Bütüncül Bakış ve Tevhid Delilleri-2

Tahrik Hakikati ve Tevhid

Bediüzzaman bu konuda şöyle der: “Hem hangi kanunla zerreyi Mevlevî gibi tahrik ederse, aynı kanunla küre-i arzı meczup ve semâa kalkan Mevlevî gibi döndürüyor. Ve o kanunla âlemleri böyle çeviriyor ve manzume-i şemsiyeyi gezdiriyor.[1]

Said Nursi burada hareketlendirme, döndürme, çevirme ve gezdirmeden bahsediyor. Atomların çekirdeği etrafında elektronlarının dönmesi, aynen dünya ve diğer gezegenlerin güneş etrafında dönmesi gibi birbirine benziyor. Demek Allah’ın sisteminde ana bir nesne etrafında diğer şeylerin dönmesi kanunu var. Bu manada

  • Mekke’de hacıların Kâbe etrafında dönmeleri…
  • Bütün canlıların rızkın peşinde koşup etrafında dönmeleri…
  • Kadın denilen güzelliğin etrafında erkeklerin dönmeleri…
  • Çocukların anne-babaları etrafında dönmeleri…
  • Para ve mal tutkunu kişilerin zenginlerin etrafında dönmeleri…
  • İlim ve maneviyat sevdalılarının âlim ve mürşidlerin etrafında dönmeleri…
  • Yıldızların galaksi merkezi etrafında dönmeleri…
  • Galaksilerin kâinatın merkezi etrafında dönmeleri
  • Ve nihayetinde bütün yaratılmışların Allah’ın cemal, kemal ve Zâtının tecellileri etrafında pervane gibi dönmeleri aynı kanunun ve hakikatin tecellileridir.

Kâinatta hareketsiz hiçbir nesne yoktur. Her şey bir harekete başlar; sonra o hareket bir hedefe kilitlenerek o hedefi meyve verecek şekilde bir yörüngeye oturtulur. O nesne ve kişi, o hedef uğrunda akar durur. Bu manada her şey kendine has yörüngesinde yüzer. Yasin suresinin 40. Âyeti “Ve küllün fî felekin yesbehûn” (Her şey kendi yörüngesi içinde, o yörüngeye hapsolmuş bir şekilde yüzüyor) âyeti bu meseleyi anlatıyor. Âyetteki, “fî” (içinde) edatı, yörüngesi dışına çıkamadığını ifade eder.

Buradaki kanun, hareket ve faaliyetin olduğu, dönüşün ve çevrilişin olduğu her yerde geçerlidir. Buradaki Esma-yı Hüsna’lar Muharrik (her şeyi hareketlendiren) ve Müdevvir (her şeyi döndüren ve idare eden) isimleridir… Tevhid-i Rububiyet hakikati gereği, hiçbir nesne kendi başına hareket edemediği gibi hiçbir kişi de kendi başına hareket edemez. Her nesne ve her kişi -ki buna hür irade sahibi insanlar da dahildir- belirli bir yörünge içinde hareket ettiriliyor. Aksi halde dünyada ve kâinatta düzen olmaz ve kalmazdı. Tebdil fiilinde denildiği gibi diyebiliriz:

Hareket ettiren O’dur. Gezdiren O’dur. Yüzdüren O’dur. Hedefe erdiren O’dur. Meyve verdiren O’dur. Döndüren O’dur. Söndüren O’dur.

Bu manasıyla âlemdeki farklı yörüngeli, farklı tarz ve hızdaki külli harekete rağmen kâinatta var olan ve devam eden düzen gösterir ki, her şey Allah’ın kontrolü altındadır. Kontrol hakikati ise, Aristo’nun İlk Muharrik tespitini, “Tek Muharrik” seviyesine yükseltir. Her an, her yerde ve mekânda mahlukatı, canlıları ve şuur sahiplerini doğrudan doğruya Allah’a bağlar. “Külle yevmin hüve fî şe’nin[2] (O her gün bir özlü bir fiil içinde faaldir) âyetine delil olur. “Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin; hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar…[3] hadisinin sonsuz ufkuna bizi yakınlaştırır.

Tecdid ve Tazelenme Hakikati

Said Nursi tevhid delillerine şöyle devam eder: “Hem hangi kanunla senin bedenindeki hüceyrâtın zerrelerini tazelendiriyor, tamir ve tahlil ediyorsa, aynı kanunla senin bağını her sene tecdid eder ve her mevsimde çok defa tazelendirir. Aynı kanunla, zemin yüzünü her bahar mevsiminde tecdid eder, taze bir peçe üstüne çeker.

