Mustafa NUTKU
Gazozlar helal mi?
Bir Müslüman’ın bu dünya hayatı boyunca aklını ve cüz’î iradesini iyi kullanmakla imtihanı esnasında en fazla dikkat etmesi gereken şeylerden biri de kendisinin ve bakmakla mükellef olduklarının gıdalarının helal olmasıdır. Bazı dar düşünceli, cahil veya İslâmî hassasiyetten uzak kişiler bu mevzuu hafife almakla büyük hata etmektedirler. Bu mevzuda bilgisi olanların ise, bildiklerini çeşitli vasıtalarla ve usulüne uygun olarak bildirmek vazifeleri büyük lüzum ve önem arz etmektedir.
Bakara Sûresi’nin 286. âyetinde (mealen) “Allah kimseye (ibadet ve itaatte) gücünün yettiğinin dışında (üstünde) teklifte bulunmaz (herkesin) kazandığı iyilik kendi yararına; yaptığı (kötülükler) da kendi zararınadır” denilmektedir. Bu âyet mealinin, mefhûm-ı muhâlifi (bu âyet mealinde bizzat kastedilen manânın tersinden anlaşılan. zıt manâsı) ile “Allah herkese, onların gücü yettiği kadar mükellefiyet de yüklemiştir” şeklinde de anlaşılması ve ona göre gereğinin yapılması Müslümanlar tarafından ihmal edilmemelidir!
Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lâhikasında, haramı, helâli bilip haramdan çekinmenin lüzumuna şu cümlelerle de dikkat çekmektedir:
“Bu milletin ve bu vatanın hayat-ı içtimaiyesini anarşilikten kurtarmak ve büyük tehlikelerden halâs etmek için beş esas lâzımdır ve zarurîdir:
Birincisi: Merhamet
İkincisi: Hürmet
Üçüncüsü: Emniyet
Dördüncüsü: Haramı helâli bilip haramdan çekinmek
Beşincisi: Serseriliği bırakıp itaat etmektir.”
Müslümanlar her konuda olduğu gibi, “helal gıda” konusunda da bilmeden işledikleri günahlardan mesul değildirler; fakat, “helal gıdaları” da araştırıp öğrenmek ve öğrendikleri doğru bilgileri kendileri ve bakmakla mükellef oldukları kişiler için uygulamak mesuliyetindedirler. Aksi halde, kendileri âhirette bu konuda da hesaba çekilecek olduktan başka, gıda ihtiyaçlarını teminle mükellef oldukları (çocukları, anaları, babaları vd) âhirette kendilerinden davacı olabileceklerdir!
İlgili bir meslekî dernek başkanının açıklamasına göre, ülkemizdeki bakkallarda ve marketlerde en çok satılanlar gazozlarmış (!) Daha önceki bir yazımda da bahsettiğim gibi, yaz aylarında ve hattâ oruç ibadetinin yapıldığı Ramazan aylarında iftar sofralarında “gazoz” türünden içeceklerin tüketimi ülkemizde daha da artmaktadır! Gazoz üreticisi küresel sermaye sahipleri, Ramazan aylarını gazoz satışlarını arttırmak için büyük bir fırsat gibi görmekte ve yoğun reklamlarla kendi imal ettikleri gazozları “İftar sofralarının vazgeçilmez içeceği” (?) gibi reklamlarla daha fazla satmaya çalışmaktadırlar. Vefat eden kişilerin ardından taziye yapılan ekserî evlerde ve bununla ilgili umumî mekanlarda Fatiha ve Kur’an’dan diğer bazı sûre ve dualar okunduktan sonra, gelenlere çay yanında ekseriya gazozlar da ikram edilmektedir.
Gazozlar Müslümanlar için helal midir? Helal değilse, onların içilmemesi gerektiğinden başka; satılmalarının da ve satın alınmasalar bile ayni alışveriş yerinden başka alışverişlerin zaruretsiz olarak yapılmasının da caiz olup olmadığı, İslâmı iyi yaşamak isteyen Müslümanlar tarafından iyi araştırılarak ona göre hareket edilmesi gerekmez mi?
