Gençler ‘İletişimde Bediüzzaman Modeli’ni anlattı

Gençler ‘İletişimde Bediüzzaman Modeli’ni anlattı

Üç üniversite öğrencisi farklı konuları sundu

Risale Haber-Haber Merkezi

Üniversiteli gençler “İletişimde Bediüzzaman Modeli”ni anlattı. Diyarbakır Kültür Merkezi'nde (DKM) düzenlenen panelin konuşmacılarından sınıf öğretmenliği son sınıf öğrencisi Abdullah Çiçek, iletişimin tanımını anlattı. Risale-i Nur’da kelamın asıl kaynağı olan mütekellim, muhatab, makam ve maksadı açıklayan Çiçek, insanın iç âlemiyle iletişime geçmesi gerektiğini vurguladı.

Cenab-ı Hakkın her insanın kalbine hususi bir telefon bıraktığını ve insanın istediği zaman Rabbi ile irtibata geçebileceğini ifade eden Çiçek, her bir varlığın Allah tarafından bize gönderilen bir mektup olduğunu ve bunları okumamız gerektiğini söyledi. Kişiler arası iletişimi sözsüz, yazılı ve sözlü iletişim olarak üç başlıkta ele alan Çiçek, sözsüz iletişimi de jest ve mimikler, kılık kıyafet ve kişisel mekân şeklinde üçe ayırıp her birini açıkladı. İletişimin önemine değinerek insanın sair mahlûkata muhalif olarak her şeyle münasebetdar olduğunu ve bunun için etkili bir iletişimin olması gerektiğini vurgulayan Çiçek, insanın aciz ve fakir olduğunu, fıtratı gereği çok icada ihtiyaç duyduğunu, bunu yapamadığından dolayı teşriki mesai ile diğer insanlar ile iletişim kurması gerektiğini söyledi.

gencler_dkm_2.jpg

BEDİÜZZAMAN'IN SÖZLÜ İLETİŞİMİ

İkinci panelist Tıp Fakültesi öğrencisi Mehmet Türk, Bediüzzaman'ın Sözlü İletişimi’ni anlattı. Risale-i Nur’da yazılı iletişime değinen Türk, Bediüzzaman’ın sözlü iletişiminin üçe ayrıldığını belirtti. Türk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bediüzzaman Said Nursi’nin iletişimi sohbetler, hitabeler ve münazaraları şeklinde üç çeşittir. Yazılı iletişimde mektuplar kısmında lahikalar ve özel mektuplar var. Lahikalar tebrik, sual, arzu hal bildirme, Üstadın ve talebelerinin duygularını içeriyor. Üstad özel mektuplara önem veriyor. Üstad dilekçeler ile nur davasını asılsız suçlamalara karşı savundu. İletişimde en evvel bize lazım olan “doğruluk” ve “güvenilirlik” ilkeleridir. Üstad kaba, kırıcı, aşağılayıcı, zorlayıcı ve rencide edici sözlerden kaçındı, iletişimde katılımcı bir diyalog ortamı oluşturdu. Üstad vermek istediği mesajın daha iyi anlaşılabilmesi için benzetme, örnekleme ve temsili hikâyeciklere başvuruyor. Münazara, haklıyı değil hakkı bulmak için yapılır. Münazarada sonunda gurura düşmek ihtimalinden uzak kalınmalı.”

BEDİÜZZAMAN'IN SÖZSÜZ İLETİŞİMİ

Üçüncü panelist olan Matematik bölümü öğrencisi Mehmet Emin Gülsüm, “Bediüzzaman'ın Sözsüz İletişimi”ni aktardı:
“Bediüzzaman hazretlerinin ses tonu,  giyim ve kuşamı, jest ve mimikleri şeklinde üç başlık altında toplanabilir. İnsanın çoğu zaman lisan-ı hali, lisan-ı kalinden daha fazla mesaj barındırıyor. Üstad zalimlere karşı hiddetli, mazlumlara karşı ise tatlı ve yumuşak bir ses tonu ile diyaloga girdi. Mahkemede davasını tehdit edenlere karşı gür bir sada ile haykırdı. Üstad bazı olaylar ve ortamlarda susarak insanlara mesaj verdi. Üstad giyimini toplumda etkili bir şekilde gösterdi. Üstad sade ve temiz giyindiğini Eşref Edip de dikkat çekmişti. Sarığını tehditlere rağmen çıkarmayarak şear-i islamiyenin yaşanmasında bir nevi İslam alemini temsil etti. Üstad, mutluluk ve sevinçte “rikkatli bir şekilde gülümserdi.”

gencler_dkm_1.jpg

 SOSYAL HAYATTA İLETİŞİM

Son panelist olan Matematik Öğretmenliği bölümü öğrencisi Mehmet Emin Kılıç ise Sosyal Hayatta İletişim başlıklı sunumunu aktardı. Kılıç, insanın 100 kapılı bir saraya benzediğini ve mutlaka bu sarayın bir kapısından girilebileceğini belirtti. Bunun için de sabır, samimiyet ve fıtrata uygun hareket etmenin gerekliliğini vurguladı. Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kişi kendi nefsini ıslah etmeden başkasının nefsini ıslah edemez. İyi bir dinleyici olmamız ve kişilere önyargısız, hüsn-ü zanla yaklaşmamız gerekir. Muhataba değer gösterip, samimi bir şekilde herhangi bir karşılık beklemeden muhatapla iletişim kurmamamız gerekir. Fıtri, yapmacıktan uzak ve doğru olunması gerekir. Farklı kültürdeki insanlara karşı ortak noktaları nazara verip, mukteza-i hale mutabık hareket etmemiz gerekir. Özellikle bu zamanda kavl-i leyin ile hareket etmemiz gerekir. Kişilere karşı iman hizmetinde ikna metodunu kullanmamız gerekir. Kişiler ile imani meselelerde münakaşaya girilmemeli, kişilerin fıtratını değiştirmekten ziyade, duyguların mecraının hayra kanalize edilmesi daha doğrudur.”