İsmail AYBEY
Elhamdülillah Müslümanız (!)
Son günlerde ülkemizde yaşanan üzücü hadiselerin merkezinde maneviyat eksikliği olduğunu gördüm. Müslümanlar olarak bazı noktalardaki zaaflarımızı düşündüm.
İslamiyet’le ilgili bir şey anlatacağımız zaman söze, “Yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’de…” diye başlarız hep.
Nüfus cüzdanımızın “Dini” hanesinde “İslam” diye yazar ya. Elhamdülillah Müslüman’ız. Müslüman’ız ama İslamiyet’in gerektirdiği vazifeleri ne kadar yerine getiriyoruz?
Yusuf İslam’ın sosyal medyada çok paylaşılan bir sözü var: “Eğer İslam’ı Kuran’dan değil de Müslümanlardan öğrenseydim, eğer Kuran’dan önce Müslümanları tanısaydım asla Müslüman olmazdım. ”
Bu, şu anlama geliyor: İslamiyet’i tam ve doğru anlamıyla yaşamıyoruz, iyi bir Müslüman profili çizemiyoruz. Ya dinimizi yarım yamalak biliyoruz ya da uygulama aşamasında sorunlarımız var.
Günlerden bir gün Bektaşi'ye sormuşlar:
-İslam’ın şartı kaçtır?
Bektaşi cevaben:
- Bir’dir, demiş.
- Ya hu nasıl olur beş değil mi? demişler. Bektaşi de şöyle cevap vermiş:
-Tamam İslam'ın şartı beştir. Amma! Zengin Müslümanların bazıları farz olduğu halde zekatlarını vermiyor, hacca gitmiyorlar, biz de namaz kılmıyor, oruç tutmuyoruz. Geriye kaldı bir kelime-i şahadet. O'nu siz de söylüyorsunuz, biz de söylüyoruz.
Benim tespit ettiğim, en çok ihmal ettiğimiz İslami emir/yasaklar şu şekilde:
Cehalet: Müslümanların çoğu, İslamiyet’in neleri emredip neleri yasakladığını, bilmiyor, araştırmıyor, böyle konulara kafa yormuyor. Böyle olunca da din konusunda cehaletin önü arkası kesilmiyor.
Kul hakkı: Evde, sokakta, yolda, trafikte hemen hemen hayatın her safhasında insanlarla iç içe yaşıyoruz. Böylelikle ister istemez insanların kalbini kırıyor, hakkına giriyoruz. Yüce Yaratan, helalleşmeden karşıma kul hakkıyla gelmeyin, diyor. Ama gerek nefsimiz gerek gururumuz bizi helalleşmekten alıkoyuyor.
Namaz: İslam’ın 5 şartından biri olan ve “dinin direği” olarak nitelenen namaz, çoğu Müslüman tarafından terk ediliyor. Cübbeli Ahmet Hoca’nın esprili tabiriyle, gençken işim var, yaşlanınca çişim var denilerek bir türlü namaz kılmaya vakit bulunmuyor.
Gıybet: Gıybet de günümüzde hemen hemen her insanın yaptığı, hastalık haline gelmiş bir eylem. Dinimiz gıybeti “ölü eti yemek” olarak nitelendiriyor. Gıybet yapan insanımızın da öne sürdüğü yaygın mazeret “Ben gıybet yapmıyorum, onda olanı söylüyorum. ” olur. Zaten söylediğimiz o kötü özellik onda varsa gıybet oluyor. Yoksa iftira atmış oluyoruz. Gıybetin tanımı, yüzüne söylediğinde üzüleceği lafı, onun arkasından söylemektir.
Yalan: Peygamberimizin hayatına baktığımız zaman, şakasına dahi olsa yalan söylemediği, hep doğru sözlü olduğu görülmektedir. Fakat günümüzde bazen şaka niyetiyle bazen de zor duruma düşmemek için gerçekleri saklamak adına yalan söyleniyor.
Faiz: Müslümanlar olarak daha çok ev ya da araba almak için başvurduğumuz krediler. Kredi alarak faize bulaşıyoruz.
İsraf: Haram olmasına rağmen, yediğimizden, içtiğimizden, en çok da zamanımızdan israf ediyoruz.
Zekât: Dinen zengin sayılan Müslüman, zengin olduğu tarihten itibaren bir yıl geçince malının 40’ta 1’ini fakirlere vermekle yükümlüdür. Günümüzde zenginler zekâtını tam anlamıyla verselerdi galiba fakir Müslüman kalmazdı.
Tesettür: Giyim ve kuşamımızda da dinin gerektirdiği ölçülere riayet etmiyoruz.
Emr-i bil maruf, nehy-i anil münker: İyiliği emret, kötülükten alıkoy.
Elbette güzel dinimizin emir ve yasakları, yani İslamiyet dediğimiz yaşayış sadece bu saydıklarımla sınırlı değil. Hayatımızın her anı, attığımız her adımda Allah’ı düşünerek, o bizi görüyor düşüncesiyle hareket etmeliyiz. Bunun yolu da öncelikle dinimizi doğru bir şekilde öğrenmek, hayatımızda tatbik etmek ve bunu çevremizdeki insanlarla paylaşmaktır.
Sağlıcakla kalın…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.