Evrim tartışmasının altında Yaratıcının reddi var
“Bilimlerin Işığında Yaratılış” panelinden notlar...
Risale Haber-Haber Merkezi
30 kadar bilim adamının hazırlamış olduğu “Bilimler Işığında Yaratılış" kitabının hazırlanması vesilesi ile Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümünce bir panel düzenlendi. “Bilimlerin Işığında Yaratılış” paneline konuşmacı olarak Prof. Dr. Osman Çakmak, Prof. Dr. Ȃdem Tatlı, Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz katıldı. Paneli Prof. Dr. Hasan Akan yönetti.
Fen Edebiyat Fakültesi dekanı Mustafa Değirmenci panelin açış konuşmasında, bu tür faaliyetlerin öğrenci açısından yararlarından söz etti. Daha sonra “Bilimlerin Işığında Yaratılış” kitabından üniversite radyo-tv birimince
hazırlanan 5 dakikalık bir sinevizyon gösterime geldi.
Paneli açış konuşmasında Hasan Akan, paneli düzenlemedeki amacı şu şekilde ifade etti:
"Yaratılış çok boyutlu bir hadise. Ümit ediyoruz ki hepimizin merak ettiği yaratılış konusunu Bilim ve Yaratılış Kitabında yazılarını gördüğümüz hepsi birbirinden değerli ve uzman diğer hocalarımızdan değişik boyutları ile
dinleme imkânımız olur ilerleyen zamanlarda."
Panelistlerin konuşmasından notlar şöyle:
Prof. Dr. Âdem:
Evrim kelimesi; başkalaşma, farklılaşma, kademeli olarak gelişme ve değişme ve ilerleme gibi aralarında değişik farklar bulunan pek çok kelime, tâbir ve deyim yerine kullanılmaktadır. Evrim konusunda aynı mana ve mefhumların aynı kelimenin farklı kimseler tarafından değişik manalarda kullanılması halinde, karşılıklı ithamların ötesinde bir sonuca varmak mümkün olmayacaktır.
Evrimin karşılığı olarak kullanılan ve fakat değişik mefhumları ifade eden kelimelerden bazıları şunlardır:
Tekamül: Tekamül kelimesi, evrimin manasını karşılamamaktadır. Çünkü tekamül bir canlının kendi iç bünyesindeki değişikliklerle belirli bir seviyeye ulaşması, kemale ermesidir. Mesela elma çekirdeği tekamül eder, elma ağacı haline gelir. Tek hücreden ibaret olan zigot tekamül ederek Allah'ın izniyle yetişkin bir insan olur.
Biyolojide bir canlının embriyodan itibaren olgun hale gelinceye kadar geçirdiği safhalara "ontogeny" denir. Tekamül bunun yerine kullanılmalıdır. Bu manada kainattaki bütün varlıklar tekamül kanununa tabidir.
İstihale: Evrim meselesinin münakaşa sahasına geçmesinden sonra bu polemiğe temas eden İslam alimleri, istihale kelimesini kullanmayı tercih etmişlerdir. Daha önceki alimler de bu kelimeyi kullanmışlarsa da, onların bu kelimeye yükledikleri mefhum ile evrim kelimesinin ifade ettiği mana arasında hiç bir irtibat yoktur. Esasen evrim yeni bir mefhum olduğu için Arapça’da tam oturmuş bir karşılığı yoktur. Bu sahadaki bazı otoriteler, evrimin
tam karşılığı olarak tatavvur kelimesinin kullanılabileceğini ileri sürerler. Nitekim Arapça lügat "el-Müncid"in Darwin maddesinde bu teori, "Tatavvur teorisi" olarak adlandırılmıştır.
Netice olarak şu kesinlikle söylenebilir ki, tekamül ve istihale kelimeleri, evrim mefhumunu karşılamaktan çok uzaktırlar. Bu ıstılahların tam oturmamış olmasını, evrim teorisinin yeniliğinden başka, teoriye yapılan tali ilavelerle kazandığı farklı manada aramak gerekir.