Ancak, gazozlar hakkında Müslüman halkımızın büyük ekseriyetinin yeterli bilgisi olmadığından, o bilgileri bilenler başkalarına bildirmekle ilgili mükellefiyetlerini de ihmal etmemelidirler.
Yıllar önce İslâm’ı yaşamaya çalışan bir akrabamın sofrasında helal sertifikası olmayan bazı gazozları da görünce, davet sahibine “Bu gazozlar sofrada olmasa, iyi olurdu” dediğimde, yanımda oturan Hanefî Fıkhı’nın ülkemizdeki en tanınmış âlimlerinden biri olarak adı geçen zat, büyük bir hışımla bana dönerek “Ne varmış bu gazozlarda?” sözleriyle bana tepki gösterdiğinde; o sofrada davet sahibini ve diğer davetlileri rahatsız edecek bir tartışma olmaması için mecburen susmuştum; fakat o haksız tepkiye çok üzülmüştüm.
Bu mevzuyla ilgili mühim bir ikaz olarak da nazar-ı itibara alınması gereken, Kur’an- Kerîm’de Nahl Sûresi 16/116. âyette (mealen) şöyle denilmektedir: “Dillerinizin (
Bu âyet mealine göre, ben aslında helal olana “Helal değil” dersem, o âyete muhalefet etmiş olurdum; aslında helal olmayana da başka birisi “Helal” derse, o kişi bahsettiğim âyete muhalefet etmiş olurdu düşüncesiyle ve ayrıca kendisinin bildiği ve başkalarına da bildirmesi gerekenleri bildirmemenin günahından bahseden Kur’an âyetini de düşünerek, bakkal ve marketlerimizin en çok sattığı mal olduğundan bahsedilen gazozların mahiyeti hakkında bildiklerimi şimdiye kadar çeşitli ortamlarda bildirmeye çalışmıştım.
Onlardan biri de, “Gazozlar helal mi?” başlıklı, aşağıda naklettiğim yazım olmuştu.
Gazozlar helal mi?
Gazozlar mevzuu, “helal gıda” ile alâkalı tartışılması gereken mevzulardan biridir ve değişik zamanlarda tekrar aktüel olarak gündeme gelmektedir. 29.06.2012 tarihli gazetelerde de, Fransa’da tüketici haklarından sorumlu kamu kuruluşu olan Millî Tüketim Kurumu (INC) tarafından gazoz cinslerinden biri olan Coca-Cola’nın gizli formülünde yer alan bazı katkı maddelerinin açıklanması sebebiyle, gazozlar mevzuu yeniden aktüel olmuştu ve gündeme gelmişti; Coca-Cola firmasının ve onun Türkiye temsilciliğinin beyanları medyada tekrar yer almıştı.
Babamın hayatta bulunduğu sırada, dindar bir doktor oluşu sebebiyle onun söyleyeceklerine itimat edilerek, “gazozlarda alkol olup olmadığı ve içilmesinin helal olup olmadığı” İslâm dinini bakmakla mükellef olduklarıyla birlikte yaşamak isteyen bazı kişiler tarafından kendisine sorulurdu; halbuki, babam doktordu ve bu bir “tıp konusu” da değildi! Babam, mahiyetini bilmediği meşrubat ile ilgili, hüküm ifade eden şeyler söylemezdi; fakat kendisi de onları hiç içmezdi. Her Müslüman da, hangi meslekten olursa olsun, mahiyetini iyi bilmediği meşrubat hakkında hüküm ifade edecek şeyler söylememeli; ancak şüpheli bir durumu varsa ondan sakınmalı ve sakındırmalıydı.