Burada fiil, tazelendirmek, Arapçasıyla tecdid… Eğer metne dikkat edilirse akla “Müceddid” ile ilgili hadis gelecektir.[4] İnsanların bedenindeki sureten değişimi ve hareketi yapan, bunu maddi hayatın sıhhati için devam ettiren ve önem veren Allah elbette insanlığın manevi hayatını değiştiren ve yenileyen, onlara taze bir ruh ve hayat katan yenileyicileri göndermiştir. Cenab-ı Hakk eski ümmetlerde her yüzyılda bir nebi göndererek önceki resulün dininde bir tecdid yapıyordu. Bu ümmette ise aynı kanun her yüzyılda bir Müceddid gönderilerek yapılıyor. Müceddidler dinin çiğnenen hududlarını tekrar ortaya çıkartıyor, hadsizlik yapanlara hadlerini bildiriyorlar.

Evet bütün tamirler ve restorasyon çalışmaları bir yenilemedir. Bu yenileme kanunu

  • İklim değişiklikleri ile yeryüzünün değişmesi ve tazelenmesi ile,
  • Bağımızın ve bahçemizin son baharda bozulup kışta silinen güzelliğinin ilkbaharda yaprak ve çiçeklerle, yaz mevsiminde meyveler ve olgunlukla tazelenmesi ile;
  • Bedenimizin hücrelerinin ölüp dağılmaları ve yenilerinin yapılması ile;
  • Bizim eskiyen elbiselerimizi çıkartıp yerine yenilerini giymemizle;
  • Demode olan şeyleri terk edip modaya uymamızla;
  • Piyasalara yeni firmaların girmesi, eski firmaların çekilmesi ve silinmesi ile;
  • Herhangi bir gruba yenilerin katılması suretinde taze kan gelmesi ile;
  • Fıtrattan uzaklaşan Yahudiliğin saf İsevilikle, bozulan İseviliğin de İslamiyet şeklinde tazelenmesi ile,
  • Din hizmetlerinde çıtayı yükseltecek taze dimağların ve temiz kalplerin eklenmesi ile;
  • Hz. Ömer’in (RA) İslam’a girmesi ile;
  • İslam’ın Medine’de devletleşmesi ile;
  • Kıyamete yakın zamanda bozulan İslam ümmetinin Mehdi’nin askerleri vasıtasıyla tazelenmesi ve dirilmesi ile;
  • Kıyamette yıkılan ve harap olan kâinatın âhiret ve Cennet şeklinde yeniden inşa edilmesi ve taze bir varlığa kavuşması ile;
  • Cennet ve içindekilerin ebedî bir bahar ve yaz şeklinde devamlı tazelenmesi ve farklı farklı güzellikleri sergilemesi ile;
  • Hadisin[5] ifadesine göre Rüyetullah’a erişen her müminin sarayına döndüğü zaman hurilerince tanınamayacak derecede güzelliğinin artmasıyla ebedî tazelenmesi şeklinde bütün âlemleri içine alan bir Rububiyet fiili ve hakikatidir.

Bu cihetten yenilenmeme, yenilenmeye çalışmama, gündemine yeniliği koymama aslında Rabb ismine aykırıdır. Allah’ın terbiye sistemiyle bir çatışma ve çarpışmaya girmedir. Bu hassas noktaya binaen bir insanın yaptığı tevbe, bir yenilenme arzusu ve iradesidir. Ki Cevşen ve Kur’andan anlaşıldığı üzere bir kul için en üstün makam veya o makama erme vasıtası sürekli tevbe etme, Allah’a yepyeni bir irade ve niyet, kasd ve hüviyet ile yönelmedir.

Buradaki Esma-yı Hüsna “Müceddid” (Yenileyen) ismidir. Bu isim kendini zerrelerden kâinatın tamamına, dünyadan ebedî Âhirete kadar geniş çaplı gösteriyor. Yenilenmek isteyenleri ikramıyla; yenilenmek istemeyenleri celaliyle değiştiriyor, tazelendiriyor. İşin hakikatinde yenileyen O’dur, yenilenme arzusunu veren O’dur, yenilenmeyi güzel gösteren O’dur, yenilenmeyi yapan O’dur, yenilenmeyi sürekli bir arayış ve ebedî bir tatlı yolculuk kılan O’dur.

[1] Mektubat, 24. Mektub, 2. Makam, Mukaddime, 1. Mebhas.

[2] Rahman suresi, 29.

[3] Tirmizî, Daavât 149, (3607, 3608).

[4] Hadisin " Şüphesiz ki, Allah her yüzyılın başında bu ümmete dinî işlerini yenileyecek hir müceddid gönderecektir. " (Ebu Davud, Melahim, 1).

[5] Hadisin tam metni ve kaynağı şu şekilde: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: ‘ Cennet ehlinin bir çarşısı vardır. Her cuma oraya gelirler. Derken kuzey rüzgârı eser, elbiselerini ve yüzlerini okşar. Bunun tesiriyle hüsün ve cemalleri artar. Böylece ailelerine, daha da güzelleşmiş olarak dönerler. Hanımları:
-‘Vallahi, bizden ayrıldıktan sonra sizin cemal ve güzelliğiniz artmış!’ derler. Erkekler de:
-‘Sizler de, Allah’a kasem olsun, bizden sonra çok daha güzelleşmişsiniz!’ derler.
” (Müslim, Cennet 13).

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum