Abdurrahman İRAZ
Filipinler'de gözler yaşarıyor
Önceki yazının devamı…
Pazar günü 40'ı aşkın iş adamı ile birlikte 10 bakanlığın temsilcileri, belediye başkanı ve şehir valisi ile birlikte YENİSİAD üyeleri biraraya gelindi. Öğleye kadar resmi protokol konuşmaları yapıldı. Öğle yemeği ve namazından sonra masa toplantıları başladı. Saat 3.30'a kadar yapılan iş görüşmelerinden hayırlı neticeler çıktı. Anlaşma ve sözleşmeler yapıldı.
Pazartesi sabahı saat 08:00 De Cagayan de oro da kaldığımız otelden ayrıldık. 15-20 dakikalık bir yolculuktan sonra Filipinler devlet başkan yardımcısı ve çevre bakanı, liberal parti genel sekreteri Professor Neric Akosta'nın çiftliğine ulaştık. 9 hektarlık bir arazinin içindeki çiftliği elbette anlatmayacağım. Fakat sayın bakan, eşi, annesi ve babasının çok sıcak bir karşılama hazırladıklarını söylemeliyim. Kendisi dindar bir katolik olan Acosta'nın anneside eski belediye başkanıymış. Babası da ilim adamı. 3-4 saatlik maceralı bir çiftlik gezisinden sonra bakanın açık büfe yemek ikramı oldu. Muhammed Rıza ile çok samimi bir dostluğu olan bakan ile kısa bir röportaj yapıp tekrar otobüsümüze binip yola koyulduk.
Hedefte İligan şehri vardı. Muhammed Rıza'nın ağabeyi Mahmut Dalkılıç'ın yol üzerindeki bambu çiftliğine uğradık oradada bizi bir sürpriz bekliyordu. Herkese taze hindistan cevizi ikram edildikten sonra tekrar otobüsümüze binerek 4 saat sürecek yola koyulduk.
İligan'da iki medrese var. Her cumartesi günü İligan şehir hapishanesinde Risale-i Nur dersi yapılıyor. Cuma günleri cuma namazlarını da mahpuslara yine Nur talebeleri kıldırıyor. İliganda dersanede namazlar kılınıp yemekler yendikten sınra hidayete gelmiş iki kardeşimizin bize yaptıkları sohbet gözlerimizi yaşarttı. İligan'da geçirdiğimiz iki saatten sonra yeni hedefimize, Marewi'ye doğru tekrar yola koyulduk. Bir saat sonra dünyada eşi olmayan tek örnek bir şehre girdik. Şehrin girişinde büyük tak’ın üzerinde şöyle yazıyordu: “WELCOME TO İSLAMİC CİTY OF MARAWİ’ yani MARAWİ İSLAM ŞEHRİNE HOŞ GELDİNİZ. Evet moro müslümanlarının merkezi olan Marawi şehrinin kendine özel kanunları ve medeni hukuku var. Şer’i hükümler geçerli.
Aslında Marawi belki Türkiye'den onbinlerce km. uzakta ve biz bilmiyoruz, fakat onlar Türkiye'yi kalblerinde hep yaşatmışlar. İlk olarak 1906'da Amerika ordusu Marawi'ye saldırınca moro müslümanları muazzam bir direniş göstererek ABD ordusunu püskürtüp toplarına el koyuyorlar. Savaş bitince Amerikalılar Marawi hükümetinden toplarını isteyince o günün devlet başkanı SULTAN ALLAWİ ALONTO "biz Osmanlı Halifesi Sultan Abdulhamit Han’a bağlıyız siz toplarınızı oradan isteyiniz" diyor. Bunun üzerine Amerikalılar Sultan Abdulhamit Han hazretlerine telgraf çekip topları istiyorlar. Sultan Abdulhamit Hanın cevabı kısa ve nettir: “Savaşta elde edilen ganimetlerin iade edildiği nerde görülmüştür. Moro müslümanları benim tabamdır. Bundan böyle onlara açılan savaş bana yani Osmanlıya açılmış olarak kabul edilecektir."
Yıl 2006. Yani ABD savaşından tam 100 yıl sonra Muhammed Rıza ilk defa Marawi'ye gidiyor ve bir sempozyumda konuşma yapıyor. Dineyiciler arasında biri kalkıp "bunun bütün konuşmaları bid’attır" diye itiraz edince Sultan Allawi Alonto'nun torunu ve üniversitenin o günkü rektörü olan Dr. Ahmet Alonto ayağa kalkarak itiraz edenleri susturuyor ve “bu kardeşimizin dedeleri 100 sene once bizi ABD işgaline karşı müdafaa ettiler. Şimdi manevi cihadla yine bizi korumaya çalışıyorlar” diyerek muteriz vehhabileri susturmuştu. İşte Muhammed Rıza'nın o ilk ziyaretinde onu depoya indirerek bir Kur’an gösteriyorlar. Muhammed Rıza'yı hıçkırıklara boğan o hikayeyi yine inşaallah Muhammed Rıza ile yaptığımız röportajda okuyacaksınız. Biz yine seyahatimize geri dönelim.
Gece üniversite kampüsü içindeki harika doğa otelde kalıyoruz. Sabah yine üniversite toplantı salonunda müslüman ve hıristiyan yüzlerce talebeye eyelet yök başkanı ve üniversite rektörünün katılımıyla Mehmet Paksu hoca ve YENİSİAD başkanı Said Özadalı beyler birer konferans veriyorlar. Gerçekten yine işadamlarımız konferansları göz yaşları içinde izlediler. Seminerden sonra hep beraber medrese ziyaretinde bulunduk tamamı Filipinli olan 10 genç kalıyor dersanede. Başlarındaki kardeşimiz “biz bütün namazlarımızı medresede cemaatla ve tesbihatımızı yaparak kılıyoruz. Medreseye aldığımız gençlere ilk şartımız tesbihatı ezberletmektir” diyor. Ziyareti yine Mehmet Paksu hocanın duasıyla tamamlayıp Risale-i Nur Enstitüsü'ne geçiyoruz. Profesör Norma hanım bütün ailesi ve talebeleriyle karşılıyor bizi evinde ağırlıyor, yemek veriyor. Zorlanarak arkadaşların sabırlarına sığınarak ben de Norma hanımla kısa bir röportaj yaparak çıkıyoruz.
Hedefte Pagadian şehri var yalnız yolda bir kasabada BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ OKUMA MERKEZİ var bunun hikayesi çok hisli inşaallah yine Muhammed Rıza'nın röportajında okuyacaksınız.
Gece Pagadian şehrine geldik otele yerleştik yarın sabah İnşaallah Filipinler'de ilk mülk medresenin olduğu şehre gideceğiz.
Kuruan 600 km'lik bir arsa üzerindeki dersanenin tapusu Risale-i Nur Enstitüsü'ne ait. Kuruan'dan sonra Zambuanga'ya oradanda Başkent Manila'ya geçeceğiz. Çarşamba günü saat 11'de büyükelçinin davetine katılacağız. Akşam da inşaallah geri dönüş için havaalanında olacağız.
Saadet ve muhabbetle kalınızı. 15 Mayıs 2012. Saat: 00:32 Pagadian.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.