Eyüp OTMAN
Evlâd-ı Fatihân
Balkanlar gezisi münasebetiyle yazıldı.
Evlâd-i Fatihân’ı, bulduk dimdik ayakta,
Türk ve Müslüman kalmış, bırakılan durakta.
Ta’vîz yok, hiçbir zaman, örf’ten ve an’aneden,
Ezan sesi çınlıyor, yükselen minareden.
Hepsi nezîh ve temiz, saygı hürmeti sonsuz,
Îmândır değerleri, yaşayamazlar onsuz.
Çoğu Hâfız, beyaz sarık, başlarıyla beraber,
Sarı sarık; Hacı’lığı müjdeleyen bir haber.
Camileri dopdolu, genç-ihtiyar yan-yana,
Ne güzel bir manzara, huzur verir insana.
Okullardan çıkınca, istisnasız çocuklar;
Koşuyorlar camiye; Kur’ân okuyacaklar.
Sanmayın birkaç kişi, ilk ve orta hepisi,
Kız erkek ayırmadan, duyulur Kur’ân sesi.
Fıtratları çok temiz, hepsi Nur’a müheyyâ,
Birkaç fedakâr kardeş, çalmışlar göle maya.
İhlâsları tam imiş, dualar cevap bulmuş,
Her ilde birer-birer, Dersaneler kurulmuş,
İskeçe: O parlak nurunu örtünmüş peçe,
Arşa çıkar feryadı, yalvarırdı her gece.
Peçeler kaldırılıp parladı; Nur’u lerzân,
Hayaller gerçek oldu; secdede şimdi her an.
Köylerde de bulunmuş, Nur’a müştak gönüller,
Bir görseniz onları; can-ı gönülden dinler.
Çocuklar ayrı güzel, ortaya sıralanmış,
Tutacaktır bu maya, perdeler aralanmış.
Köylerde Dersaneler, akşam buluşma yeri;
İşsizlik hüküm-fermâ, muhkem tevekkülleri.
Tarihçe-i Hayatta, sarıklı resimleri,
Şahinköy’de hayatta, o içlerinden biri.
Aynı yerde çektirdik, hatıra resmimizi,
Bilmem ki de yazar mı? Gelecek tarih bizi.
Vazife başında hâlâ; İmamet göreviyle,
Anlatır o günleri, hasret-keş yüreğiyle.
Evlâtları Hizmette, Nur’a pervane olmuş,
Dava: Fedakâr ve vefâ-dâr, Mücahidini bulmuş.
Bir UHUVVET DERNEĞİ, hizmete alem olmuş;
Legal bir hizmet için, böyle bir yol bulunmuş.
Muharrem kardeşin hâlî; hazâ birer Nur olmuş,
Yüksek idealleri, çevrede yankı bulmuş.
Nur’a bir Nuri gelmiş, Muharreme muzâhir;
Kenetlenmiş ikisi; kurtarılcak zavâhir.
Gümülcüne gülleri, İbrahim-i hâr olmuş,
Çevrede bülbülleri, Dilrüba feryâd olmuş.
Hürriyet meydanında, hâlâ mahkûm Selanik,
O meydan ki; araç dolu bir kötü mezbelelik.
Oradan zuhur etmiş, zâhirlere hükmeden,
Kalmamış ile’l-ebed, şimdi taşlaşmış beden.
Hizmet bayrağı şimdi; dikilmiş tâ meydana,
O menhûs memleketten, Nur yağacak her yana.
Çatlatacak toprağı, ekilen Nur tohumu,
Soracak ehl-i dikkat; beklenen Mesih bu mu.
Yarım kalmış o fetih, buradan başlayacak,
Gönüller feth olarak, fütûhât başlayacak.
Avrupa’nın kapısı, aralanacak burdan,
Herkes medet bulacak, neşrolunan bu Nur’dan.
Balkanlar seyahati, böylece sona erdi,
Bir daha gelmek için, her bir kardeş, söz verdi.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.