Tahavvül: Bu konuda yanlış değerlendirmelere sebep olan kelimelerden biri de tahavvüldür. Bunun ifade ettiği mana da "evrim" kelimesiyle karşılanmaya çalışılmaktadır. Tahavvül kelimesinin yerine de "evrim"in kullanılması mümkün değildir. Çünkü, tahavvülle izah edilmeye çalışılan, atom veya moleküllerin bir mertebeden başka bir mertebeye geçişidir. Şayet evrim teriminden tahavvülat yani hal değiştirme kastediliyorsa, o da teori değil bir kanundur. Elementlerin hal değiştirmesi, tahavvülat-ı zerrat olarak ifade edilir. Kısaca ifade edersek, atom ve moleküllerin, bir halden bir başka hale geçerek, yani hal değiştirerek canlıların bünyesinde yer almaları, bir takım biyoloji ve fizik kanunları çerçevesinde olmaktadır. Dolayısıyla elementlerin bu şekilde hal değiştirmesi, teori değil
kanundur.
İnsan yaklaşık yüz trilyon hücreden meydana gelmiştir. Her bir hücrede bir saniyede üç bin değişik reaksiyon olmaktadır. Bir saniye sonraki insan, madde cihetiyle bir saniye önceki insan değildir. Bünyesinde pek çok element değişim ve başkalaşıma uğramıştır. Bütün canlı varlıklar her an değişim içerisindedir. Bu ve benzeri bütün değişim ve başkalaşımlar. Evrim olarak ifade ediliyor. Bu manadaki bütün değişim ve başkalaşımlar teori değil bir kanundur.
Evrimi esas tartışmalı hale getiren nedir?
Evrimi esas tartışmalı hale getiren, onun evolüsyon veya filojeni karşılığı kullanılmasıdır. Yani, bir türden bir başka türün ve dolayısıyla bu yolla, insan da dahil bütün canlıların, silsile halinde birbirinden tesadüfen ve tabiatın eseri olarak ortaya çıktığı görüşüdür.
Bir canlının ilk yaratılışından itibaren günümüze kadar geçirdiği farz edilen ve ilmi tahkikle açıklanmaya çalışılan ve henüz nazariye olmaktan ileriye gidemeyen safhalara da filojeni denir. Evrim de bunun karşılığı olarak alınmalıdır.
Evrim Tartışmasının altında Yaratıcının kabulü veya reddi meselesi vardır. Meselâ elinizde bir gözlük var. Bunun hangi maddelerden yapıldığını, ne iş gördüğünü en ince ayrıntılarına kadar inceliyorsunuz. Böyle bir durumda herkes gözlüğün bir ustanın eseri olduğunda hemfikirdir.
Gözlük yerine canlıların gözü dikkate alınınca, o da en ince yapısına kadar inceleniyor, ne işe yaradığı ve nasıl çalıştığı ortaya konulmaya çalışılıyor. Buraya kadar bir problem yoktur. Bu gözün ustasının kim olduğuna sıra gelince, tartışma başlıyor. Açıktır ki eldeki gözlüğün; ilim, irade ve kudret sahibi bir ustanın eseri olduğu gibi, ondan daha mükemmel olan bu gözün de ilim, irade ve kudret sahibi bir ustanın eseridir.
Ateist evrimciler ise, gözlüğün ustasını kabul ettikleri halde, gözün tesadüfen ortaya çıktığını ve bir ustasının bulunmadığını belirtmeye çalışırlar Böyle bir iddianın bilimsel bir yaklaşım tarzı olduğunu ileri sürerler. Maddeyi ilahlaştıran inanç savunucuları, böylece evrim teorisini, bilimsel platformundan çıkararak ideolojilerine âlet etmeye çalışırlar. Evrimin tasarlanmamış bulunduğunu ve insanın da tesadüf eseri ortaya çıktığını savunan doktrin, deneye değil, ateizmi prensip edinen materyalist felsefeye dayanmaktadır. Evrimin alternatifi görüşlere izin verilmeyişi ve evrim için ileri sürülen delillerin kritiğinin yapılmayışı, materyalist düşünceye bağlı pozitivist felsefe hâkimiyetinin devamını sağlamak içindir.
Prof. Dr. Osman Çakmak:
Eğitim sistemindeki tezatlara ve toplum mühendisliği izlerine ve bilim yerine var olan ideolojik yaklaşıma dikkat çekerek konuşmasına başladı. “Günümüz Türkiye’sindeki eğitim sistemi ve politikası toplum mühendisliğinin etkileri ile şekillenmektedir. Türkiye’nin eğitim ve müfredat tarihi, insanımızın temel değerlerine tezat teşkil eden uygulamalarla doludur. Oysaki yapılması gereken, felsefenin hikmetle bağını kurmak ve dolayısıyla varlığı bir bütün
olarak görmenin yolunu açmaktır. Felsefenin hikmetle, bilimin de metafizikle bağı yeniden tesis edilince insan hayatı yeniden anlam kazanacaktır.”
