Abdulkadir ÇELEBİOĞLU
Fikrî Mülahazalar-14
▪️Kur'ân-ı Kerîm bize şöyle der;
فَارْجِعِ الْبَصَرَۙ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ
"İşte gözü(nü bir defa daha göğe) çevir, (bak, orada) hiçbir çatlak görecek misin?"
(Mülk Sûresi, 4. Âyet-i Kerîme ve Meâli)
Kâinatın nizam ve intizamı ile Hâlık-ı Rahîm'e giden yolu bize gösteren bizzat Rabbimiz'dir.
▪️Âyet-i celîlerin bir kısmında bizlere şöyle bir soru sorulur;
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
"Andolsun biz, Kur’ân’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?"
(Kamer Sûresi, 17. Âyet-i Kerîme Meâli)
Cenâb-ı Hak, düşünüp öğüt almayı nasip eylesin.
▪️Rabbimiz bize şöyle buyurur;
فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ
"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!"
(Hud Sûresi, 112. Âyet-i Kerîme ve Meâli)
Âyet-i Kerîme ile münasebettar bir hadîs-i şerîf şu şekildedir;
"Hattâ Resul-i Ekrem (Aleyhissalâtü Vesselâm) ferman etmiş ki: شَيَّبَتْنٖى سُورَةُ هُودٍ [*] yani Sûre-i Hud'daki فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ âyeti beni ihtiyarlattırdı."
(Sikke-i Tasdiki Gaybî, s. 162)
[*] "Hûd Sûresi beni ihtiyarlattı."
(Tirmizî, 56. Sûrenin tefsiri; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2:343)
Nurlar'da bu aktarıldıktan sonra şu denilmektedir;
"Çünkü ehemmiyeti azîmdir. İstikamet-i tâmmeyi emrediyor."
(Sikke-i Tasdiki Gaybî, s. 162)
▪️Resûlullah (asm) şöyle buyurmuştur;
"Ruhbaniyet bize yazılmadı."
(Müsned, 6: 226)
Mevzu ile alâkadar bir yer Nurlar'da şu şekilde geçmektedir;
"لَا رُهْبَانِيَّةَ فِى اْلاِسْلَامِ
"Ruhbaniyet İslâmiyette yoktur." mânâsı, ruhbanîler gibi tecerrüd merduddur, hakikatsızdır, haramdır demek değildir."
(Hanımlar Rehberi, s. 27)
▪️Hayırlı işlerde sebep olmaya bakalım. Hayra anahtar, şerre kilit olalım. Hayır yolları açalım ki, bizden sonra bile insanlara menfaatli olalım.
Nurlar'da "Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm" ile ilgili şu yer mühimdir;
«اَلسَّبَبُ كَالْفَاعِلِ [*]
sırrınca, bütün o ümmetinin işlediği hasenatın bir misli, sahife-i hasenatına ilâve edilen ve şu kâinattaki makasıd-ı âliye-i İlahiyenin medarı ve mevcudatın kıymetlerinin teâlisinin sebebi olan o Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm...»
(Lem'alar, s. 224)
[*] "Bir şeye sebep olan, (bizzat onu) yapan gibidir.
مَنْ دَلَّ عَلَى الْخَيْرِ فَلَهُ مِثْلُ اَجْرِ فَاعِلِهِ
hadîsinin mânâsına muvafık bir sözdür.
(bk. Tirmizî, İlim 14; Müsned 5:357; Ebû Hanîfe, el-Müsned 1:151)
Mevzu ile alâkadar bir diğer hadîs-i şerîf ise şu şekildedir;
"Kim benden sonra terk edilmiş bir sünneti yaşatırsa, onunla amel eden insanların sevaplarından hiçbir şey eksiltmeksizin, onların sevaplarından bir mislini alır. Kim de Allah ve Resûlü'nün kabul etmediği, hoşlanmadığı bir bid'a çıkarırsa, aynı şekilde onunla amel eden insanların günahlarından hiçbir şey eksiltmeden bir mislini yüklenmiş olur."
(İbn Mâce, Mukaddime, 15; Tirmizî, İlim, 16)
▪️Hadîs-i şerîflerden sonra söylenilen,
-اَوْ كَمَا قَالَ-
ifadesi şu anlama gelir;
"Her ne kadar ben gördüğüm kitaplarda veya kendilerinden dinlediğim zâtların dilinden Resûlullah (asm) Efendimiz'in bu sözü beyan buyurduğunu biliyorsam da, tam olarak harfi harfine bu lafızlarla buyurduğunu kesin bilmiyorum. Resûl-i Ekrem (asm) Efendimiz bu mânâyı, bu veya buna benzer bir ifade ile dile getirmiştir."
▪️Nurlar'da geçen ve maalesef günümüzde insanlarda hususan da gençlerde olan cây-ı dikkat bir mevzu şudur ki;
"...seriü't-teessür ve hassas olan memâlik-i harredeki insanların hevesât-ı nefsaniyesini mütemadiyen tehyic edecek açık-saçıklık, elbette çok sû'-i istimalâta ve israfâta ve neslin za'fiyetine ve sukût-u kuvvete sebeptir."
(Lem'alar, s. 198)
Burada geçen "sû'-i istimalât"tan kasıt, vücûddaki cinsî enerjinin ve maddenin yersiz kullanılması ve israf edilmesidir.
Devamında geçen "israfâta ve neslin za'fiyetine ve sukût-u kuvvete sebep" olması ise şu şekilde anlaşılabilir; Erkeğin menisinde kadındaki yumurtayı dölleyecek spermler vardır. Erkek, karşı cinsin açık saçıklığı yüzünden sû'-i istimâller ile bu maddeyi israf ettiğinde, hem kendisi kuvvetten düşer hem de güçlü olan ve yumurtayı daha iyi dölleyebilecek spermler yok olur, geriye cılız ve güçsüzleri kalır. Bunlarla döllenen yumurtadan meydana gelen çocuk da gerek ruhî, gerekse bedenî bakımdan güçsüz ve zayıf olur. "Sukût-u kuvvet" olarak ifade edilen de, kuvvetten düşmeye işaret eder.
Aynı zamanda Kastamonu Lâhikası'nda geçen şu yer de mevzumuza bakmaktadır;
"Evet ehl-i İslâmda, nazar-ı haram ziyadeleştikçe, hevesat-ı nefsaniye heyecana gelip, vücudunda sû'-i istimalât ile israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan, tıbben kuvve-i hâfızasına za'f gelir. Evet bu asırda açık-saçıklık yüzünden, hususan bu memalik-i harrede o sû'-i nazardan sû'-i istimalât, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeğe başlıyor. Herkes cüz'î, küllî o şekvadadır."
(Kastamonu Lâhikası, s. 133)
Demek ki vücudundaki sû'-i istimalât ile israfa girmesi yanında, "haftada birkaç defa gusle mecbur ol"ması da mevzubahistir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.