makbul duayı belirtmiş hem de bizzat buna örnek teşkil edecek ve herkese de yetecek kadar dua yazmış.
Benim acizane tespit ettiğim –bilmiyorum sizler de katılır mısınız?- Üstadın ve selef-i salihinin duaları içinde en çok değer verilen ve makbuliyetine işaret edilen duaları incelediğimizde şöyle bir husus kendini hemen gösteriyor.
O da şudur;
Bu dualar önce uzun uzun Rabbi Zülcelali isim ve sıfatları ile en güzel şekilde tarif ve tavsif ediyor. Ve O’nu layık olduğu mertebede medh-ü sena ediyor. Daha sonra ihtiyaçlar arz ediliyor.
Mesela Üstadın makbuliyetine hükmettiği dualardan Cevşen-ül Kebir duası, Celcelutiye duası, Veyselkarani’nin münacatı, Münacat risalesi gibi en makbul duaların temel prensibi medih ve sena-i İlahi üzerine müesses olmasıdır.
Yani ben şöyle anlıyorum. Siz dua ederken usulüne uygun bir şekilde O zatı medih ve sena ederseniz zaten O sizin ihtiyaçlarınızı görüyor ve biliyor. İsterseniz ihtiyaçlarınızı da bunun ardından sıralayabilirsiniz. Bunda bir sakınca yok elbette, ama isteklerimizi talep etmeden önce yapılması gereken husus onu en güzel isimlerle yad etmek olmalıdır diye anlıyorum.
Rabbimiz her türlü medih ve senaya layık mıdır? Yaptıkları ile icraatıyla ve her türlü ihsanatıyla rahmetini şefkatini merhametini gösteriyor mu?
Evet layıktır ve gösteriyor.
Hem her şeyi en mükemmel şekilde eksiksiz noksansız ve tartışmasız harika yapıyor mu?
Evet yapıyor ve icra ediyor.
Yani hiçbir şeye ihtiyacı yokken ve mülkünde istediği gibi tasarruf etmeye hakkı ve yetkisi varken ama O, bu yetkiyi hiçbir zaman menfi manada kullanmıyor. Kendi koyduğu adilane prensiplere ve incelendikçe kusur bulunamayacak kadar mükemmel kurallara en başta kendisi uyuyor.
Öyle ise böyle bir zat her türlü medih ve muhabbeti ve her türlü senayı fazlası ile hak ediyor.
O halde yapılması gereken bu hakkı teslim etmek ve O’nu layık olduğu veçhile medhü sena etmektir.
Zaten o nedenledir ki, Peygamberimiz (ASV)’ın en makbul duası olan Cevşen-ül Kebir binbir esma-i İlahiyi dile getirip medhetme tarzını ve yolunu seçmiştir.
Yine, Üstadın “Münacat Risalesi” de öyledir. Kâinat kitabını okur ve yapılan icraatı tek tek sayıp döker. Ve bunu yapan Zatı metheder sena eder layık olduğu her türlü övgüyü O’na layık bir üslup ile dile getirir.
Bunu yaparken en mükemmel bir edebi nezihane ve hitab-ı şahane suretinde gerçekleştirir. Sonra en sonunda taleplerini kısaca arz eder.
Diğer dualar bu duaları takip ettiği nispette onlar da mükemmele yakın olma özelliğini taşıyorlar ve o nispette de kabul görüyorlar. Piyasa da çok sayıda dua kitabı var elbet ama Resülullah’ın Cevşen-ül Kebiri gibi ve sonra Üstadın Münacat Risalesi gibi makbuliyeti herkesçe kabul edilmiş duaların sayısı hayli azdır.
O nedenledir ki, bu dualar, dualar içinde birinci sırayı almıştır. Biz de sanırım bu esasa riayet edersek dualarımızın makbul olmaması için bir neden kalmaz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.