Ekrem KILIÇ
Ekrem Kılıç dualarla anıldı
Habip Artan'ın yazısı
Vefatının birinci yılında şair ve edip Ekrem Kılıç ağabeyin anısına 02 Mart Cumartesi, Ankara’da, Risale Akademi Merkezinde bir anma programı düzenlendi. Programa Nurettin Huyut tarafından okunan Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlandı. Konuşmacı olarak; 22. Dönem Siirt milletvekili Öner Ergenç, Risale Akademi kurucu üyesi Dr. İsmail Benek, Öğ. Gör. Habip Artan, Edebiyatçı yazar Serdar Bilgin ve Edebiyatçı yazar Prof. Dr. Himmet Uç hocamız katıldılar. Anma toplantısına Ankaradan ve yurdun diğer yerlerinden Ekrem Kılıç ağabeyi tanıyan ve sevenleri iştirak etti.
Programda ilk konuşmacı Dr. İsmail Benek; Ekrem Kılıç ile ilgili 1993-1996 yıllarında Harran Üniversitesinde birlikte çalıştıkları döneme ait hatıralarını ve onun kişiliği üzerinde durdu, bununla beraber Ekrem hocanın şiirleri üzerinden bir yazarlık atölyesinin oluşturulması temenni ederken onun müdebbir, nüktedan, müşfik bir şahsiyete sahip olduğunu ifade ettiler.
Öner Ergenç ağabey ise; 1980 ila 1992 yılları arasında Ekrem hocamız ile birlikte çalıştıkları döneme ait hatıralarını dile getirdiler. Onun, Siiit’de Vakıflar Öğrenci Yurdunda ve Kültür Müdürlüğünde görevli olduğu zamanlardaki çalışmalarından, dostluklarından, fedakarlıklarından, 45 yıllık birlikteliklerinden vurgular yaptı. Vakıflar Öğrenci Yurdunda görevli olduğu zamanlarda, her akşam gece, yurda yakın olan lojmandan kalkarak öğrencilerin üzerlerinin battaniye ile açık olup olmadığını, bizzat kendisinin kontrol ederek tekrar evine döndüğünü ifade ederek şefkatinden bahsetti. On yıl süre zarfında Vakıflar öğrenci yurdunda 2 binden fazla öğrenci ile bizzat ilgilendiğini, onlara Kur’an, imani ve ahlâki değerleri vermeye çalıştığını ifade ettiler.
Daha sonra konuşmacılardan Habip Artan; onun hayatı, biyografisi ve edebi kişiliği ve hatıraları ile ilgili detaylı bilgiler içeren sunumunu yaptı. Ardından, araştırmacı yazar; Serdar Bilgin, konuşmasında; Ekrem Kılıç Ağabey’in manzum ve mensur birçok eser yazdığını, hatta eserlerini tasnif ettiğini ancak hiçbir eserinin yayımlanmadığını görüyoruz dedi. İnternet sitelerinden bu eserlerin bir kısmına ulaşabiliyoruz. Ancak bunun yeterli olmadığını, Ekrem Ağabey’in çalışmalarının kitap olarak yayımlanmasının gerekliliğinin önemini ifade etmeliyim dedi. Şiirlerinde dün ve bugün var. Dostlar, torunlar ve memleket var. Oğluna nasihat eden bir baba, hasta bir anne var. Etrafına gayret ve feyz dağıtmaya, yücelerden bir beste duyurmaya çalışan Üstadının izinden giden bir yürek var. Ekrem Kılıç Ağabey’de susayan bir gönlün pınar ile hasbihali var. Doğan güneşe karşı muhabbet gözlerini açmış, bakan, gözyaşlarını bir bahârın çiçeklerine şebnem yapan bir hasbihal var dedi.
Toplantıya telekonferans ile katılan Prof.Dr. Himmet Uç hocamız; böyle bir evsaf ve nitelikteki bir şair ile neden ölmeden önce tanışamadığını dile getirerek; onun hakkında bilgi sahibi olmak için, hasta olmasına rağmen ancak dün gece sabaha kadar üç yüz sayfayı bulan şiirleri üzerinde çalıştığını ve bu kısa zaman zarfında yaklaşık 40 sayfalık bir metin hazırladığını, adeta, onun, istifade ve ifade etmediği bir şeyin kalmadığını ifade ederek çok iyi bir eğitim almış olduğunu, inanılmaz düzeyde bir adam olduğunu, onun korunmaya alınması gereken bir yazar olduğunu, Ekrem hoca ile ilgili çalışmalarını yakın zamanlarda bizlerle paylaşacağını dile getirdi.
