İstanbul’da vicdan sahibi yüz binler, yeni bir tarih daha yazdı: Müslüman Türk Milleti yılın ilk gününde başlarını secdeden kaldırdıktan sonra “Şehitlerimize Rahmet, Filistin'e Destek, İsrail’e Lanet” için camilerden akın akın Galata Köprüsü’ne yürüdüler... Öce sabah namazı ile 2024’ün kurdelesini kestiler, dualarla şehit Mehmetçiklerimize ve Gazze şehitlerimize rahmet dilediler. Biraz önce secdedeki başlar, heybetli bir şekilde zulme karşı dikildiler... Bu vesileyle, çocuk katili İsrail ve Amerikan askeri terörist PKK’ya karşı, imanlı milletimiz, lanet yürüyüşüyle, yine mazlumların sesi olduğunu bir kez daha göstermiş oldu…

Atılan sloganlarla, İstanbul, dünyanın vicdanına merhamet ritmi tutturmaya çalıştı… Ne yazık ki; yine sahneye İslam düşmanı, adı bizden, ama hiçbir zaman biz olamamış biri çıktı, elinde Kelime-i Tevhid bayrağıyla şehit askerlerimiz ve Gazze için yürüyüş yapan bir vatandaşımızın yüzünü; “Sen Arap sevicisin” diyerek, kanlar içinde bıraktı. Oysa bu asil millet, Arap sevici değildir; Müslüman sevicidir ama bu soysuzlar zulüm sevici, ihanet sevici, düşmanlık sevici, LGBT sevici, kısaca her türlü pislik sevicilerdir…

Müslüman, hangi ırktan olursa olsun diğer Müslüman’ı sever, zulüm karşısında sahip çıkar! Müslüman Türk milleti kendini mazlumlara ve tüm dünya Müslümanlarına hizmetkâr ve fedai gördüğü için; her canı yanan Müslüman için tepki gösterir... Irkçılık tuzağına düşmüş ve bu hassasiyeti neden Doğu Türkistan’a göstermiyorsunuz diyenlerin imanında Müslümanlar için olması gereken hassasiyet kalmamış demektir. Bu söylemler; Amerika ve İsrail zulmüne toz kondurmamak söylemidir...

Şeytanın iki eli…

Şeytanın kuruyası iki elinden biri faşizm diğeri ise kapitalizmdir. Dessas İngiliz ise sessiz ve sinsice sufle vericidir… Şeytanın faşizm elini asırlıca Batı kullandı ve ben atom bombası atarak Faşizme daha iyi çağ atlatırım diyerek, Amerika o kırılası eli devraldı. Kapitalist eli ise Yahudililer kimseye kaptırmadı. Faşist el görevi Amerika’ya geçmeden önce asırlarca biz o eli hırpaladık, hatta felç bile ettik ama içimizdeki hainler yüzünden Osmanlı felç olup, yeni bir düzen kurulduktan sonra Amerika şeytanın faşist eli olma fırsatını buldu ve alçaklıkta sınır tanımadı. Şeytanın kapitalist eli Yahudiler, oldubittiye getirip; Filistin içine çöreklenip, gücü de elde edince, Peygamberlere yaptığı sahtekârlığın çok daha akademik boyutunu Arapların yetim bıraktığı Filistin’e uygulamaya başladı ve bu günlere gelindi…

Biz kırk yıldır Amerikan askeri PKK ile mücadele ediyoruz, Gazzeli kardeşlerimiz ise yarım asırdan fazladır küfrün ve ihanetin ve de alçaklığın vücut bulmuş şekli İsrail’le cebelleşiyor. Biz, faşist Amerika’nın askeri PKK’nın belini kırdığımız gibi inşallah soysuz, barbar ve kapitalist İsrail’in de belini kıracağız. Bir şart var ki: Uhuvvet-i İslâmı yakalamış olalım…

Rahmet-i İlahiyeden umudu kesmiyoruz; sabır ve dua ile Gazzeli kardeşlerimizin İsrail zulmünden kurtulmasını; terörist İsrail’in kahrı perişan olmasını bekliyoruz. Beklerken en azından bize düşeni de yaparak, fiili duamızın yeşermesini sağlamış olacağız…

Son söz: Biz sabah dışarı çıkmadan önce hava durumuna bakarak, ona göre hazırlık yapıyoruz; dördüncü öğünümüz de meteorolojiye bırakmak oldu. Gazze’deki Filistinli kardeşlerimiz ise gökyüzünün yağmuruna göre değil, İsrail’in yağdırdığı bombalara göre hareket inşa ediyor, tevekkül şemsiyesine sarılıyor... Gazzeliler öyle metanetli ki; asla ümitsizlik fırtınası şemsiyelerini uçurmuyor… O metanet ve kuvvetli imanla harika teslimiyet, ümitsizliğe yenik Müslümanlara uyandırıcı tokat olsun!