İstanbul Üniversitesindeki kimya tahsilim esnasında, yaz aylarında aynı sınıftaki üniversite kimya bölümü öğrencileri olarak Türkiye içinde teknik gezilere çıkmış, çeşitli kimya tesislerini yerinde görüp incelemiş ve ilgililerden teknik bilgi almıştık. Bu teknik gezilerimizde, en basitinden en gelişmişine kadar, gazoz imalathane ve fabrikalarını da gezmiştik. Sınıf arkadaşlarımdan birisinin babası da Anadolu’nun bir şehrinde gazoz imalatçısıydı ve bir teknik gezimizde bizi kendi imalathanelerine de götürüp orada bize teferruatlı teknik bilgi vermişti. Üniversite kimya bölümü öğrencisiyken, IAESTE (Teknik tecrübe için milletlerarası öğrenci mübadelesi birliği) adlı bir kuruluş vasıtasıyla, bir yaz tatilinde gittiğim İspanya’da staj yaptığım yer de, bir meşrubat fabrikasıydı. Böylece, öğrenci olduğum yıllardan başlayarak, “gazozlar” hakkındaki bilgileri de hem öğrenmiş ve hem de imal edildiği yerleri görmüştüm. Üniversite öğretim elemanı ve öğretim üyesi olarak çalıştığım yıllar boyunca da, “Sulu Çözeltiler” gibi başlıklar altında bunları genişletilmiş şekliyle teorik olarak anlatmıştım.
Şimdi için de geçerli olacak şekilde, tüm gazozlar hakkında çok kısa olarak özetlenebilecek teknik bilgi şuydu: Gazozların en basiti olan sade gazozlarda bile su, şeker, tad ve koku verici esanslar ve koruyucu maddeler vardır. Bunları su ile tam karışmış (suda çözünmüş) hale getirilmiş olarak ihtiva eden gazozun sulu ana çözeltisi, basınçlı karbondioksit gazıyla birlikte şişelere ve alüminyum kutulara doldurularak satışa sunulur. Gazozlar için ekseriya eksik bazı sıfatlandırmalar yaparak kullanılan “gazlı içecek” veya “asitli içecek” gibi kelimeler, gazozları tarif ve karakterize edici olarak kâfi değildir. Maden suyu, soda, bira, şampanya gibi başka içecekler de “gazlı”; limonata, portakal suyu, vişne suyu gibi başka içecekler de “asitli” içeceklerdir. Bunların da bazıları “helal”, bazıları ise “haram”dır! Gazozlar, (ana çözeltileri) basınçlı karbondioksitle birlikte şişe veya metal kutulara doldurulduğu; o şişe veya metal kutuların kapakları açıldığında, gazozların ana çözeltisinde “fiziksel olarak çözünmüş karbondioksit gazı” atmosfer basıncıyla dengeleninceye kadar gaz kabarcıkları halinde çıktığı için “gazlı”, o karbondioksit gazının kimyasal olarak kısmen gazozların içinde çözünüp “karbonik asit” hâsıl etmesiyle de “asitli”dir; fakat ayrıca da “şekerli”, “esanslı” ve -içindeki esansları suda çözünmüş hale getirmek maksadıyla ekseriya kullanılan- “alkollü”dür. Çünkü, tad ve koku verici esanslar, “yağ cinsinden ve suda çözünmeyen” (hidrofob) maddeler olduklarından, bunları gazozların asıl maddesi olan suda çözünür hale getirmek için, hem suyla ve hem de yağ cinsi maddelerle homojen (özelliği her tarafında ayni) karışım yapabilen “ara çözücü” olarak “alkol” (sarhoşluk verici içeceklerdeki, sarhoşluk vermek özelliğini gösteren “etil alkol”) kullanılması gazozların imalinde çok yaygındır.
Sarhoşluk (sekerat) verici olduğu, için bir damlasının bile içilmesi veya başka bir şekilde vücuda alınması haram olan “etil alkol” (bundan sonra, bu yazıda “etil alkol” kasdedilerek, sadece “alkol” denilecektir) yerine, onun gibi “ara çözücü” olarak yağ cinsinden maddeleri suda çözünür hale getirebilecek; fakat alkolden farklı olarak, sarhoşluk verici özellikte olmadığı için içilmesi veya başka bir şekilde vücuda alınması haram ve zararlı olmayan “propylen glycol” gibi kimyasal maddeler de vardır; ancak gazoz üretiminde “alkol” yerine gazozdaki esansları suda çözücü olarak “propylen glycol” gibi maddeleri kullanan gazoz üreticileri çok azdır! Buna rağmen, ülkemizde satılan gazozların çoğunda etiketlerinde, geçerli bir “helal sertifikası” alınıp gazozlarının ambalajlarında bunu yazılı olarak belirtilmeden, “Gazlı alkolsüz içecek” yazısı yer almaktadır! Halbuki, gazozlarla ilgili TSE 4080 no.lu Standard, İslâm Fıkhı’na göre değil; Avrupa Birliği Standartlarına uyum sağlamak için, az miktardaki alkole de “alkolsüz” demektedir. Gene Avrupa Birliği Standartlarıyla uyum için hazırlanmış “Etiket Yönetmeliği”ne göre de yüzde 1,2’den az olan maddeler ürünün etiketine yazılmamaktadır ve Müslüman halkımız bunları bilmiyorsa, gazoz etiketlerindeki “alkolsüz” kelimesine bakarak, içinde hiç “alkol” bulunmadığını zannedip aldanmaktadır!
Dünyanın en büyük gazoz firmaları olan Coca-Cola ve Pepsi-Cola’nın kendi yazılı beyanlarında bile, “kendi imal ettikleri gazozların üretimi esnasında bileşimlerine alkol’ün girdiğine, fakat bu alkol’ün az miktarda olduğuna dair mektuplarından www.islamicity.org web sitesindeki Q24 no.lu soruda ve onun A24 no.lu cevabında açıkça bahsedilmektedir ve bu soru-cevaba internetten kolayca ulaşılabilmektedir.
Gazozlar, dünyada yıllık ortalama gelir seviyelerine oranla bilhassa Müslüman ülkelerde ve hem de Ramazan aylarında en çok tüketildiğinden (!), son zamanlarda Filistin hadiselerini de ticarî amaçlarla reklamlarına malzeme yaparak ranta dönüştürmeye çalışan yeni gazoz firmaları, uluslararası pazarlarda Müslümanları cezbeden isimleri marka olarak kullandıkları gazoz mamulleri ile bu pazardan pay kapmağa çalışmaktadırlar. Bunlardan biri olan 1954 Tunus doğumlu Fransız iş adamı Tevfik Mathlouti’nin İran’da kurduğu, 4 kıtada 30 ülkede aktif olarak satışının yanında Türkiye pazarında da pay arama arayışında bulunan “Zemzem Cola” markalı gazoz firmasının Satış ve Pazarlama Koordinatörünün 27.06.2005 tarihli Akşam gazetesinde yer alan beyanatı, “İslâmî Kola Değiliz” başlığıyla dikkati çekmektedir. Malını hem “Zemzem Kola” markasıyla imal edip satmak, hem de “İslâmî kola olmadıklarından bizzat kendisi bahsetmek” ise, tezatlı bir hal olmaktadır. “Zemzem Cola” Fransa’da da “Mekke Cola” markasıyla ve gene Müslümanları cezbetmeğe çalışan bir isim verilerek satılmaktadır! Bu ticarî akıma 2003 Şubat ayında “Kıble Cola” adıyla bir marka daha katılmış; Tunus asıllı üç Fransız da, “Muslim Up” markasında, Müslüman kelimesinin İngilizcesini kullanarak, gazozlarını satmak için gene Müslüman tüketicileri hedef almıştır!
Dünya menfaatini esas alarak imal ettikleri gazozlara verdikleri İslamî kelimeleri kullanan markalarla Müslümanları gazozlarının müşterileri haline getirmeğe çalışanlara ve Müslümanlarda gazozlarla ilgili çeşitli şekillerde “kafa karışıklığı” meydana getirenlere karşı, o mevzuu bilenlerin, bildikleriyle Müslüman halkı aydınlatmak mesuliyeti çok vardır. Birinci derecede Yahudi âlimlerini kastetmekle beraber, Bakara Sûresi’nin 2/174-175 âyetleri, bildiğini gizlemenin büyük vebalinden bahsetmektedir. Maddî veya manevî küçük bir menfaat için bildiğini gizlemek, onu çarpıtarak insanlara aktarmak ciddî bir münafıklık belirtisi olmasına rağmen, insanlar kendi uydurduklarına bir müddet sonra bazen kendileri de inanmaya başlamaktadırlar. Bu şekilde, bilenin bildiğini gizleyip çarpıtması, bilmeyenlerin “bilmek hakkı”nı yerini getirmemekle işlenen bir nevî hak gaspı ve zulüm olmaktadır!
Bu mesuliyet duygusuyla ben, ülkemizde çeşitli gıda mamulleri üreten gıda şirketlerinden birinin gazoz sektörüne de gireceğini gazetelerden öğrenince, 13.07.2002’de o şirketin sahibine, başlamak istedikleri gazoz üretimi ile ilgili Müslüman halkımızın ihtiyaç ve beklentilerinden bahseden bir sayfalık bir mektup yazıp, onu iki ekiyle birlikte faksla göndermiştim. İki hafta kadar sonra, 26.07.2002’de o şirketten bana gönderilen cevapta, yazımın dikkatle okunduğu, TSE 4080 sayılı “Gazlı Alkolsüz İçecekler” standardında binde beş etil alkol müsaadesine rağmen gazozların “alkolsüz” olarak takdimine haklı tepkime aynen iştirak edildiği, su bazlı ürünlerin aromalandırma ameliyesinde “propylen glycol” içinde çözünmüş, yağ bazlı ürünlerin aromalandırma ameliyesinde ise “Triacetin” içinde çözünmüş koku verici maddelerini kullandıkları bildirilmekteydi. Bana gelen bu cevap mektubundan memnuniyet duyarak, onu fotokopiyle çoğaltmış ve gazozlar mevzuunda bana soru soranlara, bazen bu cevap mektubundan da bahsedip fotokopisini vermiştim.
Ayrıca eski bir dostum olan “Yeni Şafak” gazetesinin o zamanki Genel Yayın Yönetmeni Selahattin Sadıkoğlu’nu 27.07.2003 tarihinde telefonla arayarak, ona gazozlar ile ilgili teknik bilgiler veren bir yazı göndermek teklifinde bulunmuştum. Yazımı beklediğini bana telefonda söyleyince, hemen el yazısıyla yazıp faksladığım yazım onun tarafından dizdirilip ertesi günkü (28.07.2003) Yeni Şafak gazetesinin “Düşünce Günlüğü” sayfasında “Cola Rekabeti” başlığıyla yayınlandıktan sonra, internette de süratle yayılmış; çok kişi tarafından ilgiyle okunmuş, Tüketiciler Birliği ve GİMDES (Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Sertifikalandırma Derneği) yöneticileri de bu yazımdan haberdar olmuştu.
GİMDES’in kurucularından ve onun Yönetim Kurulu Başkanı olan Dr. Müh. Hüseyin Kamil Büyüközer’i, yıllar önce “Gıda Raporu” adlı kitabının ilk baskısı elime geçtiğinde gıyaben tanımıştım. Gıyabî tanışmamın vicahî (yüzyüze gelmek) şekline dönüşmesi de, onun “Cola Rekabeti” yazımı okuyup orada bahsettiklerimi mühim telakki ederek, Tüketiciler Birliği ile birlikte ASKON’un Cevizlibağ’daki merkezinde yemekli bir toplantı tertipleyip beni de davet etmesinde olmuştu.
O toplantıda bana verilen 15 dakikalık süre içinde, “Cola Rekabeti” yazımı toplantıya katılmış olan bazı ilim adamları ve yazarlar önünde tebliğ olarak okumuştum. Tebliğim ilgiyle dinlenmiş ve yazılı metinden birer suret, istekleri üzerine, orada fotokopisi çekilip katılanlara dağıtılmıştı. O toplantıya katılan bazı yazarların, o zamana kadar üzerinde durulmayan “gazozlardaki alkole” medyadaki yazılarında dikkat çekmeleriyle mevzu, medyada uzunca bir süre tartışma konusu haline gelmişti. Yeni Şafak gazetesinin iki köşe yazarı, dil afetinden sakınmak için birbirlerinin şahıs isimlerini vermeden bunu bir süre aynı gazetedeki köşe yazılarında tartışmışlar; onların bu tartışmalarına internet sitelerinden katılanlar da olmuştu. O toplantıdan sonra, Tüketiciler Birliği'nin ve daha sonra da GİMDES'in, helal gıda ile ilgili istişarî mahiyetteki bazı toplantılarına ve ayni mevzu ile alâkalı bazı radyo ve televizyon programlarına da katılmıştım.
Gazozlardaki alkolle ilgili bu tartışmalar devam ederken girilen 2006 yılının Ramazan ayında, o zamana kadar sarhoşluk verici alkolün bir damlasının bile içilmesinin veya başka bir şekilde vücuda alınmasının haram olduğu ve onun bir damlası ile bin damlasının bu mevzuda farkının olmadığını açıkça belirtmesine rağmen, gazozlar mevzuu ile ilgili özel bir fetvası bulunmayan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın verdiği bir iftarda içecek olarak gazozların bulunmaması da dikkatleri çekerek, haber şeklinde medyaya yansımıştı.
2006 Yılı Ramazan ayının bundan sonraki günlerinden 12.10.2006 Perşembe günü ise, Türkiye’nin en çok satılan gazetesi, manşet haberi halinde: “Ramazan’da şok eden bir gelişme – Tüketiciler Birliği TÜBİTAK’a inceletti; 10 gazozda alkol çıktı” başlığıyla, Tüketiciler Birliği’nin bu mevzudaki basın toplantısından bahsetmekte; diğer gazeteler de o basın toplantısıyla ilgili haberi çeşitli şekillerde vermekteydi. O haberle öğrendikleri, “helal içecek” konusuna hassasiyeti olan Müslümanların büyük tepkisini çekmişti. O şok eden gelişme ile tekrar gündemde ön plana çıkan “gazozlardaki alkol” tartışmalarında Meşrubatçılar Derneği Başkanı’nın “Gazozlarda alkol bulunması doğal. Meyvelerde ve sebzelerde de alkol var. Bütün dünyada bu normal kabul edilir” (!) beyanı da ayni gazetede verilmekteydi.
Bundan sonra, bu mevzuda kâfi bilgisi olmayanlar da dahil, medyada çeşitli beyanlarda bulunanlar olmuştu. Halbuki, meyvelerde de alkol olduğu ve ekmekte de alkol olduğu iddiaları ile gazozlardaki alkol hassasiyetine gölge düşürülemez. Peygamberimiz (s.a.s.) zamanındaki “Nebiz” adlı helal içecek ile Peygamberimiz (s.a.s.) zamanında bulunmayan gazozlar arasında benzerlik alâkası kurmağa çalışarak “alkollü gazozlara” helallik fetvası yakıştırılamaz. Sulardaki temizlik hükümlerini gazozlara da aynen uygulayarak içlerindeki alkolün rengiyle (alkol renksizdir), kokusuyla (
“Allah’ın (c.c.) helal kıldığı bazı meyvelerde, insanlar kendi cüz’î iradeleriyle ve kasdî işlemleriyle onlarda “tahammur” (fermantasyon-
Madde ilmi olan kimyada “Su; renksiz, kokusuz ve tatsız bir sıvıdır” olarak tarif edilir. Su gibi, renksiz, kokusuz ve tatsız bir sıvıdaki az miktarda necis bir maddenin ya rengiyle, ya kokusuyla ya da tadıyla kendisini duyu organlarımıza hissettirmesi mümkündür. Gazozların ise, içlerinde bulunabilecek az miktardaki alkol gibi necis bir maddenin rengiyle, kokusuyla ve tadıyla farkına varabilmek mümkün değildir; bu sebeble, sularla ilgili temizlik hükümlerinin aynen gazozlara da uygulanabileceğini söylemek, akla, mantığa ve ilmî gerçeklere uymaz! Hem de, “Suların kendileri için konulmuş temizlik hükümleriyle kullanılması, ‘zaruret’ veya onun yerine geçecek ‘hacet’ten dolayıdır. İbn-i Abidin’de birçok yerde, bunun gibi ruhsatların ‘zaruret’ esasına dayandığı zikredilmiştir. Sula
Gazozlar mevzuunda asıl dikkat çekilmesi gereken husus, bir damlasının bile içilmesi veya başka bir yolla vücuda alınması haram olan sarhoşluk verici alkolün, (helal sertifikalı olanları hariç) bilerek ve kasdî olarak, gazoz imal edilirken dışarıdan gazoz çözeltisine ilave edilmesidir. Gazozların bu şekilde tad ve koku verici esansları suda çözünür hale getirmek için alkolün dışarıdan kasdî olarak ilave edilmesiyle yapılmasına ve ilave edilen alkolün gazoz içinde bir istihaleye (kimyasal değişime) uğramamasına rağmen, içilerek veya başka şekilde bir damlasının bile vücuda alınması haram olan içindeki alkolünün -sulardaki temizlik hükümleriyle kıyas yapılmağa çalışılarak- helalliğine hükmedilemez. Böyle bir içeceğe “helallik” hükmü verilebilseydi, o takdirde açıkça haram kılınmış şarap ve onun emsali haram olan bütün alkollü içeceklerin de, bir oturuşta içilebilecek miktarları sarhoş etmeyecek şekilde iradî ve kasdî bir işlemle içlerine su katılıp seyreltilmeleriyle de, Müslümanlar için “helal” içecek haline getirilebilmesi ve serbestçe tüketilebilmesi gerekirdi!
Gazozların imalatı sırasında, “gazozun ana çözeltisine” alkolün dışarıdan katıldığı bilindiği, bunun Meşrubatçılar Derneği Başkanı tarafından da açıkça söylendiği ve dışarıdan ilave edilen alkolün gazozun içinde aslını muhafaza ile istihaleye uğramadığı, ilgili bakan Mehdi Eker’in de; “ Alkol sonradan katılmışsa, gerekeni yaparız” dediği (13.10.2006) halde, “gereken” ne ise maalesef yapılmamış ve gazozlarda laboratuar analizleriyle bulunduğu ispatlanan alkolün “imalattan sonra fermantasyonla teşekkül ettiği” (!) gerçek dışı savunmasına dört elle sarılarak, maalesef mevzu kapatılmak istenmişti.