Anma programının sonuna doğru katılımcıların duygu ve düşüncelerine yer verildikten sonra, Ekrem ağabey için okunan cüzler için hatim duası okunduktan sonra program sona erdi. Program sonunda katılımcılara ev sahibi Risale Akademi tarafından çiğ köfte ikram edildi.
Anma Toplantsında Ekrem Kılıç ile ilgili biyografik bilgi veren Habip Artan’nın sunumunda dile getirdiği birkaç anektot:
Ekrem Kılıç hocamınızın 1944 yılında doğmuş olduğu Sivas/Hafik ilçesi ile Amasya/Merzifon ilçesindeki ilkokul yılları, Çorum/Osmancık‘ta süren ortaokul, Trabzon da devam eden lise yılları, 1963 te ilk memuriyet hayatına Amasya /Suluovada başladığını, 1965de vatani görevini yerine geridikten sonra tekrar memuriyet yıllarına 1967 de Batman’da devam ettiğini ve ardından kısa süre sonra, hayatının en önemli dönüm noktası olan Risale-i Nurlar ile tanıştığını ve yazmış olduğu bir çok eserleri bu dönemden sonra kaleme aldığını ifade ettiler.
Eserlerinde, günlük Gazete ve dergilerde; kaleme almış olduğu sohbet, deneme, şiir ve makaleleri yer almaktadır. Aşağıdaki şiiri; aslında onun eserlerindeki ana fikri yeterince izah etmektedir.
“Çoklar bana sormakda: “Neden her şi’rin
Mevzûu ya ahlâk, ya îmân ya da dîn?..”
Beş yüz senedir sürdü bu lâkaydi, derim;
Yetmez mi ki artık? Geliyor yevmiddîn!”
Ekrem Kılıç ağabey kendi tabiriyle; “Şiirin; “çok özlü ve yoğun duyuşları ahenkli bir şekilde ifade etme sanatı ve hissiyata en tesirli yolllardan biri olduğunu belirtir.
Şair; Ekrem Kılıç; Tevazu adlı şiirinin bir paragrafında;
“Zannetme ki, ben kendimi şâir saydım;
Şâirlere, bilsen, ne kadar lâkaydım!
Birkaç kötü mısra’ı da hiç yazmazdım;
Rûhumda sükûn şi’rini bir bulsaydım!” şeklinde ifade ederken, gerçek manada bir alçak gönüllüğü görmek mümkün olabildiği gibi;
“Ebced ile târîhe uzandım, yetdim;
Hâkim olarak nazma neler söyletdim!
Tâli’ bana öğretdi hiciv yazmasını;
Kör tâlii, tutdum bu sefer, hicvetdim...”, diyerek de yazmış olduğu eserlerde tahdis-i nimet olarak bahsetmeyi de unutmamıştır.
Ekrem Kılıç ağabeyin Risale-i Nur eserlerinden almış olduğu imani dersler ile Uzaktan adlı şiirinde; ölümü çok güzel veciz bir şekilde ifade etiğini görmek mümkündür.
“İyi insanlar, Güzel insanlar,
Seviyorum hepinizi!
Bir gün günahkâr,
Bir gün tevbekâr...
Rabb’im, afvet bizi!
İyi insanlar,
Sevmez misiniz melekleri?
Görmedik ya,
Hissetmedik mi?
Kim bilir ne kadar güzeldir
Cebrâîl, Mîkâîl, İsrâfîl?
Ya, hepsinden çok güvenip
Rûhumuzu verdiğimiz Azrâîl?..”
Şair, iman nuru ile yaşamayı ve ölmeyi bir dizesinde şöyle ifade etmiştir:
“Mârifet değildir insan doğup da
Mezara bir hayvan şeklinde girmek.
Mârifet odur ki, Hakk’ı bulup da
İnsanca yaşamak, insanca ölmek...”
Şiirlerinde hiciv sanatını ustaca kullanan şair; bir dizesinde, işini yapmayan tembel memurlar ile ilgili olarak şöyle seslenir;
“Çıkmaz işler buradan; sense kolay şey sandın!
Kaş çatık, çehre eğik; zannolunur düşmandın...
“Sen, bugün git de yarın gel!” diye tersler adamı;
Devletin çarkına düştün mü, vatandaş, yandın.”
Risale-i Nurlarda geçen hayat ve ebediyet ile ilgili olarak şu veciz ifadeyi görmek mümkündür;
“Ömrün ebedî sanma, a nefsim, geçecekdir!
Hem, ekdiği şey neyse her insan biçecekdir.
Vehmetme sakın, Arz’da kalınmaz ebediyyen;
Öyleyse düşün, neydi senin burda vazîfen!”
Oğluna ithafen yazmış olduğu bir şiirinde; aslında Asımın Nesline seslenmiştir:
“Ömer, yavrum! Bu birkaç söz babandan bir nasîhatdır:
Vazîfen, evvelâ Allâh’a îmândır, itâatdır.
Eğer Kur’ân ve Peygamber senin rehberlerin olsa
Mükedder olma hiç, dünyâ karanlıklarla hep dolsa...
Dilin kalbinle bir olsun, hakîkatden sakın şaşma!
Edebdir en büyük ziynet, hudûdundan bir an aşma!
Hayat dershânesinden aldığım dersin hülâsâsı,
Usandıysan, bu son sözdür: Kazan, kaybetme ihlâsı!”
Ekrem ağabey ebced hesabıyla bazı başlangıçlara tarih düşürmeyi çok ustaca yapardı. Bunlardan bir tanesi de 1992’de Şanlıurfa’ da kurulan Harran Üniversitesi için yazdığı manzumedir:
“Halka hizmet sundu devlet, etdi servet armağan.
Oldu rektör, sa’y ü gayret etdi Servet Armağan.
İlm ü irfân şehridir, el-hakk, diyâr-ı enbiyâ;
KEVNİ devret, bir küfüv bul, gel de Ekrem, Urfa’ya:
ŞÂNIDIR İLMİN VE ŞANLIURFA’NIN DÂRÜ’L-FÜNÛN!
Ba’sü ba’de’l-mevtidir hem Harran’ın dârü’l-fünûn...”
Çevresinde beraber yaşadığı bir çok ahbab, dost ve arkadaşdaşlari ile yüzlerce lâtif hatırası bulunan Ekrem ağabey; hasta iken kendisini arayıp hal hatır soran zamanın mezarlıklardan sorumlu idareci bir arkadaşa :
“Abi nasılsın?” deyince :
“Sait kardeş : hastaneden çıkınca yanına geleceğim, çıkamazsam yine yanına geleceğim!” dediğini hatırlarız.
Başka bir hatırasında milli şarimiz merhum Mehmet Akif ile ilgili olarak; 1970’li yıllarda eline geçen Safahat’ı incelerken Arûz kalıplarına uymadığını fark etmiş. Hemen ilgili yayın evine yazı yazarak; Mehmet Akif, arûz vezninde hata yapmaz, orijinal nüshaları kontrol edin diye ikazda bulunur. Kendisi de üzerinde düzeltme yaptığı Safahat’ı gönderir. Yayınevi de Mehmet Akif’in damadından orijinal nüshaları kontrol etmesini ister ve Ekrem hoca haklı çıkar. O yüzden merhum Mehmet Akif’in damadı her çıkan Safahat’ın bir nüshasını Ekrem ağabeye gönderir kontrol etmesini istermiş.
Batman’dan arkadaşı Said Dolgun ağabey : “onun adeta bir ayaklı lügat olduğunu, ondan gayret dersini aldığını ifade eder. “
İsmail Benek ağabeyin arşivlerinde rastladığımız 1976 yılına ait zamanın Yeni Asya Gazetesi Elif ekindeki bir şirinde; şöyle bir hatırasına rastlamak mümkündür;
“Batman Şehrine Kasîde”yi çok hatâlı ve “Şâirleri varmış” diye başlayan mısrâı “Kâfirleri varmış” şeklinde dizen mürettibe : diye başlayan;
“Nazmım size bir gün yine olmuşdu misâfir,
Hoşcaydı; şu, tertibde hatâ olmasa vâfir...
Mâzîdeki müstensihe rahmetler okutdun:
Bârî, gözü kör etdi o; sen, şâiri kâfir!” uyarıcı mahiyetteki dizelerine rastlamak mümkündür.
Bizlere emaneten bıraktığı vasiyetin bir kısmında
“Hak yolundan ayrılmayın, mal, dünya, fani işler için niza etmeyin, birbirinize kırılmayın, darılmayın, Risale-i Nurları okuyun, cemaati terk etmeyin” demeyi de unutmamıştı.
Cenab-ı Hakk’ın afv-ü rahmeti, Hz. Peygamber’in (sas) şefaati cümlemize imdâd etsin. Amin. Allah’a emanet olun.
Ekrem Kılıç hocamızın ve burada bulunan tüm arkadaşlarımızın Ahirete irtihal eden geçmişlerimizin ruhları için El Fatiha.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.