Şahin DOĞAN
Gülenizm Neo-Nurculuk değildir
Bir yazımızda Atasoy Müftüoğlu’nun Gülen cemaati için “Neo-Nurcu” (yeni Nurcu) dediğini ancak bu isimlendirmenin isabetsiz olduğunu söylemiştik. Bu söylemi dillendiren değerli zevatın gözden kaçırdığı bazı hayati hususlar var. Bu iddia sahipleri görünürde haklı bir isimlendirme yaptıkları kanaatindeler. Dışarıdan bakınca kendilerini Nurculuk, Risale-i Nur ve merhum Bediüzzaman’a nispet eden grupların haklı olduğu zannedilebilir. Yaşadığımız son gelişmelere bakınca bu örgütün başından itibaren Nurculuk ile bir alakasının olmadığını Risale-i Nurları kendi sinsi emellerine birer basamak yaptığını öğrenmiş olduk. Bir hareketin geldiği yer, Risale-i Nur’un hizmet ölçüleriyle uyuşmuyorsa o hareketin Nurcu olmadığını söylemek için kafi ölçüde bir kanıttır.
Evet, dışarıdan bakınca “Nurcu” gibi görünen veya Nurculukla organik bağı olan bazı cemaatler var. Gerçi genel-geçer her kesimi memnun ve tatmin edecek bir Nurculuk tarifi yapabilmek çok zor. Kendilerini Risale-i Nur’a nispet eden bazı gruplar doğu-batı kadar uzak birbirine. Hepsinde bir parça hakikat danesi mevcut. Adını “müspet ihtilaf” veya daha başka bir şey koyalım, sosyolojik olarak yaklaşırsak karşımıza çıkan bu garip tabloyu objektif bir şekilde kabul etmemiz gerekiyor. Daha açık bir ifadeyle sosyolojik (dışarıdan) bakınca homojen tek bir Nurculuğun değil heterojen birçok Nurculukların olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu durum Nurculuk kadar olmasa da tasavvuf, İslamcılık gibi diğer kavramlar için de aynen caridir.
Sosyolojik okumalar faydalı ama dini bir hareketi tek başına açıklamak açısından yetersiz. Bütün sosyolojik yaklaşımlar seküler olduğu için onun yordamıyla yapılan analizler de bir parça sekülerlikle malul. Bundan dolayı sosyolojik okumalar “tahlili” olmaktan çok “tasviridir” genellikle. Amacı tanımak değil tanımlamaktır. Kısacası bütün sakıncalarına rağmen sosyolojik olarak bu grupların tümünü “Nurcu” olarak isimlendirmek yanlış olmayabilir.
Ama bir de içerden (sosyoloji dışı bakış) bakabilme meselesi var. Böyle bakınca durum biraz daha farklı. Aradaki uçurumları kapatmak, ihtilafı tamamen ortadan kaldırmak değil, en azından üzerinde birleşebilecek asgari bazı müşterek noktalar bulmak mümkün. Sadece Risale-i Nur metni üzerinden gidersek böylesi sübjektiflikleri aşmanın veya yenmenin olanaksız olduğu çok açık. Öyleyse bu metnin yanında Üstadın tarzı, meşrebi diyebileceğimiz husus giriyor devreye. Çendan bu hususta da kesin bir nesnellikten söz etmek zor ama imkansız değil. Üstadın hizmet tarzını herkesten iyi bilen saff-ı evvel ağabeylerin yaklaşımı bizim için yoldaki işaret veya projektör vazifesi görebilir. Risale-i Nur mesajının ete kemiğe bürünmüş halidir, bu ağabeylerin üstadın tarzına olan derin vukufiyetleri. Bu örneklik mevcut kurumsal cemaatlerin tümünün üstünde bir kimlik hüviyeti taşıyor. Hiçbirinin bu üst kimlik hüviyetini temellük etmeye hakkı yoktur. Hepsi in’ikas sırriyla bundan istifade edebilir ancak. Bunların bu konudaki yetkilerini reddedenler çıkacaktır elbette. Son zamanlarda bu durum bir alışkanlık halini aldı. Hatta başta Gülenciler olmak üzere bazı “gulat” gruplar onları üstadın mirasına ihanet etmekle suçlayabildi. Bu itham, gulat-ı Şia’nın başta Hz. Ömer (r.a) olmak üzere büyük sahabeleri Hz. Peygamber’in (a.s) mirasına ihanet etmekle suçlaması gibi abes bir itham. Benim kanaatim bu tarif ve yorum karmaşasından kurtulmanın en emin, en sahih yolu bu ağabeylerin üstattan tevarüs ettikleri hizmet tarzını anlamaya çalışmak ve bunu saygıyla karşılamak.
Aksi takdirde, benzetmek gibi olmasın, sahabe ve tabiin otoritesini hiçe sayarak “bize Kur’an yeter” diyen Kur’ancı-mealci güruhun içine düştüğü vahim hataya düşeriz. Kur’an metnine muhatap olan vasat zihin sayısınca Kur’an yorumlarının ortaya çıkması mukadder olduğu gibi sadece risale metninden hareketle yapılacak yorumlarda da risaleye muhatap olan vasat zihin sayısında Nurculuk, risale, Bediüzzaman tarif ve yorumlarının ortaya çıkması mukadder olur. Ve dahi ortalık yorum anarşisinden geçilmez olur.
Bazılarının sosyolojik bir okuma sonucu kimi zaman tezyif için adına “Ortodoks Nurculuk”, bizim ise daha içerden bir bakışla “müstakim Nurculuk” dediğimiz bu hizmet tarzı, “ahsen”e mukabil “hasen” olarak okunabilecek birçok eksiğine rağmen asgari bir müşterekte birleşmek ve buluşmak için şimdilik en güvenilir yoldur kanaatimizce.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.