Tüketiciler Birliği’nin TÜBİTAK laboratuarlarında yaptırdığı analizlerde, imal ettiği markalı gazozunda alkol bulunan firmalardan birinin Halkla İlişkiler Sorumlusu da, aleyhlerinde neşriyat yapılmaması ve satışlarının düşmemesi için, çok satılan bir günlük gazetenin Genel Yayın Müdürü’ne yaptığı ziyarette; “kendilerinin imalat sırasında kesinlikle alkol kullanmadıklarını, analizlerde kendi gazozlarında tesbit edilmiş olan alkolün, imalat esnasında dışarıdan ilave etmek suretiyle değil; imalattan sonra ve zamanla teşekkül etmiş olabileceğini” (!) söylemesi ve bu sözlerinin o gazetede firmanın açıklaması ve savunması şeklinde yayınlanması, bu mevzuda gerçek bilgisi olanları tekrar üzmüştü. Çünkü, yukarıda söylediğimiz ve tüm endüstriyel gazozların etiketlerinde yazılı olduğu gibi, sade ve basit olanları da dahil, gazozların bileşimlerinde “koruyucu maddeler” de vardır ve bunlar gazoz içindeki şekerin zamanla fermantasyonla az miktarda bile olsa alkole dönüşmesini önler. Hem de, gazozlar üretilirken hava ile temasları kesilecek şekilde “basınçlı karbondioksitle” şişe ve alüminyum kutulara doldurulduğundan, fermantasyonla şekerlerden alkolün teşekkülü için pozitif katalizör (kimyasal reaksiyonun hızını arttırıcı) olarak vazife gören havadaki “Zymas enzimi” de, onların kapalı ambalajlarında bulunmaz. Üretimi tamamlanıp şişe ve kutulara basınçlı karbondioksitle doldurulmuş ve hava ile teması kesilmiş gazozlarda bundan sonra fermentasyon olsaydı, içlerinde yüksek oranda şeker ihtiva edenleri de bulunan tüm gazoz çeşitleri, onların üretimlerinden bir müddet sonra “gazoz” olmaktan çıkar ve “çok alkollü içki” haline gelirdi!
Yukarıda bahsedilen o firmada imalatla ilgili sorumluluk taşıyan bir işçinin, çalıştığı fabrikanın kalite kontrolü biriminden, “ürünün iyi çıkmadığı” ikazını alınca; “Kabahat bizde değil; alkol tanklarını temizletmeniz icabediyor” cevabını verdiği, o işçinin üniversite mezunu ve sözüne güvenilir oğlu tarafından bana nakledilince, gazoz imalatı da yapan o gıda firmasının fabrikasındaki alkol tanklarının mevcudiyet sebebinin ne olduğu ve alkol tanklarının temizliğiyle, ürettikleri hangi gıda ürününün kalitesi arasında ilişkinin olduğu sorusu, merakımı mucip olmuş ve zihnimi bir süre meşgul etmişti…
Bunları ard arda ve üzülerek yaşadıktan sonra, Tüketiciler Birliği’nin TÜBİTAK laboratuarlarında yaptırdığı analizlerde imal ettiği gazozunda alkol bulunanlardan, son olarak bahsettiğim o gıda şirketinin en yetkililerinden birisinin de bulunduğu bir toplantıda ben, gündem dışı söz almak ihtiyacını hissedip:
“Helal gıda, Müslümanlar’ın hayatında en çok dikkat edeceği şeylerden biridir. Bir gıda firmasının Müslüman halkın helal gıda ihtiyacını karşılayacak şekilde üretim yapmasının; ‘Sebeb olan yapan gibidir’ kaidesine göre o firma sorumlularına kazandıracağı çok büyük sevabı olabileceği gibi, Müslümanlar o firmaya helal gıda ürettiği hususunda güven duyup mamullerini alıyorlarsa, onlar için helal gıda üretiminde tam hassasiyet göstermemek de, ayni kaideye göre; fakat aksine, gıda ürünlerini alan Müslümanlar’ın o firmaya bu mevzudaki güveni kötüye kullanılmış olacağından, o firma sorumlularına yüklenecek büyük bir günah yüküdür.” sözlerini o topluluk önünde açıkça söylemeyi kendime vazife telakki etmiştim.
Ancak, yıllarca bu konu üzerinde durulmakla faydalı gelişmeler olduğu da inkâr edilemez.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.