Bigbang’tan günümüze kainatın yaratılışını ve yaratılış mucizesine ve yaratılıştan hikmet, kast ve iradeye dikkat çekti. Atomun temelini ve kuantuma maddeki mana tabakalarını göremeyişimizi şöyle anlattı.
Pozitivist yaklaşımı esas alan modern bilimin kaynağı gözlemdir, kamçısı da merak ve sorgulamadır. Bilimin gelişmesi önündeki en büyük engel ise şartlanmadır, ve onun da kaynağı herşeyin üzerine siyah bir cehalet örtüsü çeken alışkanlıktır. İki şeyi her zaman birlikte görmeye alışan bir insan, zamanla bu iki şeyi birbirinin parçası veya birini diğerinin kaynağı olarak algılar, ve biri olmadan diğerinin olamıyacağı hissine kapılır. Zamanla betonlaşan bu önyargıları kırmak gerçekten çok zor olmaktadır.
Gözlemlerimiz göstermektedir ki Evren madde-enerjiden oluşan tek tabakalı bir yapı değil; çok tabakalı ve çok boyutlu bir yapı, yani varlıkların madde ile beraber kuvvet, irade, hayat, şuur, görme, sevgi, güzellik, vs gibi birbirinden bağımsız madde dışı yani mânâ tabakaları oluşuyor..
Biz hemen herşeyi ancak etkileri maddede görülünce algılıyabiliyoruz, ve tabii olarak herşeyin kaynağının madde olduğu yanılgısına düşüyoruz.Günümüz bilim dünyasının ciddî bir saplantısı, herşeyin kaynağının madde veya onun eşdeğeri enerji olduğu ön kabulüdür. Bu yanılgı bilimde tıkanmalara ve çıkmazlara yol açmaktadır. Maddenin temel yapıtaşı olan parçacık veya enerji dalgasında kuvvet, irade, hayat, şuur, görme, sevgi, güzellik, vs gibi
metafizik varlık tabakalarını varlık katogorisinde değerlendirmeye başladığımızda sorunlar çözülmeye başlayacaktır.
Eşyanın da hakikatı ve varlığın sırrı konusunda tartışmaların kaynağı varlığı tek boyuta indirgemeden kaynaklanıyor; her şeyin kaynağının madde olduğu (materyalist inanç) anlayışı ile ilgili olmaktadır. Maddedeki kuvvet ve hayat gibi onlarca madde-dışı pırıltıların maddenin parçacıklarından değil madde-dışı katmanlardan geldiği farkedilince eşyanın hakikatı anlaşılmaya başlayacaktır.
Canlıların temel yapıtaşı olan atom veya moleküllerde (veya onların da temel yapıtaşları olan parçacık veya dalgalarda) hayat diye bir unsur yoktur. O halde hayat, maddedışı bir şeydir, yani mânâdır, ve zaman ve mekana tabi değildir. O zaman evrende yaygın bir “hayat” ışığı vardır, ve bu hayat ışığını alabilen her şey – maddî vücudu olsun veya olmasın – canlıdır.
Materyalist anlayışı ikameye çalışan unsurlardan birisi de evrim anlayışıdır. Tartışmalar konunun “Tevhid” anlayışını ve fikrini yıkmaya alet edilmesinden; bilimin ideolojiye alet edilmesinden ortaya çıkmaktadır. Konu esasen bilimsellik kılıfı altında bir ideoloji ve yada inanç sistemi halinde takdim edilmektedir. Kâinattaki etkili gücün “tesadüf, şuursuz sebepler ve tabiat” olduğunu çalışan kasıtlı ve art niyetli davranışlardır bunlar. Tartışılan Biyoloji değil ideolojidir. Varlıklardaki onca mana tabakalarının görülmemesidir.
Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz:
“Bilim tekniğe dair, mesleğe dair, hayata dair sorulara cevap ürettiği gibi dini hakikatleri anlamaya da destek olmalıdır. Böylece fen bilimleri inanca ve dini hayata dair sorulara da cevap verdiği ve çözüm ürettiği ölçüde anlam kazanacaktır. Konuya bu açıdan bakınca hak dinle bilimin maksatları birleşmektedir. Tarih boyunca bilimsel araştırma ve çalışmaların en büyük bir teşvikçisi hak din olan İslamiyet olmuştur. Zaten Kuran’ın ilk emri
“Oku”dur.”
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.